♔ Bölüm 5 ♔

1.2K 43 9
                                    

(Multimedia : Ufuk Orhan)

(Playlist : Justin Timberlake - Cry Me A River)

Sabah annemin sesi odada yankılanıyordu.

"Günaydınlar, Kraliyet Ailesi'nin yeni prensesi. Kahvaltınızda ne isterdiniz, majesteleri?"

Annemin sözleriyle gülümseyerek uyandım.

"Bu durumda sizler de kraliçe olmuyor musunuz, leydim?"

"Haklısın aslında. Babanın 'yatılı hizmetçi tutalım, çok yoruluyorsun hayatım' temalı konuşmasını gözden geçirmeli miyim? Ah, tabiki hayır. Eve o uzun bacaklı, genç kadınları almayacağım."

"Anne alacağımız hizmetçi rus olmak zorunda değil, biliyorsun değil mi?" anneme bakarak güldüğümde siyah takım elbisesini giydiğini gördüm.

"Evde yatılı bir hizmetçiye ihtiyacımız yok, kurabiyem. Emine Hanım haftanın üç günü evde zaten. İzlediğimiz dedektif dizilerini unuttun mu? Katiller ya hizmetçiler ya da bebek bakıcıları çıkıyor."

"Haklısın. Zaten evde bir yabancıyla uyuma fikri rahatsız edici." diyerek yataktan kalktım. Bu, aynı zamanda mütevazı hayat tarzımıza da aykırıydı. Hep sade bir yaşam tarzımız olmuştu. Kraliyet Ailesi'ne katılma konusunda da bu yüzden emin olamamıştım. Gelir düzeyimizin aksine göze batmayan bir hayatımız vardı. Elindekilerle yetinebilen bir çocuk olarak yetiştirilmiştim. İstediğim her şeye sahiptim. Sadece istediklerimi almak için çaba sarf etmem gerekiyordu. Babama göre bu beni hayata hazırlayan bir şeydi. Hep hayatın da böyle olduğunu söylerdi. İstediğim şeylerin ilahi bir ışık eşliğinde havadan düşmeyeceğini öğrenmiştim. Bir keresinde istediğim pahalı kitap serisini almak için babamın iş yerinde bir hafta geçirmiştim. Yaptığım bir şey yoktu. Tek yapmam gereken gözlem yapmaktı. İnsanların orada ne yaptığını izleyip durmuştum. İlk başlarda ne kadar sıkıcı gelse de son günlerde arkadaş bile edinmiştim. Daha sonra hiç biriyle görüşmesem de o kadar kötü değildi. Bu sayede işlerin nasıl yürüdüğüne dair fikir edinmiştim. Takım elbiseli erkeklerin çok çekici olması da olayı ilginç bir hale getiriyordu.

Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra gardrobuma doğru ilerledim. Ne giyeceğime dair hiçbir fikrim yoktu. Havanın sıcak olmasını bahane ederek bir şort aldım ama sonra okul için fazla iddialı olabileceğini düşünerek geri bıraktım. Daha fazla dikkat çekmek istemiyordum. Mini bir şortla, asla. Uzun süre önce aldığım fakat daha önce hiç giymediğim çiçekli elbiseye baktım. Sadeydi, aşırı kısa sayılmazdı ve bu elbiseyi severek almıştım. Kendime daha fazla düşünme hakkı tanımayarak elbiseyi üstüme geçirdim. Sanırım güzel görünüyordum. Çilekli dudak balmımı da sürdükten sonra okula gideceğimi kendime hatırlatarak süslenmeyi bıraktım. Gerçekten, neden güzel olma ihtiyacı hissediyorum? Yeni başladığı okuldaki yeni insanlara kendini beğendirme tutkusu birçok kişinin içinde vardır tabiki ama ben kesinlikle hiçbir zaman bu tutkunun içinde olmamıştım. Bundan sonra da bu amaçla hareket edeceğimi sanmıyorum. Sonuçta seneye son sınıf olacaktım ve ondan bir sene sonra okuldaki kimse benden ya da bir başkasından bahsetmeyecekti. Unutulup gideceğimi bile bile neden kendimi herkese beğendirmeye çalışayım ki? Bu bir bataklığın içinde çırpınmak kadar saçma bir şey olurdu. Belki de güzel görünmek istememin sebebi.. Hayır. Hayır. HAYIR.

Bu düşünceden hemen kurtularak merdivenleri inmeye başladım. Henüz tanımadığım biri için neden süsleneyim ki? Özellikle de bu kişi Görkem'se.. O megolomana kendimi beğendirmek için saçımı bile taramaya yeltenmezdim. Sadece yeni okul, yeni arkadaşlar.. Bana göre rahat anneme göre evde giyilmeye layık olan kıyafetler bölümünü okulun diğer günlerine saklamayı planlıyorum. Sonuçta Kraliyet Ailesi'nin kıyafet prosedürü olabilirdi. İlk günden uyarı almak bir prensese yakışır mıydı? Hayır.

Kraliyet AilesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin