Gökyüzünü çevreleyen mavi bulutlar kadar büyüktü içimde ki yangın.
Kimsenin söndürmeye gücü yetmez sansamda birgün o çıkıp gelmişti ve gökyüzünde ki herkesi gölgesinde bırakmayı başarmıştı.Bir güneş olamazdı,çünkü gündüzleri görünecek kadar masum değildi.Ona en çok karanlık yakışıyordu.Ona en çok gecenin kralı olan ay olmak yakışıyordu.Ay gibiydi.
Güneşin ışığını sömürecek kadar bencil ama karanlıkta yıldızları yalnız bırakmayacak kadar bonkördü.
Ve belkide ben en çok onun bu dengesizliğini seviyordum.
Etrafımda kim normaldi ki ben de normal birini seveyim.
İçimdeki küçik kız çocuğu yaralı kalbini ayın elerine teslim etmişti.
Ya güneşten aldığı ışığı yaralı kalbime verecekti ya da çaldığı kalbimi güneşi sömürdüğü gibi bencilce sömürecekti.Pera'nın atölyesinde dergi çekimleri için poz veriyordum ve kucağına oturduğum adamla birlikte müstehçen fotoğraflar çekilmek pekte doğru gelmiyordu.
Ama iş işten çoktan geçmişti.Tükürdüğünü yalayan bir insan değildim.Allah'tan yüzümü göstermeyecektim.Eğer bu fotoğraflarda yüzüm görünseydi.Türkiye gündeminden aylarca düşmeyeceğimden emindim.'Sosyetik güzel Nivah Fashion'da verdiği cesur pozlarla tüm mankenlere taş çıkarttı.'
Zihnimde dolanan düşünceyle göz devirdim.Alphan'ın beni kendi elleri ile öldüreceğine emindim.
"Harika diğer poza geçelim lütfen"diyerek konuşan kameraman ile düşünce bulutum bir toz yumağı misali dağıldı.
"Mihrişah Hanım,lütfen ayağı kalkın.Brian sen de Mihrişah'ın beline ellerini dola."
Bezgince Pera'ya bakarak ofaladım.Bunalmış halimi görünce pis pis sırıtmaktan başka bir şey yapmadı.
"Brian elini bel oyuntusunun biraz aşağısına getir,tamam süper."
Boynuna astığı fotoğraf makinasından gelen tok sesle yüzümü buruşturdum.
"Pera Hanım çekimler bitti."
Bitti kelimesini duyar duymaz kollarımı adamın doladığım boynundan çektim.Yakışıklı yüzü oldukça yapılı duruyordu.
Estetik yaptırdığı belli olan burnu ve köse olduğunu her halinden belli eden yüzü ile geçmişte pekte yakışıklı olmadığını tecrübelerime dayanarak söyleyebilirdim.Ama kanıtlayamazdım.
Adam bana sıcacık gülümsediğinde yüzüne bön bön baktım.Tanımadığım insanlarla samimiyet kurmaktan hoşlanmazdım.
Çevremde yeterince boş insan vardı zaten yenilerini eklemeye lüzum yoktu.Atölyede ben,Pera,Brian denen çakma ve fotoğrafçı haricinde kimse yoktu.Fotoğrafçı ile konuşan Pera'ya adımladım.
"Mihrişah Hanım'ın yüzü kesinlikle görünmeyecek.Anlaşıldı mı ?"
Teyit etmek istercesine çıkan ses tonunu adam karşılıksız bırakmadı.
"Merak etmeyin Pera Hanım."
Pera gülümseyerek kafasını salladı.
Ve Brian'a dönüp "bebeğim seninle bir yemek yiyelim.Ne dersin ?"dediğinde dünden razı olan İngiliz bozuntusu Pera'yı onayladı.
Büyük ihtimal yemekte benimle fotoğraf çekindiğini kimseye söylememesi için konuşacaktı.Kolay işti bunlar.Birkaç bine tav oluyorlardı hemen.
Soyunma odasına sakin adımlarla ilerleyip kapıyı arkamdan kapattım.Kendi kıyafetlerimi giyerken çalan telefonumu elime aldım.Arayan Alphan'dı.
"Efendim."
Cevap vermesini beklerken aynı zamanda mürdüm renklerindeki elbisemi giyiyordum.
"Nerdesin ?"
"Pera'nın iş yerindeyim."
Elbisemin askılıklarınıda koluma geçirip devam ettim."Neden ki ?"
"Mert'in evindeyiz pezeveng gelsinler diye tutturdu.Bir şey söyleyecekmiş."
Merakla tek kaşım havalandı.
Şirkete uğramam gerekiyordu o yüzden biraz geç kalabilirdim.Yine de bu durumu umursamayıp onu onayladım.
"Tamam.Görüşürüz."
Cevap vermesini beklesemde akabinde yankılanan telefon kapanış sesine göz devirdim.Çözmesi oldukça zordu.Aklımı karıştırıyordu.Ve ben aklımı karıştıran şeylerden nefret ederken gidip ona vurulmuştum.
Kalp kalp olalı böyle vurulma görmedi be!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sır
Teen Fiction"Bana öyle bakma" dediğinde bakışlarımı kaçırdım. Verdiğim titrek nefes onun dudaklarında can bulmuştu. Bana bir adım daha yaklaşıp,elini belime attı. Ve gecenin kutsal sözcükleri o iki et parçasından fütursuzca döküldü. "Seviş benimle" Zaman durdu...