40.Bölüm

42.9K 1.8K 459
                                    


Sevginin en benciliyle sınanıyordum.
Daha düne kadar size mutlu olduğumdan bahsediyodum değil mi.
Unutun onu.Mutlu olabilmek için önce bir yolda yürümem gerekiyordu.
Ve ben artık yürümekten çok yorulmuştum.

Babaannemin sözleri akşamın karanlığı kadar ürkütücüydü.
Alphan'ın gerim gerim gerilen vücudu öfkesinin katlandığının ispatıydı.

"Ahsen Hanım, Mihrişah'ı hiçbir güç benden uzak tutamaz."
Dişlerinin arasından tıslayarak söylediği sözler kalbimi bir yılana emanet etti.
O yılan bedeniyle kalbimi bir kelepçe misali sarmalarken,tek yapabildiğim acıdan kıvranmaktı.

Babaannemin bakışları alay eder tona büründüğünde,gözlerimi bu akşamın yönetmenine çevirdim.
Müzeyyen, babaannemin sözlerinden epey memnun görünüyordu.

"Karın öyle mi ?.."
Kibarlığından asla ödün vermeyerek kısa çaplı kıkırdadı.Yüzündeki gülümseme biranda kendini ciddiliğe bıraktığında,devam etti.
"Karım dediğin kadına,annen asla itimat göstermiyor,bunlar da yetmezmiş gibi torunuma vuruyor."

Sonlara doğru yükselttiği sesi başıma bir ok gibi saplandı.
Müzeyyen ağzını dahi açmayarak olacakları seyrediyordu.
Lakin Alphan ve babaannem için aynı şey söyleyemeyecektim.
İkisi de oldukça sinirli görünüyordu.

Alphan kısa bir an annesine döndüğünde hiçte sakin olmayan bir tınıyla konuştu.
"Özür dile."
Müzeyyen bunu beklemiyormuş gibi kaşlarını çattı,zira onu çok seven oğlundan böyle bir şeyi duymayı sindiremiyordu.

"Ne özür dilemesi Alph-"demesine kalmadan Alphan yüksek sesle bağırdı.
"Sana özür dile dedim."
Bakışlarım babaanneme düştüğünde çene ucuyla bana yanını gösterdi.O an bir şeyi idrak ettim.

Babaannemin benle Alphan'ı ayırmaya çalıştığı falan yoktu.
Amacı herkese gözdağı vermekti.

Gözlerim hala özür dilemeyen Müzeyyen'i bulduğunda ben de babaannemin oyununa katıldım ve babaanneme doğru bir adım attığımda,Alphan kolumdan sertçe çekti.
Gözlerini bana çevirdiğinde,dişlerinin arasından tısladı.

"Aklından bile geçirme."

Sıktığı çenesinden ötürü sesi boğuk çıkmıştı.
Tam o sıra da kapı pat diye açıldı.
Ve içeriye Atakan Kurdoğlu girdi.

Başka gelecek olan var mı ?

Hepimizin üstünde tek tek gözlerini gezdirdiğinde en son Alphan'da durdu.
"Neler oluyor burda ?"
Sorduğu soru cümlesinde bile hesap sorar bir hali vardı.
Akın'ı yakından tanıdıkları için düğüne gelmiş olmalıydılar.
Yoksa cemiyet partilerine bile oldukça nadiren katılan insanlardı.
Göz önünde bulunmaktan nefret ederlerdi,bunada yaptıkları gizli kapaklı işlerin sebep olduğuna emindim.

Babaannem,Atakan Bey'in sorduğu soruya hiç vakit kaybetmeden cevap verdi.
Müzeyyen'den de gözlerini ayırmıyordu.
Zira artık onu bir kurdun pençesine atacaktı.

"Olan şu,karın torunuma olmadık laflar ediyor,üstelik yetmezmiş gibi de tokat atıyor."
Atakan Bey'in yüzünde tek bir mimik oynamaksızın Müzeyyen'e baktı.

Ağzını konuşmak için açacak iken Alphan tekrar lafa girdi.
"Özür dilemeni bekliyoruz."
Tahammülsüz sesi ortamdaki gerilimi arttırdı.

Atakan Bey sanki bunu beklemiyormuş gibi gözlerini hızlıca Alphan'a çevirsede konuşmamayı seçti.
Müzeyyen az önce ki haline tezatla yüzü düşmüş görünüyordu.

Gözlerini bana çevirdiğinde anında göz göze geldik.
Bakışlarından bile 'senden nefret ediyorum' ifadesi belirse de kısık olmayan bir sesle konuştu.

Küçük Sır Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin