♔ Bölüm 14 ♔

678 34 8
                                    

(Multimedia : Ayda Özden)
(Playlist : Jeff Buckley-Hallelujah)

Rüzgar. Kuşların ve yaprakların çıkardığı huzur verici sesler. Su sesi. Yeni açmış bir çiçeğin yaprağından damlayan bir damla suyun nazik görüntüsü. Rüzgarın yaşlı ağaca hafif dokunuşları ve yaprakların havada dans ederek yavaşça yere düşüşleri.

Uzun zamandır ilk kez bu tip küçük şeylerin dikkatimi çektiğini fark ettim. Bu görüntüler, yoğun bir hayatın içinde insana huzur veriyordu.

Küçük iskelenin ucuna oturmuş, ayaklarımı göl suyuyla ıslatırken bunu da en son çok küçükken anneannemin yazlık evinde yapmış olduğumu fark ettim. Belki de şu anda yaşadığım hayata hayat demek çok zordu. Saçma sapan dramaların ve kocaman bir tiyatro sahnesinin ortasından alınıp bu sessiz ve huzurlu yere zorla getirilmiş olmam çok komik ve ironikti. Bir yandan da kaçırıldığım için bu kadar mutlu oluşumu göz önüne alırsak belki de artık delirmeye başlıyordum.

"Odanızı okyanus manzaralı taraftan mı yoksa Niagara Şelalesi'nin eşsiz manzarasının gözler önüne serildiği bölümden mi istersiniz hanımefendi?"

Mutluluğumu bozan tek şey dışında buradaki hayat gerçekten güzeldi. Ama Kerem de ufak bir istisnaydı. O bile mutlu olmamı engelleyemiyordu aslında. İlk kez bu kadar özgür hissediyordum. Tutsaklığın içinde bu kadar özgür hissetmek de apayrı bir ironiydi tabii.

"Seni kaçırdığımın farkındasın değil mi?"

Sorusu karşısında ayaklarımı kendime çekip suyla temasımı kestim. Yavaşça ayağa kalkıp ona döndüğümde elinde odunlar olduğunu fark ettim.

"Evet, farkındayım."

"O zaman kaçırıldığın için neden bu kadar mutlu olduğunu sormamda bir sakınca yoktur umarım."

"Kaçırıldığım için mutlu değilim. Bulunduğum yerden dolayı mutluyum. Sana rağmen burası gerçekten eşsiz bir yer." Buruk bir gülümsemeyle eski eve baktı. "Burası amcamın eviydi. Bizimkilerden sıkıldığım dönemlerde buraya kaçardım. Çocuklarının çok da umrunda olmadığı için amcam ölünce ev boş kaldı. Liseli bir kraliçe adayını kaçırmak için en ideal yerin burası olduğunu düşündüm." Derken buruk gülümsemesi yerini alaycı ve muzur bir gülümsemeye bıraktı.

Tahta eve göz gezdirdiğimde çevreye bakmaktan, oraya bakmayı unuttuğumu fark ettim. Manzara beni büyülemişti.

Ayaklarım beni eve doğru çekerken Kerem odun toplamaya devam ediyordu. Havanın sıcaklığı bu kadar oduna ihtiyacımız olup olmadığını sorgulamama neden oluyordu. Burada daha önce de kalmış biri olarak Kerem'in ne yaptığı hakkında bir fikri olmasını umdum. Gerçi bir kolye için beni kaçıran bir kas kafalıdan beklentilerimi çok da yüksek tutmamam gerektiğini de aklımın bir köşesine yazdım. Ya obsesif bir yapısı vardı ya da gerçek bir kas kafalıydı. Başka bir açıklama getiremiyordum.

Evin kendi gibi tahta olan kapısını yavaşça açtığımda pencereden içeri vuran güneşle birlikte havada uçuşan yüzlerce toz taneciğini gördüm. Buraya uzun zamandır kimse uğramamış gibiydi.

Kulübenin eski püskü dış görüntüsüne karşın iç yapısı göz kamaştırıcıydı. İyi bir mimarın tasarladığını bağıran ispanyol merdivenlerindeki limon kirişleri bile oldukça özenerek yapıldığını belli ediyordu. Mimarinin dışında oldukça iyi bir dekorasyona sahipti. Abajurlar, beyaz berjerlerin yanına nazikçe yerleştirilmiş, kalın dokunmuş kahverengi kilimle mükemmel bir armoni içinde duruyorlardı.

Henüz incelemem bitmemişken Kerem içeri girdi. Elindeki odunları bir köşeye bırakıp odalardan birine girdi ve kapıyı kapattı. Duyduğum su sesiyle girdiği yerin banyo olduğunu düşündüm. Yerini bilmem benim için iyi olurdu. Diğer odalara göz atma fırsatı bulduğumda kendimi rastgele bir odaya attım. Burası bir tane çift kişilik yatağın bulunduğu renkli bir odaydı. Ebeveynlerin yatak odasından çok şımarık bir çocuğun odası gibi duruyordu. Okyanus mavisi bir çarşaf takımının yanımda yine beyaz dolaplar kullanılmıştı. Mükemmel uyum bana bu evde profesyonel anlamda bir dekorasyon çalışması yapıldığını söylüyordu. Belki de Kerem'in amcası dekoratördü.

Kraliyet AilesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin