8. Bölüm

1.4K 70 52
                                    

Oğuz tekrar odasından dışarı çıkıp bana baktı. Yüzünden ne düşündüğünü anlayamıyordum. Yine de olumlu şeyler düşünmediği kesindi. Bir şey söylemek için ağzını açtı ama sonra vazgeçti. Kafasını eğip bir nefes aldı ve yeniden bana baktığında gülümsedi. Hiçbir şey söylemeden yanıma doğru yürümeye başladı. Bedenimde alarm zilleri çaldı ama duruşumu bozmadan beklemeye devam ettim. Bir adım kadar yakınıma geldikten sonra gözlerimin içine baktı. Gözleri sanki biraz öncesine göre daha karanlık görünüyordu.

"Tam olarak anlatamadım sanırım ama evin içindeki güvenlik kameralarına yalnızca benim erişimim var. Bu karar oyun olsun diye alınmadı, sebebi var. Ve Bahar, ben seni tanımıyorum. İş bu seviyeye geldiğinde Erdem abinin kefilliği sana yardımcın olmaz. Babamı mezarından çıkartıp kendine kefil etmen gerekiyor."

Gözlerimi devirdim.

"Başın sağ olsun ama hiç tanımadığım, üstelik beni 7/24 izleyebilecek olan bir adamla birlikte yaşamak zorundaysam, ben de yaşam alanım üzerinde daha fazla kontrol istiyorum."

Oğuz'un dudaklarının kenarları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı.

"Sanırım son yarım saattir burada kalma gerekliliğin ile ilgili beni zorlayan sensin. Şimdi bundan 'zorunluluk' olarak bahsetmen çok zekice ama kolay çürütülebilir bir tez. Bak çürütüyorum: Zorunda değilsin, valizini alıp istediğin zaman gidebilirsin."

Oğuz bana işte böyle der gibi baktıktan sonra arkasını döndü ve salına salına odasına doğru yürümeye başladı. Haklı olduğu için bir şey söyleyemedim. Yalnızca suratımı asarak arkasından baktım. Ama onun anlamadığı bir şey vardı. Ben de haklıydım ve zamanla bunu anlamasını sağlayacaktım.

Peşinden gidip onunla tartışmak istesem de yalnızca arkasından bakmakla yetindim. Çünkü içten içe biliyordum, onunla bu konuda tartışmam bir işe yaramayacaktı. Biraz sabırlı olmam gerkiyordu.

O, odasına girince ben de arkasından kapıyı çarptım. Bir ergen gibi davranmıştım ama kendime de engel olamıyordum. Beni kameradan görebileceğini bildiğim için sadece kollarımı çözdüm, gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım. Sonra da kameraya bakıp sinir bozucu bir şekilde gülümsedim.

Odama döndükten sonra yaptığım ilk iş telefonumu elime alıp Erdem abiye mesaj atmak oldu.

"Erdem abi, banyo ve tuvaletlerde kamera olmadığı doğru mu?"

Hoş, Oğuz'un yalan söylediğini düşünmüyordum. Evde kamera olduğunu söylemese, ben fark dahi etmezdim çünkü hiçbirisi görünmüyordu. Buradan bakınca iyi niyetli davranıyor gibi görünüyordu. Yine de ne olur ne olmaz diyerek elime sandalyeyi aldım ve dört duvarın her bir köşesini didik didik inceledim. Gösterdiğinden başka kamera olmadığını görünce de dürüst olduğu yönündeki kararım şüphelerime biraz daha ağır bastı.

Kontrollerim bittiği anda telefonumun mesaj sesini duydum. Erdem abi yanıt vermişti.

"Doğru. Kameralar yerleştirilirken bizzat oradaydım. Banyonu rahatlıkla kullanabilirsin. Eğer diğerlerinin varlığından rahatsızsan da kapımız sana açık."

Mesaja bakarken gülümsedim.

"Şansımı denemek istiyorum. Teşekkür ederim."

Telefonumu yatağın üzerine atarken, inanılmaz derecede yorgun olduğumu hissettim. Saat sabahın üçü olmuştu ve ben sabah sekizde hastanede olmalıydım. Evle ilgili sorunlarımı, onlarla daha sonra ilgilenmek üzere aklımın gerilerine ittim ve valizimden bol bir tişört ile siyah bir tayt çıkardım. Muhtemelen terleyecektim ama yine de şortla yatamazdım. Valizden iç çamaşırlarımı alırken, onları elimdeki diğer kıyafetlerle kamufle etme gereği hissetim. Duş alıp öyle yatacaktım. Yarın uyandığımda ancak hazırlanırdım.

Bahar: DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin