(Multimedia : Görkem Köksal)
(Playlist : Hozier - Arsonist's Lullaby)Görkem'in yüzünü gördüğümde belki de uzun zamandır ilk defa rahatlamış hissetmem gerekirdi, ama ben bunun yerine beş dakika önce olduğum ruh halinin on katı gergin hissediyordum. Yanımdaki Fırat denen çocuk Görkem'i tanıyor muydu acaba? Burada olduğunu fark etse ona zarar verir miydi? Görkem bana gülümseyerek tuvaleti işaret etti. Ve 5 parmağını havaya kaldırdı. 5 dakika. Gözlerimi Görkem'den karşımdaki saate çevirerek gideceğim dakikayı kontrol ettikten sonra Görkem'e dönüp kafa salladım. Bu sırada Fırat kulaklıklarını çıkarıp bana döndü.
"Bir sorun mu var?"
Kafamı iki yana sallayıp omuzlarımı silktim ve nerden çıktı şimdi ses tonumu kullanarak salağa yatmayı tercih ettim.
"Yoo bi sorun yok. Niye sordun?"
"Bilmem çevrene bakıp duruyosun da. Birini falan mı gördün?" Diyerek yerinde doğrulmaya başlayınca refleksif bi şekilde iki elimi omuzlarına koydum ve göz göze geldik.
Niye böyle bişey yaptığıma dair benim de en ufak bi fikrim olmadığı için en az Fırat kadar bana da kal gelmişti ama sonra bişeyler söylemem gerektiğini fark ettim.
"Fırat seninle bişey konuşmam gerekiyor."
Kaşlarını çatıp iki yanındaki ellerime bakınca ellerimi omuzlarından çektim.
"Tamam, dinliyorum."
Ellerimi önümde birleştirirken derin bir nefes verdim. Ne diycem ki ben şimdi buna.
"Az önce şu teyzeyle amcanın konuşmasına kulak misafiri oldum ve teyze amcayı inciticek bişey söyledi sonra kavga ettiler falan işte sonra da teyze özür diledi çünkü özür dilemek önemli ve erdemli bi davranış bence."
Sıçtın tebrikler.
Fırat kaşlarını kaldırmış burdan ne çıkarmam gerekiyo şimdi der gibi bakıyordu.
"Ben de düşündüm biraz, sonra arabada Kerem'e olan sinirimi birazcık senden çıkarmış olabileceğim gibi bi fikre kapıldım."
Fırat elini çenesine koymuş beni dinlemeye devam ediyordu.
"Hım.. Yani?"
En tatlış ve masum yüz ifademi yüzüme yerleştirdiğime emin olduktan sonra hafifçe mahçup olmuş numarası yaptım.
"Özür dilerim."
Fırat kafası oldukça karışmış bi şekilde bana bakıyordu ve özür dilememi anlamlandıramamış gibiydi. Gerçi onun yerinde ben olsam ben de anlamlandıramazdım çünkü arabada bana saçma sapan bi ton laf etmişti normalde olsa benden özürün ö'sünü duyamazdı tabiki ama en azından beni tanımıyor oluşu burda avantaj olarak devreye giriyordu.
"Peki. Önemli değil." Dedi hafif kuşku sezdiğim bi ses tonuyla.
Gülümseyerek dünyanın bütün yükü omuzlarımdaymış da şimdi hepsinden kurtulmuşum gibi rahatlamış bi şekilde arkama yaslandım. Sanırım yutmuştu.
Gözüm hafifçe saate kaydığında altı dakika geçtiğini fark ettim ve yerimde doğruldum.
"Kalksana bi."
Ani mod değişimimle Fırat bana değişik değişik bakmaya başladı.
"Niye?"
Sıkılmış bi ses tonuyla, "Çişim geldi." Dedim.
Sanki çok tuhaf bişey söylemişim gibi kaşlarını kaldırıp bana baktıktan sonra kafasını sallayıp ayağa kalktı.
Arkamdan geldiğini fark edince, "Sen nereye geliyosun tek başıma yapabilirim heralde." Diyip göz devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet Ailesi
Teen FictionYeni okulundaki tuhaf sistemle kendini taht kavgalarının arasında bulan Öykü'nün başı bir de onunla hiç alakası olmayan bir aile meselesiyle belaya girmiştir. Tüm bu problemlerden kurtulmaya çalışırken bir yandan da kendiyle olan savaşında galip olm...