♔ Bölüm 20 ♔

355 7 6
                                    

Gözlerimi açtığımda gördüğüm şeyle gülümsedim.

Normal kızların sabah kalktığında bu kadar içten gülümsemesine ve mutlu olmasına sebep olan şey genellikle uyandıklarına sevgililerinin uyuyan tatlı suratıyla karşılaşmak ya da daha az şanslılarsa güzel bir günaydın mesajıyla güne başlamak olabilir. Ama ben kendimi her iki kızdan da daha şanslı hissediyordum.

Yerde durmalarına kıyamadığım için koltuğun üstüne koyduğum alışveriş poşetlerine çocuklarımmış gibi şefkatle baktım. Ara sıra poşetlerin içini açıp kıyafetleri öptüğüm olmuyor diyemezdim. Bunlar kutsal şeylerdi, sonuçta ilk defa Paris'ten bu kadar yüklü miktarda alışveriş yapmıştım ve dediği gibi birkaç ev fiyatına gelen bütün bu kıyafetleri Fırat ödemişti.

Gerçi sonradan söylenip benle tanışmasının sorumlusu olduğu için bunların parasını kuruşu kuruşuna Kerem'den alacağını söylemişti ama o kısımlar pek de benim problemim değildi.

Dün aldığım kıyafetlerden birini giydiğimde üstüme mutluluk giymiş gibi hissediyordum. İşte bu yüzden insanların boşu boşuna terapistlere para yatırmayıp alışveriş yapmasını her zaman daha mantıklı bulmuşumdur.

Kapı açılma sesi geldiği zaman kafamı kapıdan uzattığımda Görkem'in içeri girdiğini gördüm. Gece boyunca gelmemişti.

"Günaydın Paris güzeli." Derken önce üstümdeki kıyafete sonda koltuğun üstündeki poşetlere baktığında gülmeye başladı.

"Sanırım dün dediklerimi dinlemeyip baya abartmışsın."

Omuzlarımı silkip tatlı tatlı gülümsediğimde kafasını sağa sola sallayarak odasına doğru yürümeye başladı. Soracak sorularım olduğu için peşinden gitsem de ayağımdaki Louboutin hızlı yürümemi engellediği için sinsi sinsi takip ediyormuşum gibi oldu.

"Öykü, odama giderken sapık gibi gizlice beni takip etmeye utanmıyor musun?" Diye gülerek bağırdığında yan odadan Fırat'ın sesi duyuldu.

"İnan bana utanmıyor! Dün o kadar masraf yaptı insan bi teşekkür falan eder ya utanmaz, arlanmaz!" Diye bağırdığında ikisi de karşılıklı gülüşürken söylendim.

"Herkesin de derdi başka!" Diye Fırat'a bağırdıktan sonra Görkem'i odasına girmeden durdurdum.

"Şeyi sorcaktım, dün gece gelmedin. Bir şey yok değil mi?"

Dudakları hafifçe kıvrılırken odanın kapısına yaslandı.

"Yoksa beni mi merak ettin, güzellik?"

Gözlerimi devirdim.

"Ne alakası var ya? Senin başın belaya girerse benim de başım belaya girer diye dedim. Soranda kabahat." Dedikten sonra arkamı dönüp yürürken bileğimi tuttu.

"Açık konuşmak konusunda ne demiştik?" Derken burnu burnuma değecek mesafedeydi.

"Ben zaten gayet açık konuşuyorum." Dediğimde gözlerini kıstı.

"Öyle mi? Merak etmedin yani sadece sana bişey olur diye sordun?"

"Aynen öyle."

Konuşmamız Fırat tarafından kesildiğinde birbirimizden uzaklaştık.

"Kerem madem kıza yürüyorsun, şu alışveriş masraflarını da sen öde ya ben niye ödüyorum?" Dediğinde Kerem kaşlarını çattı.

Kraliyet AilesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin