Alarm kurduğum saatin yaklaşık bir saat öncesine uyanmıştım. Muhtemelen beynim bizim için bu değerli güne oldukça erken başlamak istemişti. Yanımda halen uyumakta olan müstakbel kocama baktım. Her zaman olduğu gibi ağzı yarı açık bir vaziyette uzanıyordu ve dudağının sol kenarından bir miktar salya akmıştı. Saçları artık dağılmıyordu. Eskiden alışık olduğu saç uzunluğuna göre biraz kısa kalmıştı. Bir eli yastığının altında diğer eli de benim belimdeydi. Farkında değildi ama bu haliyle aşırı tatlıydı.
Üzerimden yorganı ayağımla iteledim kendimi yavaş bi şekilde yataktan dışarıya aldım. Percy'yi uyandırmamaya çalışıyordum ve başarılı da olmuştum. Zaman kaybetmemek için duşa girdim. Ben duştayken Percy bir müddet daha uyuyabilirdi.
İşlerimi halledip çabucak çıktığımı düşünürken duşta biraz fazla oyalandığımın farkında varmıştım. Duştan ziyade banyo olmuştu. Saat yedi olmak üzereydi. Percy hala uyuyordu. Alarmı kapatıp dudaklarına doğru eğildim. Bir elimle yataktan destek alırken diğer elimle de saçlarımı sardığım havluyu kaymaması için tutuyordum. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Oldukça masum bir öpücüktü. Fakat bu öpücüğüm müstakbel kocamı uyandırmaya yetmemişti. Alt dudağınu dudaklarımın arasına alarak hafifçe ısırdım. Hissetmiş olduğu bu hafif acı onu uyandırmaya yetmişti. Neler olup bittiğinin farkına varınca beni belimden kavrayıp kendisine bastırdı. Eli karnıma doğru geldi ve yaklaşık bir saniye sonra bornozumun kuşağını açmıştı ve beni altına almıştı.
"Sana da günaydın bebeğim." Dudaklarımdan öpüp gülümsedi.
"Ben banyomu yaptım sıra sende. Vakit kaybetmesen iyi edersin." Ellerimi Percy'nin açıkla kalan beline koydum. "Bugün vakit kaybetmek isteyeceğimiz bi' gün değil bence."
"Evet, kesinlikle değil. Bir an evvel karım olmanı istiyorum."
Gülümsedim. "Kahvaltıya geç kalmayalım. Daha yapılacak bir yığın iş var biliyorsun."
Percy yüzünü ekşitti. "Off evet, maalesef ki." Percy duraksayıp gözlerini kapattı. "Ah, özür dilerim yanlış kelime seçtim. Yani maalesef ki değil-" Kafasını birkaç defa sağa ve sola salladı. "Off cümle kuramıyorum."
"Hey." Kafamı omzuma yasladım. "Ne demek istediğini anladım. Muhtemelen heyecanından dolayı şu an pek iyi konuşamıyorsun. Biraz sakinleşsen iyi olur. Böyle anlarda neler olduğunu ikimiz de gayet iyi biliyoruz. İşleri berbat etmek istemeyiz değil mi?" Kaşlarımı kaldırıp gülümsedim. Bana karşılık olarak Percy de gülümsedi.
"Evet, evet. Özür dilerim. Bir an evvel duş alsam iyi olur." Alnımdan öpüp üstümden kalkerken hareketleri oldukça yavaştı fakat banyoya doğru koşar adımlarla ilerledi. Percy'nin arkasından bakarken şöyle bir yaşadıklarımız gözümün önüne geldi. Tanıştığımız günden bugüne kadar yaşadığım şeyler... Atıldığımız maceralar, birbimizi kurtarışlarımız, ölümden dönmelerimiz... o kadar çoktu ki... Bugüne kadar gelmiş olmamız bizim için bir mucizeydi. Çoğu yarı-tanrı yirmili yaşlarına gelmeden hayatını kaybederdi. Bizim gibi birçok arkadaşımız da bu yaşlara gelmeyi başarabilmişti. Ya biz çok güçlüydük ya da bir terslik vardı. Çoğu zaman acaba bir istisna mı diye düşünsemde bunun büyük bir olay olması bu düşüncemi yok ediyordu. Dalıp gitmiştim yine. Kendimi toparlayıp üstümü giymek için yataktan çıktım. Hala yerleştirmediğimiz valizlere baktım. Üşengeçliğime kızıp valizden bir iki parça kıyafet çıkarttım ve üstüme giydim. Daha sonra Percy için de kıyafetler çıkartıp yatağın üstüne koydum. Saçlarımı tarayıp havluyla yeterince kuruladıktan sonra basit bir topuz yaparak ortalığı olabildiğince toplamaya başladım. Percy duştan çıkana kadar elimden geldiğince toplamam iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Percabeth (DÜZENLENİYOR)
FanfictionGigant savaşından 1 hafta sonrası. . . . #1 percabeth 15.02.21