Köşeyi dönmüş evlerinin önüne gidecekken kapıdan çıkan Sarayı görmemle adımımı geriye atıp duvarın kenarına çekildim. Gece vakti bu kıyafetle nereye gidiyordu bu kız. Uzaklaşmasını bekledim biraz. Aramızdaki mesafeyi koruyarak takip etmeye başladım. Uzun süre yürümesine rağmen taksiye de binmemişti. Yürüyecekti belliki. Kendini göstermeden takibime devan ediyordum. Geçtiği yerlere baktığımda hiçte tekin bir yere benzemiyordu. Yürümeye devam ettim. Taksi durağına geldiğinde bindiği taksiyle hareket edince bende taksinin birine binerek şoföre "öndeki taksiyi takip eder misiniz," dedim. O önde ben arkada gözden kaybolmadan devam ediyordum. Taksi durduğunda bende durdurup indim. Kısa mesafeli yürüyüşün ardından bar'ın önüne geldiğinizi farlettim. İçeri girdiğinde bende ardından girdim. Uzaktan gözetlemeye devam ediyordum bu arada.
Anlamadığım ne yapmaya çalışıyordu bu kız? İçerilere doğru yürüdüğünde gözden kaybettim. İnsanların arasından ite kaka ilerlemeye çalışıyordum. Bara ilerlediğimde arkası dönük kızı görmemle kolun tutup kendime çevirmenle hüsrana uğradım. Bir an Sara zannetmiştim kızı, ışıklardan karıştırmış olmalıydım. Kıza pardon diyerek ilerlemeye devam ettim.
"İçki bütün kötülüklerin anasıdır derler. Haklılarda. Ben buraya içki içip kötülük yapmaya gelmemiştim. Kafamın içindeki beynimi yoran kötü düşüncelerden en kısa yoldan kurtulmak istiyordum. İçkiden önce Musa amcamın hep söylettiği "İşte gidiyorum" şarkısını söylemek istiyordum. En azından birlikte yaşadığımız anıları tazelemek bir nebzede olsa içimi soğutacaktı. Oturmuşuz denize karşı elimizde oltalarımız. Bir yandan balık tutuyor, bir yandan koyulaşan sohbetimiz ilerledikce insanın damağında tat burakıyordu. Bir yanında ben, bir yanında can dostum ortamızda Musa Amca. Laf döndü dolaştı yine beni buldu. Kız zilli senin gibi bir kız daha yok bu dünyada. Allah sana öyle bir dil vermiş ki karşına çıkacak adam mazlum biri olmalı dedi. Nerden biliyorsun mazlum olacağını diye sordum. Şöyle düşün; Terazinin bir gözüne pamuğu, öbür gözüne demiri koyuyorsun. Hangisi ağır basar dedi. İki kız aynı anda cevabı verdik. 'Demir ağır gelir diye'. Haklısınız demir pamuktan ağır gelir. Sevgide buna benzer işte. Sen kötü düşünürken karşındaki iyi düşünür. Sen çok konuşursun o az konuşur. Sen az seversin o çok sever. İllaki biriniz teraziyi dengelemekle hükümlüdür, yoksa hayat öyle kolay geçip gitmez kızlar dedi. Kıkırdadık birbirimize bakarak. Biz gülünce oda güldü bizimle bşrlikte.Anlayacağınız bu hayatta herşey birbirinin dengesini bulmalı,yoksa terazi dengesini şaşar durmadan aşağı yukarı oynar durur dedi. Lafa benden önce can dostum girdi. Diyelimki senin dediğin doğru, peki biz bu dediğin insanı nasıl bulacağız? Diye sorusunu yöneltti. Omzuna koydu elini, hafiften ovaladı dostumun omzunu. Kader kızım kadar,kaderden öteye gidilmez. "Er yada geç elbelt karşına bir şekilde çıkar, çıkarda öyle bir sevdaya tutulursun ki önce acısını çekersin. Ölürüm zannedersin de ölmezsin aslında, intihar etmek istersin de edemez olusun, gün gün içinde yaşadığın acı büyürde yaşadığın yükü kaldıramaz sanırsın. Alışırsın, alıştıkca acıyıda omzundaki yükü de unutmuşsundur oysaki." Çıt çıkarmadan kuzu gibi Musa amcayı dinlemiştik."
Az kavga etmemiştik deli başlılığım yüzünden. Deli kız demesi başlarda benim hoşuma gitmesede ilerleyen zamanlarda alışmıştım bende. Sendeki bu çeneyle,inat oldukca her istediğini yaparsın sen derdi her gelişimde. Bulmışken seni hadi söyleyiver benim şu şarkıyı demeden göndermezdi yanımdan.Anne babamdan çok Musa amcanın nasihatlarını dinlemiştim. 'Sen büyüdüğünde de değişmezsin, dik başlılığın ileride başına dert açmazsa benim adımda Musa değil' diye bir diyalog geçmişti aramızda. Dile bak pabuç kadar maşallah, çene desen durmak bilmiyor, bilmiş tavırların, istediğin olmadığında huysuzlukların baş gösterdiği sürece seni kim alır kız? Kız kurusu olup evde kalacan, millletinde başının etini yer durursun artık demişti. Vay be nasılda hızlı geçiyordu zaman. Bir bakmışsın ömür yitip gitmiş. Girmişsin kara toprağa. Toplanmışlar başına sevenlerin, dualarını ediyorlar. Bir tas su dökmüşler kurumuş toprağına. İşte bitti gitti, çekip giderler sonra. Geride kalanların içinde acı, hüzün, kaybediş, özlem ve daha niceleri yakıp kavurdu bedenlerini. Ne kadar kolaymış aslında. Doğuyorsun, büyüyorsun yetişkin oluyorsun iş, güç, sahibi olayım derken eş, çocuk da hayatına giriyor. Bu seferde onların geleceği için çabalıyorsun. Yaşlanıyorsun elden ayaktan çekiyorsun bütün herşeyini, çekiliyorsun köşene, ne zaman geleceğini bilmediğin ecelinin saatini beklemeye başlıyorsun. Buğün, yarın, öbürsü gün derken takvim yaprakları bir bir azalıyor. Ömür kısalmış azrail alacağı canın dakikalarını belkide saniyelerini sayar olmuş artık. Birde bakmışsın bir bahaneyle göçüp gitmişsin bu yalan dünyadan. İşte hayat buydu, bundan ibaretti. Doğarsın, yaşarsın, ölürsün. "Kanunu buydu gelip geçici dünyanın, düzeni bellidir şaşamaz hiç bir vakit. Bir yanımız düğünle şenlenirken, bir yanımız yastır aslında. Bir yanımız doğum iken bir yanımız ölğmdür." Aslında bu yaşadıklarımızın hepsi birer sınavdır. Nasıl okullarda sınava girip başarılı olmak, en yüksek notu yakalamak için uğraşıyorsak, gerçek hayattada biz kullar sınava tabi tutuluyorduk. Günahlarımızda, sevaplarımızla bütünüyle bize aitti."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Prenses Alfa'nın İntikamı. ~Kara Sevda Serisi. 4
AksiyonKendini her zaman birilerine adamayı bilen genç bir kız. İnadı onun zırhıydı, küçük yaşta ona öğretilen çoğu şeyi kabullenmiş, sorumkulukları olarak görmüştü. Bir yara izi onu nerelere sürükledi bilmeden, kendinden habersiz. Aşka inanmayan kız asla...