28

63 4 19
                                    

Yorum, :')

Müdür yardımcısının kapısının önünde 20. dakikamı doldururken içeriden birilerinin çıkmasını bekliyordum. Olayla ilgim olmadığını düşündüklerinden içeri alınmamıştım. Ara ara sesler yükseliyor ama hemen arkasına geri sakinleşiyordu. İçeride müdür yardımcısı, nöbetçi öğretmen olduğu için Erdem Hoca, rehberlik öğretmeni, Boran, Maxim ve Maxim'in tercümanı olarak bir İngilizce öğretmeni vardı. Bu kadar kalabalığa nasıl bu denli sessiz konuştuklarını da anlayamıyordum. Dedikleri hiçbir şeyi duyamamıştım.

Zilin çalmasına yakın kapı açıldığında rahatlayarak içeriye baktım. Öğretmenler ağır ağır çıkarken onların arkasından keyifli bir ifadeyle Boran ve yüzünden hiçbir şey okunmayan Maxim çıktı. Bir şey demesini bekledim ama tepki vermeden yanımdan geçip gittiğinde peşinden koşmak zorunda kaldım.

"Maxim, bekle." Bıkkın bir ifadeyle bana dönüp durdu.

"Ne?"

"Ne oldu?" Ellerini iki yana açtı.

"Olması gereken oldu."

"Olması gereken mi?"

"Hilal uzatma işte." Kolundan tutup boş sınıfımıza çektim ve kapıyı kapattım.

"Olması gereken bu muydu Maxim? Hiçbir alakan olmadığı hâlde kendini yaktın. Bunun geleceğini nasıl etkileyeceğin konusunda bir fikrin var mı?"

"Ben dahil olmasaydım sen kendi kendine çırpınmaya devam edecektin. Kimseye bir şey demeyecektin. Artık bu işe birileri karıştı, istese de eskisi kadar rahat olamaz."

"Sorun bu mu sence? Ne yapmamı istiyorsun? Teşekkür edip bu konuyu kapatmamı mı? Çırpınıyor olsam bile kendi başıma çırpınacaktım, kimseyi bu işe bulaştırmayacaktım. Özellikle de seni. Sen yapmanı istediğim şeyi fazlasıyla yaptın. Kendine bu şekilde zarar vermen gerekli miydi gerçekten?!"

"Evet, gerekliydi. Öyle olması gerekiyordu ve öyle yaptım!" Seslerimizin arttığını fark ettiğimde sustum, o da bir şey demedi. İkimizin de sustuğu sürede onu inceleme fırsatım oldu.

"Kaşın kanıyor," dedim. Elini kaşına götürdü ve geri çekip kana baktı.

"Bir şey değil." Sınıftaki ecza dolabından pamukla batikon alıp ona yaklaştım.

"İçeride ne oldu?" Ellerini cebine koyup öğretmen masasına yaslandı ve omuz silkti. Batikonlu pamuğu kaşına bastırdığımda tepki vermeden durmaya devam etti. Gözlerinin üstümde olduğunu fark ediyordum ama ona bakmayıp işime odaklandım. "Ne ceza verdiler?" Bandı yarayı kapatacak şekilde yapıştırdım.

"Önemsiz." Maxim'den laf alamayacağımı fark ettiğimde pes edip koridora çıktım ve bakınmaya başladım. Erdem hocayı kapının hemen yanında dikilirken gördüğümde şaşırdım ama aradığım kişiyi bulduğum için çok takılmadım.

"İçeride ne oldu hocam?"

"Maxim söylemiyor mu?"

"Hayır, tabii ki." Nefes alıp kollarını göğsünde kavuşturdu. O sırada Maxim de sınıftan çıkıp çatık kaşlarla yanımızda dikilmeye başladı.

"Normal şartlar altında uzaklaştırma alması lazım. Birini dövmüş ve pişman değil. Üstelik savunmasında da hiçbir gerekçe göstermedi. 'Öyle olması gerekiyordu' dedi sadece." Gözlerimi yukarı kaydırıp Maxim'e baktım. Hâlâ aynı ifadedeydi. "Uzaklaştırmadan ziyade kınama alması onun için çok daha iyi olurdu. Ama öğretmenler uzaklaştırmada kararlı görünüyor." Omuzlarımı düşürdüm.

YİNE YENİ YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin