DÜZENLENMİŞTİR
##PERCY##
Savaşın üstünden 1 hafta geçti. Kamp her zaman olması gerektiği gibiydi. Antrenmanlar Latince dersleri vs. Kıvırcık ile görüşme fırsatımız olmadı. Melez aramaya gitmişti. Onu çok özlemiştim.
Dün ki bayrak yakalamacadan sonra çok yorulmuştum. Kamp ateşinden sora yatağıma gömüldüm. Sabah uyandığımda ilk olarak masamın üstündeki saate baktım. Lanet olsun saat altıyı çeyrek geçiyor. Tanrılarım bu saate uyanıp ne yapacaktım ben? Tekrar uyumaya çalıştım ama olmadı. Yaklaşık yarım saat yatağımda debelendikten sonra üstümü değiştirdim. Annabeth'in yanına gitmeye karar verdim ve kulübemden çıktım.
Athena kulübesine doğru yürüyordum. Kapının üzerinde duran baykuş ne zaman ona baksam beni rahatsız ediyordu. Nereye giderseniz gidin baykuşun gözleri sizi takip ediyordu. İçeri girdim ve Annabeth yoktu. Malcolm'a nerede olduğunu sordum ve bilmediğini söyledi. Aklıma sahilde olabileceği geldi. Bazen Annabeth'te benim gibi uyanıp sahile giderdi. (tabii ki bilge kızım benim gibi kahvaltıya yarım saat kala değil iki saat kala uyanıyordu). Sahile doğru yürüdüm.
Evet benim güzeller güzeli sevgilim kumların üzerinde oturuyordu. Güneş sarı saçlarına vuruyordu ve sarı saçlarını altın sarısına çeviriyordu. Gözlerini kuma dikmiş bir şeyler düşünüyordu. Ona sürpriz yapmaya karar verdim. Yanına sessizce yürüdüm. Beni fark etmedi. Arkasına geçtim ve çok hızlı bir biçimde ellerimi gözlerine koydum. .
''Percy.''
"Evet?" Ellerimi gözlerinden çektim ve bana bakıp gülümsedi. Onun gülümsemesini, kokusunu, saçlarını,sesini, gözlerini, ellerini ya da kısaca onu hiçbir şeye değişmezdim. Sonra yanağıma küçük bir günaydın öpücüğü kondurup bana sarıldı. Gülümsedim ve yanına oturdum. Başını göğsüme koydu. Uzun bir süre böyle kaldık.
"Gitsek mi artık?" cevap vermeden kalkıp Annabeth'e elimi tutması için uzattım. Elimden destek alarak kalktı.
Kolumu Annabeth'in beline doladım. Yürürken ''Hafta sonu için plan yapmalıyız Yosun Kafa boş geçmesini istemiyorum. Ayrıca Hafta içi bir gün okula gidip senin kayıt işini halletmemiz gerek.''Tamam anlamında kafamı salladım ve yürümeye devam ettik. Evet bu yıl Annabeth'in okuluna gideceğim. Annabeth kendi kulübesine gidecek gibi gözüküyordu. ''Hey Ann Athena kulübesi yerine Poseidon kulübesine gidelim. Boş." dedim saçma bir şekilde sırıtarak.
''Tamam.'' dedi gülümseyerek. Tanrılarım çok güzelsin.
##ANNABETH##
Poseidon kulübesine giderken yapabileceğimiz şeyleri düşündüm.
Vardığımızda bıkkınlıkla ofladım. Her zaman ki gibi Percy yine yatağını toplamamıştı. Yatağını toplamaya başladım. Percy ellerini belime doladı ve önce boynumdan sonra da omzumdan öptü. Percy'nin böyle yapması hoşuma gidiyordu. Gülümseyerek arkamı döndüm. O da bana gülümsedi. Tanrılarım,bu çocuk her haliyle bu kadar çok yakışıklı olmak zorunda mı? diye geçirdim içimden. Percy'nin boyu benden uzun olduğu için parmak uçlarıma çıktım ve dudağından öptüm. Geri çekildiğimde ''Bunun bana yetmeyeceğini biliyorsun.'' dedi
"Sonraya bırak istersen!"
''Ee hafta sonu neler yapabiliriz düşündün mü?'' diye sordu. Yatağın üzerinde bağdaş kurup oturmuştuk.
''Güne bağlı planlar yaparız. İnan şu an kafamı buna yormak istemiyorum. Ayrıca yarın akşam yemeğine geç kalmak istemiyorum. Çünkü en son annen bizi akşam yemeğine çağırdığında senin yüzünden geç kaldık ve annen yolda kaza yaptık sandı Percy!'' diye çıkıştım.
''Pekala erken çıkmaya çalışırız."
