9

127 18 73
                                    

MEDYA : Yankı, Emre, Aras (sırasıyla)

Eva Simons - Bludfire

Kızlar kalkın hadi." Annemin seslenmesiyle uyandım ama gözlerimdeki ağırlık etrafı incelememi engelliyordu. Sonunda gözlerimi açabildiğimde Ceylin'in hâlâ uyuduğunu gördüm. Bu saat onun için fazlasıyla de erkendi.

"Uyanın çabuk, hazırlanın da yukarı çıkalım," deyip odadan çıktı. Annem odadan çıkınca tavanı inceleyerek hayatı sorgulamaya başladım.

Bu köyün bayram âdetlerini bazen seviyor bazen sevmiyordum. Şu an kesinlikle sevmediğim zamandı.

Köyün en büyükleri hacınenem ve hacıdedem oldukları için neredeyse bütün köy ilk gün bayram namazından sonra kahvaltı için onlara gelirdi. Kahvaltı bittikten sonra vakit kaybetmeden dağılırlardı. Bayramın her bir günü ayrı mahallelerdeki evlerdeki bayrama gidilirdi ve her gelen misafire ayrıca sofra kurulup yemek verilmesi zorunlu gibiydi. Neyse ki bizimki 3. gündü de kahvaltının hemen ardına hazırlık telaşı başlamıyordu.

Zorlanarak yataktan doğruldum. Odada sadece Ceylin ve ben vardık. Annemle halam çoktan yukarı çıkmış olmalılardı . Yankı da muhtemelen diğerleriyle beraber namaza gitmişti.

"Ceylin kalk," dedim uykulu bir sesle. Hafif mırıldanınca tekrar ettim ama kıpırdamadı. Üstünden zıplayarak yataktan indim. Banyoya gidip yüzümü yıkadım ve kendime gelmeye çalıştım. İşim bitince ağır adımlarla odaya döndüm. Ceylin uyanmış, valizden kıyafet seçiyordu. Ben de annemle babamın kaldığı odaya geçip valizi açtım.

Burada gerçekten uyuyacak yer sıkıntısı çekiyorduk. Annem hamile olduğu için küçük bir odanın tamamı annemle babama verilmişti. Babaannemler yatak odasında 2 kişinin kalmasındansa 4 kişinin kalmasını mantıklı buldukları için odayı bize vermişlerdi. Halamla Yankı yatakta, Ceylin'le biz de çekyatta yatıyorduk. Salondaki açılır koltukların birinde babaannemle Remzi dedem, diğerinde Aras'la Emre yatıyordu. Küçük koltuk Mina içindi. Amcamla Melda da balkonda yatıyorlardı. Gece eve giren bir hırsızın yanlışlıkla birine çarpıp uyandırması çok muhtemeldi.

Valizden aldığım kot pantolonumla siyah tişörtümü giyip saçlarımı taradım. Diğer küçük işleri de halledip Ceylin'in yanına gittim. Saçlarını örüyordu.

"Teyzelerden birisi yine bizi oğullarına almaya çalışacak." Burada işler böyle ilerliyordu. Kendileri genç yaşta evlendirilen insanlar genç bi kız gördükleri anda atlıyorlardı. Baba tarafımdaki tek kızlar Ceylin'le ben olduğumuz için 13 yaşından beri bu laflara maruz kalıyorduk. Her ne kadar öyle olduğunu söylediğimiz her seferinde inkar edilse de burada erkek çocukları daha değerliydi. Erkek çocuğun varsa çocuğun vardı. Bu yüzden de herkes "Seni oğluma alayım mı?" diye oğullarını yüceltiyordu. Sanki ben alınıp satılabilen bir eşyaydım ya!

Kendi kendime düşünüp yükselirken Ceylin örgüsünü bitirdi ve yukarı çıktık. Anahtarı çevirip kapıyı açar açmaz -aile apartmanı olduğu için burada anahtar kapının dışındaydı- köfte ve patates kızartması kokusu burnuma doldu. Mutfağa geçip yardım etmeye başladık. Pişirilecek çok bir şey kalmadığından tabakları, çatalları balkona taşıdık. Kocaman bir masa açılmıştı. Ceylin'le hızlı hızlı her şeyi oraya taşıdık. İş bitince herkes balkona geçti ve namazın bitmesini bekledik. Camiden çıkıp tek bir yönden bayramlaşıp şakalaşarak gelenleri izlemek her zaman hoşuma giderdi. Bunu görmek için bekliyordum.

Bizimkiler camiden en son çıkanlardı, tabii Yankı hariç. O, namaz biter bitmez Aras'ı da yanına aldığı gibi koştur koştur eve geliyordu. Yankı ve Aras'ın ardından eve insan seli akmaya başladı. Önce babamın en sevdiğim(iz) halası geldi. Bu köydeki yaşayışı, bize davranışı, insan yerine koyuşu, sohbet edişiyle kesinlikle diğerlerinden çok daha farklıydı ve bu yüzden onu daha çok seviyorduk. Hepimizin eline tutuşturduğu 50'şer lira, ona olan sevgimizi daha çok arttırmıştı.

YİNE YENİ YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin