24

80 11 63
                                    

  MEDYA : Neffex - Want Me

Yorum, yorum, yorum lütfen :)



"...Oradan Beyazıt'a geçtik. Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı falan."

"Galata'ya çıktınız mı?" 

"Evet." Kafasını eğip alttan alttan gülümsedi. 

 Cumartesi akşam geç döndüğümden ve pazar günü ikimizin de babası evde olduğundan vakit bulup Ceylin'e neler yaptığımızı anlatamamıştım. Servis içinde başladığım anlatıma sınıfa girerken de devam ediyordum.

"Bayağı yoruldunuz sanırım. Aradığımda uyuyordun." Tekrardan aynı şekilde gülümsedi.

"Evet, yorucuydu. 36 saat kadar daha beklesen her şeyi anlatırdım sana." Ben otobüste uyuduktan sonra Ceylin beni aramıştı. Maxim ilk başta açmasa da Ceylin'in 4 kere daha aramasına dayanamayıp önemli bir şey olduğunu düşünmüş ve en sonunda açıp uyuduğumu söylemişti. Ceylin nerede olduğumuzu sorduktan sonra çok uzatmayıp kendini tanıtmış ve uyanınca aradığını haber vermesini istemişti. Otobüsten indikten sonra Maxim bana söylese de sarhoş gibi olduğumdan onu geri arayamamıştım. 

"Galata'dan sonra Taksim'e gittik. En son İstiklal Caddesi'ni gezdik. Pek de bir şey yapmadık aslında. Oradan eve döndük." Sınıfın kapısını açıp içeri girdiğimde yalnız olmadığımı fark ettim. Servis bugün biraz geç kaldığından birkaç kişi daha vardı. Herkesin kendi işiyle uğraştığına emin olduktan sonra telefona eğildim. "İsim vermeden konuş, sınıfa geldim." Kendi sırama ilerleyip telefonuyla ilgilenen Maxim'e sessizce selam verdim. 

"Peki. Ne yedirdin çocuğa? Umarım sebze çorbası yerine daha elle tutulur şeyler yedirmişsindir. Lahmacun, mantı falan."

"Aslına bakarsan o bana yedirdi." 

"Nasıl yani?" Konuşma ekranını küçültüp mesajlara girdim.

Hilal: Dolaşırken Rus Restoranı gördü, oraya oturduk.

Ceylin'in bildirim sesi telefondan geri bana yankılanırken 3 saniyelik bir okuma süresi geçti.

"Hayallerim yıkıldı şu an. Ben ocakbaşına gitmişsinizdir diye düşünmüştüm."

"Ya ne ocakbaşı ama! Domuz yiyordum neredeyse."

"Ne? Ahahahahahaha." Kahkahası uzun süre devam etti. "Domuz olduğunu nasıl fark ettin?"

"Kendi söyledi. Yemekler genel olarak kötüydü. Bunların neden hep bu kadar zayıf olduklarını şimdi anlıyorum. Yemeklerinin hiç tadı yok. Zevk almadıkları için çok fazla yiyemiyorlar."

"Keşke bizimkiler de öyle olsa. Bu kadar uğraşmak zorunda kalmazdık." Kolundaki saate baktı. "Neyse ben kapatayım, saatim geliyor. Sonra yine konuşuruz."

"Olur, görüşürüz."

"Görüşürüz." Telefonu kapatıp masanın üzerine bıraktım. Maxim hemen yanımda müzik dinliyordu. Son ses açtığı için ben de duyabiliyordum. Sanırım Neffex'ten bir şeylerdi .

 Ders saati geldiğinde Erdem Hoca, sınav yaklaştığı için sadece soru çözdürüyordu. Herkesin soru çözmek için sessizleştiği dakikalarda Maxim yine arkasına yaslanmış sınıfı inceliyordu. En sonunda cevabı bulup ben de mutlulukla arkama yaslandım. 

"Pablo Escobar'a benziyor." Maxim'in kimden bahsettiğini anlasam da emin olmak için bakışlarını takip ettim. Tahmin ettiğim gibi Erdem Hoca'yı kastediyordu. Çok zorlasam da gülmemi bastıramadığımdan tüm sınıf  bana döndü. 

YİNE YENİ YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin