6. Bölüm

1.5K 72 71
                                    

Mesleğe geri dönüşüm, avukatımın söylediği kadar kolay olmadı. Çok zor da olmadı ama söylediği gibi iki günde değil de iki hafta da sonuç alınınca, bekleme sürecinde zor günler geçirdim. Bir işim olup olmayacağı belli değildi. Nerede yaşayacağım belli değildi. Yavuz'a ulaşılamadığı ve Yavuz henüz vekalet vermediği için ne zaman boşanacağım da belli değildi. Üstelik bu arada bir de garip bir şey olmuş, Yavuz'un karısı, Eylem aracılığıyla benimle görüşmek istemişti. Ben, kendisi ile de kocası ile de görüşmek istemediğimi söyleyerek bu teklifi reddetmiştim. Neden böyle bir şey istemişti ki? Ne konuşacaktık?

"Neden ölmedin? Ne güzel mutlu mesut yaşıyorduk" mu diyecekti bana? Bu çok anlamsız olmaz mıydı? Ya da tam tersi "İyi ki döndün. Al; benim yeni, senin eski kocan sana kalsın. Ben kaçtım" mı diyecekti?

Bu konuşmanın mantıklı kalmasının bir yolu olduğunu düşünmüyordum. Gerekli olduğunu da düşünmüyordum çünkü onların arasındaki ilişki ile ilgilenmiyordum. Daha doğrusu ilgilenmemeye çalışıyordum.

Geçen iki hafta zorlu geçmişti. Yavuz beni hiç aramasa da ben onu çeşitli bahaneler ile düşünmeden edememiştim. Bir de o aptallığı yapıp, eşini araştırdım. Derya Duman, artık Derya Duman Karasu. Çeşitli haberlerde adı geçiyordu. Birkaç fotoğrafını da bulmuştum. Hoş bir kadındı. Ama içimdeki kıskançlıktan mı yoksa gerçekten öyle olduğundan mı bilmem, onu Yavuz'la yakıştıramamıştım.

"Olmamışsınız" demiştim içimden. "Birbiriniz için yaratılmamışsınız."

Bu liseli kız avuntusu gönlüme hoş gelmişti. Çünkü, bu kadar basit de olsa, iyi şeylere ihtiyacım vardı. Nazlı'yı aramıştım ama numarasını değiştirdiği için ona ulaşamadım. Geri kalan kimseyi de aramak istemedim. Kah kendimi dışarı attığım, kah bir şeyler okumaya ya da izlemeye çalışıp başaramadığım ve en son bilgilerimi tazelemek için kendimi tıbbı makalelere ve çeşit çeşit ameliyat videolarına verdiğim, depresyon mücadelesi ile dolu günlerin ardından nihayet geçici görevle terkrar Karabayır'a atandığım haberini aldım. Hemen bir gün sonra görev başında olacaktım.

Eşyalarım zaten Karabayır'daki evde olduğu için, buradan sadece ne olur ne olmaz diyerek aldığım yeni kıyafetleri ve bilgisayarı alarak ayrıldım. Ve gece yarısı olan ilk uçakla Karabayır'a doğru yola çıktım. Evimin kira sözleşmesi hala devam ettiği için otel aramamıştım. Evin kirasını yıllık ödemiştim ve sözleşmenin dolmasına hala birkaç gün vardı. Tabii ben o arada ölüp dirilmiştim ama Almanya'da yaşayan ve yaşlı bir çift olan ev sahiplerimin bundan haberi olacağını sanmıyordum. Yine de tedbiren onları arasam da yanıt da alamamıştım. Her şeye rağmen bir garip özgüvenle, her bir köşesine Yavuz'la hatıralarımızın işlendiği evime gidiyordum.

Uçaktan sabaha karşı ikide indim. Hemen havaalanından bir taksiye bindim ve evimin adresini verdim. Buranın havası İstanbul'a göre çok daha sıcaktı. Ben de taksinin camını açıp bu tanıdık havayı ciğerlerime çektim. Sokaklarda kimsecikler yoktu. Sokak hayvanları bile bir yerlerde uykularına dalmışlardı. Bense günlerdir uyku problemi çekiyordum. Günlerim iki ya da üç saatlik uykularla geçiyordu. O yüzden de biraz yorgun hissediyordum. Ama şu an yatağa girsem yine uyuyamazdım. Bazen babamı ve Yavuz'u, bazen de beni tekrar tekrar vuran kurşunları içeren kabuslar buna müsaade etmezdi.

Bu da son zamanlarda başlamıştı. Uykumda Derman beni tekrar tekrar vuruyordu. O kurşunlar yüzünden tutunduğum son dalın da kırıldığını bilen aklım bana böyle bir oyun oynamaya başlamıştı. Neredeyse her gece o acıyı tekrar yaşıyordum.

Taksi evimin sokağına döndüğünde birden midem buruldu. Buradan son ayrılışımdan sonra yaşadıklarım aklımdan çıkmıyordu. Düşünmemek için etrafı izledim. En azından artık evdeydim. Her şeyini kendi ellerimle yaptığım, kendi evimde. İçinde Yavuz'a dair kalan her şeyi yok ettikten sonra güvenli limanıma dönüşecek olan evde.

Bahar: DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin