♔ Bölüm 13 ♔

829 32 4
                                    

Görkem Köksal.

Şu anda burada zorla tutulma nedenim olan kahrolası insan. Hem de ne için? Saçma bir kolye için. Gerçekten mükemmel!

Hayatımın giderek bir filme dönüşmesi sorunsalı ise beni ayrı bir şekilde korkutuyordu. Önce şu saçma okul gruplaşmaları, kraliyet ailesi, kraliçelik, Sinem tarafından tehdit edilişim, Görkem'in Deniz için dayak yiyişi.. Şimdi de Kerem ve Deniz'in salak kolye savaşı.

Kolye.

Kelime anlamı ucuna süs eşyaları konularak boyna takılan takı olan Fransızca kökenli kelime.

Kahrolası bir kolye için nasıl olur da iki kardeş birbirine küsebilir? Nasıl olur da iki kuzen birbirine karşı oyun oynayabilir? Her şeyin bu kadar basit ve saçma oluşu beni çıldırtıyordu. Demek istediğim, insanlar bunun zilyon katı zor problemlerle uğraşırken benim burada bir kolye için zorla tutuluyor olmam delilikti.

Dünyada 805 milyon insan açlıkla mücadele ediyorken, 100 milyon insan sokakta uyuyorken burada iki zengin piçin bir kolye için birbirini yemesi sinirlerimi bozuyordu.

Sinirle pencereden görünen ağaçlara ve ormanda sabah yürüyüşü yapan insanlara bakarken bir araba dikkatimi çekti. Arabanın patikadan ilerleyişini izlerken kalın yorganın hareketiyle çıkan sesler irkilmeme neden oldu. Hızla arkamı döndüğümde Kerem'in uyandığını fark ettim.

"Hayırdır? Daha önce hiç yeni uyanan insan görmedin mi?"

Sorusunun saçmalığı kaşlarımı kaldırmama neden olurken yorganı üstünden tamamen atıp ayağa kalktı.

"Bakışların niye o kadar tuhaf bilmiyorum ve umrumda da değil. Ben ayılmak için banyo yapıcam, sen de uslu dursan iyi edersin ufaklık. Geldiğimde seni aynı şekilde, burda bulmak istiyorum."

Gözlerimi devirerek bayık bakış attım.

"Emredersiniz, majesteleri."

Alaycı bi gülümseme yüzüne yerleşirken üstündeki tişörtü çıkartıp omzuna aldı. Karın kaslarının etkileyiciliği karşısında gözümün istemsizce sıra sıra dizilmiş şekilli baklavalara kaydığını fark ettiğim anda bakışlarımı pencereye çevirdim. Araba. Aceleyle arabanın nereye gittiğini bulmaya çalışırken Kerem yine o susmak bilmeyen ağzını açtı.

"Bu kadar paniklemene gerek yoktu. Mükemmel karın kaslarıma hayran olman o kadar da şaşırtıcı bir durum değil, ne de olsa bu tip tepkilere alışkınım."

Gözlerimi pencereden ışık hızında ayırıp Kerem'e bu kendini beğenmişliğine inanamayan bir ifadeyle baktım.

"Ne?"

Çarpık gülüşü sinirlerimi bozacak dereceye ulaştığında o önce kafasını hafifçe yana eğmiş sonra da egosunun stratosferi aşışını göstermek ister gibi elini hafifçe dalgalı, sarı saçları arasında gezdirmişti. Alaycı gözleri üzerimde dolaşırken sabrımın sınırlarını zorlamak ister gibi büyük bir özgüvenle yaptığı, normal biri yapsa çok garip ve saçma duracak olan şu filmlerdeki kasıntı hareketleri yapmaya devam ediyordu. Ama bütün bu garip hareketler o yaptığında çekici bir hale geliyordu.

"Yani demek istediğim, okulda değiliz, ben Görkem değilim. Seninle saçma sapan oyunlar oynamam. Gizliden gizliye sana asılmaya çalışmam. Ne biliyim o her ne halt yapıyosa -ki bahse varım senin ona karşı bir konuda borçlanmanı falan sağlayıp peşinde koşman için uğraşmıştır. Bir Görkem Köksal klasiği. Her neyse, ben bişey yaparsam açık açık yaparım, gizlemem. Sana bişey diyosam doğrudur. Yani en azından ben doğru olduğuna inanıyorumdur ki bu bana göre doğru olduğu anlamına gelir. Beklemeyi sevmem. Ben harekete geçerim. Basit ve açık olmak hepimiz için daha iyi, en azından şimdilik."

Kraliyet AilesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin