Bölüm 15: İlk DansEylem Aktaş, Yüreğimden tut
"Benim yanım."
Duyduğum sözlerle bir kez daha afallayıp kalırken şaşkınlıktan büyüyen gözlerle Eren Raci'nin sonsuz gözüken koyu kahverengi gözlerine bakakaldım. Sözcükler beynimin içindeki boşlukta patladı, havada asılı kalmış gibi nefes alırken geride kalan üç saniyeyi zihnimde canlandırdım. Ama hayır, yanlış duymamıştım. Hayalini kurduğum teklifi gelişi güzel olsa da dudaklarından çıktığını duymuştum.
Gözlerinin sonsuzluğuna bakarak benimle oyun oynamadığı anlamaya çalıştım. Eren Raci ile tüm gün, karşı karşıya geldiğimiz her an, bir inat içinde olmuştuk. Aramızda sessiz bir soğuk savaş vardı. Adını koyamadığım bir gerginlik aramızda çığ gibi büyüyordu. O gerginliği büyütmeye çalışıp çalışmadığını anlamaya ihtiyacım vardı.
Gerçekten yanında çalışmamı istiyor muydu?
Yoksa, sırf sinirlerimi bozmak için mi benimle uğraşıyordu?
"Anlamadım?" diye fısıldar gibi konuştum. Gözlerini kaçırmadı, o gözlerde ukala bir aldatmaca görmüyordum. Saf bir dürüstlükle bakıyordu, oldukça ciddiydi.
Başını bana yaklaştırdı, müzik sesi etrafımızı sardı. Eren Raci de kısık sesle konuşmaya başladığında masadakilerin bizi duymadığını biliyordum. "Bunu lise öğrencisi olduğun zamanlarda konuşmuştuk. Yeteneğini görmeden, mimar olup olmayacağını bilmeden yanımda çalışmanı istemiştim. Hatırlıyorsun değil mi? Çünkü ben hiç unutmadım."
Fark etmeyecek ölçüde irkildim. Unutmak mı? Ben ona dair hiçbir şeyi unutmamıştım ki. "Hatırlıyorum ama geçmişte kaldı. Ayrıca burada bir teklif daha aldım ve seçme hakkı tamamen bana ait. Sana değil Eren Raci."
"Bana ait demedim zaten." dedi anında. Sol kaşım havalanınca devam etti. "Hatırlattım. Bana söz verdikten sonra başkası için çalışamazsın."
Eren'e inanamayarak baktım ve komik bir şeye güler gibi güldüm. "Sana söz vermedim." Hissettiğim farkındalıkla kalbimin üstüne ağırlık çöktü. "Birbirimize söz falan vermedik."
"İnat ediyor olmanın nedeni bu mu?" diye sordu kızgınlıkla.
"Neye inat ediyorum?"
"Benimle çalışmamak için inat ediyorsun!"
Evet! Ediyordum. Çünkü yapamazdım.
Ondan çok etkileniyordum.
Bu on sekiz yaşındaki Eren Raci'ye hissettiğim duygularla yakından uzaktan alakası yoktu. Sekiz sene önceki duygular bana yeniydi. Ne hissettiğimi anlamayacak kadar tecrübesizdim. Kalp çarpıntılarıma isim veremiyordum. Şimdi bir isim vermem gerekirse onlara saf ve masum duygular derdim.
Ama şimdi, duygular farklıydı. Saf ve masum değildi, daha güçlüydü. Kirli sakalının altında saklanan keskin çenesinden, alnında dağılan benlerine kadar mükemmeldi. Vücudu, geniş omuzlarından düz karnına doğru inceliyordu ama bu zayıf ya da çelimsiz olduğunu göstermiyordu. Beyaz gömleğinin altında kalan bedeni, tepemizde duran ışığın etkisiyle parlıyordu. Ve biraz da iç gösteriyordu. Gözlerimi Eren'in üzerinden çekmek gittikçe zorlaşıyordu. Yirmi dört saat bile geçmeden bu hale geldiysem, onunla dip dibe çalışmak beni fena batırırdı. Eren Raci'nin yakınında olmamak en iyisi olacaktı. Benim için, kalbim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHARIN RENGARENK GÜLLERİ
General FictionMimarlık son sınıf öğrencisi olan Feride Erva Önay, okulunun bitmesi için günler sayarken hayatının son derece yolunda olduğunu düşünmektedir. Artık sorumluluğunu zevkle kabul edeceği başka bir döneme geçmesine günler kalmıştır ve çok sevdiği mesleğ...