''Çıkacağız." diye düzelttim onu. Saate baktım. ''Hadi yosun kafa kalk kahvaltıya gidelim kurt gibi açım.'' dedim.
"Sen kurt gibi açsan ben nasıl aç oluyorum?" diye sordu. Nefesimi bıkkınlıkla bıraktım.
Kahvaltı her zaman ki gibiydi. Sıradan kamp kahvaltısı. Hayat normaldi kılıç antrenmanları Latince dersleri... Latince dersinden sonra Percy'le beraber Kheiron'dan hafta sonu ve 1 hafta için izin almaya gittik. Kheiron ne kadar izin vermese de Percy yavru köpek gibi davranıp izin almayı başardı. Bunu yaparken gülmemeye çalıştım, umarım Kheiron bunu fark etmemiştir.
Akşam yemeği klasik Apollon ve Ares klübelerinin tartışmalarıyla geçti.
Kamp ateşinde Percy'le yan yana oturduk. Başımı omzuna yasladım. Çalıların arasındaki kıpırtı dikkatimi çekti. Karanlıkta ne olduğunu seçemedim. Huzursuz olsam da belli etmedim.
Tekrar aynısı olunca kararımı değiştirip Percy'i dürttüm. Sanırım biraz sert dürtmüştüm. Önce bana sonra koluna baktı. "Bir şey mi oldu?"
"Çalıların arasında kıpırtı gördüm. Ve bunun aramızdan birisi olduğunu düşünmüyorum." Sanki küçük çocuk gibiydim.
"Belki harpyadır?" diye tahmin yürüttü. "Kheiron'un yanına gideceğim." diyip oturduğum yerden kalktım.
Kheiron'un yanına gittiğimde D. ile konuşuyordu. Beni görünce ikiside sustu. "Umm... Kheiron? Biraz konuşabilir miyiz?" Kheiron bana merakla baktıktan sonra kabul etti.
"Bir şey mi oldu?" Endişeyle gözlerimi inceliyordu.
"Çalıların arasında kıpırtı gördüm. Aramızdan birisinin olduğunu düşünmüyorum." dedim.
"Pekala. Bakalım?" Kafamı sallayıp onu Hephaistos Kulübesinin arkasına götürdüm. "Buradaydı." Kheiron değneğini kullanarak çalıyı iki ayırdı ve arkasına baktı.
Ağacın arkasında gördüğüm şeyle kanım dondu. "Kheiron!" diye bağırdım. Hançerimi çektip Kheiron'u kendime doğru çekmeye çalıştım. At kıçı gıram oynamıyordu.
"O lanet at kıçını oynat ve geri çekil!" Kheiron pür dikkat karşısındaki yaratığa bakıyordu.
"Annabeth!" Percy'nin sesi bize yaklaşıyordu. Ama ben karşımdaki yaratığa odaklanmıştım. Kurt tipi vardı. Kurtadam mıydı? Başımı kaldırıp aya baktım. Dolunay. "Kheiron?" Sesim endişeli çıkmıştı. "Bu...kurtadam mı?"
"Sanırım öy-" Sözünü bitiremeden yaratık- her ne ise- bize saldırdı.
Bir kurtadama karşı savaşmak... Daha önce yapmadığım bir şeydi. Hani hergün karşınıza kurtadam çıkmıyor sonuçta! Zayıf notları neler bilmiyorum. İlk olarak kendime bacağını hedef tuttum. Ne yazık ki oraya ulaşmam biraz zordu.
Kurtumsu şey Kheiron'a saldırmak için zıpladıpı anda hançerimi bacağına sapladım. Acıyla inleyerek yere yığıldı. Derin bir nefes alarak kendimi Percy'nin kollarına bıraktım. "Seni dinlemeliymişim."
"Sorun değil." diye mırıldandım. Geri çekilip Kheiron'un yanına gittim. Kolundaki yarayla uğraşan Will'i kovmakla meşguldü. Nico bir ağaca yaslanmış Will'i izliyordu.
Will, Kheiron'u bırakıp benim yanıma geldi. "İkinizi Zeus çarpmış resmen!" üstüme baktım. Yaralarımı fark etmemiştim. "Revire!"
Percy yanımda yürüyordu. "Tanrılarım sol kolundaki yara çok derin!" Yara acımıyordu aslında.
Will kanları temizleyip sargı ile sarmıştı. Biraz da ambrosia yemiştim. "Yarına bir şeyin kalmaz."
Percy ile vedalaşıp kulübeme gittim. Yorgunluktan bitap düşen bedenim daha fazla dayanamayıp uykuya teslim oldu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Percabeth (DÜZENLENİYOR)
FanfictionGigant savaşından 1 hafta sonrası. . . . #1 percabeth 15.02.21