Geleceğim,geçmişimden gelen pençe izleriyle doluydu;yaralıydı.Şah damarıma sızmış günah zihnime geçmişin ziftiyle yayılıyordu.
Göz pınarlarım kötü amellere bulaşmış gibi kupkuruydu.Ağlamaktan şişmiş gözlerim yeter ağladığın kafi dercesine isyan bayrağını sallıyordu.
Kurumuş dudaklarımı birkaç kez yaladım.
Alphan'la olan yakınlaşmamızdan sonra kendimi hemen Pera'nın evine atmıştım.Burada kalacaktım birkaç gün,buna ihtiyacım vardı.Babaannem de benimle aynı fikirde olacak ki burada biraz kalmama müsade etmişti.Gecenin bir yarısı zihnimin en ücra köşesinde dolanan yılanlar beni karanlığa itmişti.Ve tekrar bir ağlama krizine girmiştim.
Hala aklım almıyordu.Elinden tutup hiç tanımadığımız para avcısı bir kadını bebeği ile eve sokmuştu.Buna asla izin vermeyecektim,veremezdim.Kendimi anneme ihanet etmiş gibi hissetmek istemiyordum.Annem;hiç görmediğim kadın.
Anlamıyordum bir insan nasıl oluyor da hiç görmediği sadece fotoğraflardan tanıdığı bir kadına tapardı.
Tapıyordum, hiç görmediğim anneme.
Nasıl bir duyguydu onun sana şefkatle bakması ?
Ya da sana kendi elleriyle yemek yedirmedi,nasihat etmesi.
Hiçbirini tatmamıştım.Çünkü beni doğururken ölmüştü.Benim suçumdu.
Abim haklıydı,ben de onun yerinde olsam benden nefret ederdim.Annesinin ölümüne sebebiyet vermiştim neticede.
Her şeyi içime atmaktan çok yorulmuştum.Derdimi anlatacağım kimsem yoktu.Herkese yalan söylüyordum.
Ben iyiyim diyerek.Yataktan bacaklarımı sarkıtıp soğuk zemine bastım.Yavaş adımalarla balkon kapısının kulpunu indirdim.
Yaz ayına inat buz gibi bir rüzgar esiyordu.
Ciğerlerimi yoracak kadar soluklandım.Gözlerimi sessizce İstanbul ışıklarını yokladı.Kocaman gökdelenler ardınca dizilmişti.Her yanan daire ışığı bir aileyi temsil ediyordu.
Bir yuvayı.Sıradan ailelere oldum olası özenmiştim.Karmaşadan uzak,küçük ama huzurlu.
Keşke diyordum bende o ailelerden birine mensup olsaydım.Neden Allah'ım neden?Neden annesizim ?
Neden baba sevgisinden mahrumum ?
Neden abim benden nefret ediyor?
Neden benimle her yakınlaşan sadece şöhret peşinde ?
Neden bir türlü mutlu olamıyorum?Nedenlerle dolu bir hayat,keşkelerle devam etmeye hükümlü bir yaşam.
Dört bir yanı kurallarla çepeçevre zincirlenmiş bir mahkum.Gökyüzüne kafamı kaldırıp yıldızları teker teker süzdüm.Doğru muydu acaba her ölen kişinin bir yıldız olduğu?
Kurumuş dudaklarımı gayr-i ihtiyar araladım.
Konuşmamaktan çatallaşmış sesim ile benim bile zor duyacağım bir şekilde fısıldadım.
"Sen hangisinin anne?"gözümden firar eden küçük bir damla hayasızca yüzümü arşınladı.Hızla içeri girip balkon kapısını örttüm.Yatağın içine girip battaniyeyi üstümü çektim.Gözlerimi sımsıkı yumup uykunun beni karanlığına hapsetmesini bekledim.
Zira bir tek bu karanlık iyi geliyordu bana.
..........................
Sızlayan gözlerimi hiç istemeye istemeye açtım.Çünkü bugün Pera'nın Doğum günüydü.Akşam başlayacak olan büyük parti için hazırlanmam şarttı.
Lavaboya girip ayılmak için soğuk suyu birkaç kere yüzüme çarptım.Pijamalarımı hiç çıkartmadan merdivenlerden indim.Pera'nın kendine ait bir evi olması çok güzeldi.İstediği gibi özgürce davranıyordu.
Mutfağa girdiğimde elinde krep tavası ile uğraşan Pera yüzümde küçük bir tebessüm oluşturdu.Harika yemek yapardı,benim aksime ben ne yemek yapmaktan ne de temizlikten anlardım.
Beni gören Pera"günaydıııın"diyerek şakıdı.
"Günaydın"dedim.
"Harika bir kahvaltı sizi bekliyor "diyip krep tabağını masaya bıraktı.
Her şey Harika görünüyordu ama biz krep yemezdik bunu bile bile yapması ayrı komikti.
"Ellerine sağlık da biz bunları yersek kilo alırız"
Yakınmamı hiç umursamadan ağzına bir parça krep attı.Gözlerimi biraz irileştirdim.O az önce krep mi yedi ?
"Vallaha seni bilemem tatlım ama bugün benim doğum günüm istediğimi yerim"bu haline kıkırdadım.
"Keşke bu ayrıcalıktan Doğum günü kızının en yakın arkadaşı da faydalanabilse de işte nerde"
diyerek sitem ettim.Kesinlikle yiyemezdim.
Kilo almak en son isteyeceğim şey bile değildi.
Sözlerime devam ettim."Ama sen yine de dikkat et,Doğum günü ayağına kilo alma"diyerek güldüm.
Gözlerini kısarak bana baktı.Sonra birden yüzü düştü ve elindeki çatalı bırakıp dudaklarını büzdü."Mihri,ben çirkin miyim?"
Kaşlarım dediği içe çatıldı.Tamam fazla çocukça hareketleri vardı ama bunları hep yüz güldürmek için yapıyordu.Fiziği,yüzü çok güzeldi.
"Nerden çıktı şimdi bu ?Ayrıca saçmalama çok güzelsin"
Dudaklarını büzüp"ama Akın öyle demedi"
Meraklı bir ses ile konuştum."Ne dedi ki o gevşek"
Gözlerini kaçırdı,tırnaklarıyla biraz oynadı ve en sonunda dayanamayıp konuştu.
"Yani aslında o bana demedi.Arkadaşıyla konulurken duydum.Kadın dediğin biraz ele gelecek ne o öyle incecik dedi"gülmemek için dudağımı dişledim.Ağzıma bir tane zeytin attım.
"Yani sen de o öyle dediği için biraz kilo alayım dedin doğru mudur?"
Başını olumlu anlamda salladı.
Dayanamayıp kahkahayı patlattım.Kaşlarını çatıp susmam için sert bakışlar atsa da o da daha fazla dayanamayıp gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sır
Teen Fiction"Bana öyle bakma" dediğinde bakışlarımı kaçırdım. Verdiğim titrek nefes onun dudaklarında can bulmuştu. Bana bir adım daha yaklaşıp,elini belime attı. Ve gecenin kutsal sözcükleri o iki et parçasından fütursuzca döküldü. "Seviş benimle" Zaman durdu...