9.Bölüm "Mezarlık."

440 27 23
                                    

Merhaba! Bölüme geçmeden önce;

Aslında bölümü daha geç yazmayı planlıyordum ama şuan tam bu bölümü yazmalık bir psikolojim var. QWERTASDQWERT

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

Arkham Akıl Hastanesi'nde tam bir haftam dolmuştu. Psikolojik olarak çökmüş durumdaydım. O lanet rahatsız yataktan hiç çıkmıyordum ve yemek yemiyordum. Gün geçtikçe daha berbat bir hal almaya başlamıştım. Jerome'un bana çizdiği resimi hala yastığımın altında tutuyorum. Ona baktıkça daha çok üzülsem de o resim onlardan bana kalan belki de son şeydi. Jerome ve Jeremiah'ya gerçekten çok sinirliydim, beni berbat durum da bırakıp hangi cehenneme kaçtıkları belli değildi!

"Söz de Lila'ya benzeyen bendim....O ikisi Lila'nın yaptıklarını yaparak onun oğulları olduklarını fazlasıyla belli ediyorlar!" Dedim sinirle gözlerim dolarken. Yatakta öylece uzanıyordum ve tek yaptığım tavana bakmaktı. O sırada birden hücrenin kapısı açıldı. Kafamı hücreye doğrulttuğum da kadın bir gardiyanın geldiğini fark ettim.

"Hadi yürü yemekhaneye, yemek vakti." Dedi kadın gardiyan. Ona dalga geçermiş gibi bir bakış attım.

"Gelmeyeceğimi biliyorsun gardiyan. Şimdi uza." Dedim. Gardiyan bana sinirle baktı. Ama sonra yumruğunu sıkarak sinirini bastırdı.

"Seni düşündüğümden değil ama, böyle giderse açlıktan öleceksin biliyorsun değil mi aptal?" Dedi gardiyan. Gardiyana gülmeye başladım.

"Ahaha! Duyduğum en komik şey!" Dedim gülerek. Sonra ciddileştim ve; "Amacım da o zaten seni geri zekalı gardiyan." Dedim ciddi bir şekil de.

"Biliyor musun Valeska? Yerin de olmak istemezdim. Sürtük ve ölü bir annen ayrıca kafayı sıyırmış kaçık abilerin var. Acınası haldesin." Dedi kadın gardiyan. Sakin olmak için yumruğumu sıkıyordum ama içim alevlerle dolmuştu. Gardiyana yaklaştım ve gözlerimi onun gözlerine diktim.

"Haklısın gardiyan bozuntusu, bok gibi bir haldeyim ve berbat bir ailem var. Ah dur! BİZ HİÇ AİLE OLMADIK Kİ!" Dedim sinir bozukluğuyla gülerek, sonra devam ettim; "BİR DAHA BEN VE YA ONLAR HAKKINDA AĞZINI AÇARSAN O AĞZINI KULAKLARINA KADAR YIRTARIM! ANLAŞILMAYAN BİR YER VAR MI?" Diye bağırdım sinirle.

"A-Anladım...." Dedi kadın gardiyan titreyen sesiyle.

"Güzel, çabuk kavramana sevindim. Hadi şimdi ikile." Dedim.

Kadın gardiyan koşarak hücreden çıktı ve hücrenin kapısını hızlı bir şekil de kapattı. Ben ise ellerimi kızıl saçlarımın arasına koydum ve gözlerimden akan yaşlara özgürce akmaları için izin verdim.

"BENİ DUYUYORSANIZ, SİZDEN NEFRET EDİYORUM VALESKA İKİZLERİ! HERKESTEN, HER ŞEYDEN NEFRET EDİYORUM!" Diye bağırdım ağlayarak. Gardiyan haklıydı, acınası haldeydim....

Hücrede ki aynaya baktım ve bunun ben olmadığıma yemin edebilirdim. Göz altlarım ağlamaktan şişmiş ve saçlarım da çok dağınıktı. Kendime baktım ve sağlam bir küfür savurdum.

"Kendimden de nefret ediyorum...." Diye mırıldandım sessiz ve titreyen sesimle.

Daha sonra gidip o lanet olası rahatsız yatağa uzandım. Gözlerimi kapattım ve karanlığa gömüldüm. Tek istediğim bir daha asla uyanmamaktı....

(2 Saat Sonra)

Gözlerimi yavaşça açtığım da başım da toplanmış insanları tanımaya çalıştım. Komik olan taraf ne biliyor musunuz? Gözlerim ilk Jerome ve Jeremiah'yı aradı. Ama tahmin edin sonuç ne? Yoklar....

Jenny Valeska 🎡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin