34. Bölüm

1.5K 72 43
                                    

Oğuz'un arkasından bir süre hiçbir şey düşünmeden baktım. Kısa bir süre sonra da dönüp kendime baktım. Kendimi mutlu hissetmiyordum. Kendimi kendim gibi hissetmiyordum. Üzerimdekini çıkartmak için tekrar kabine girdim ve aynada kendimi gördüm. Gördüğüm kişi benim tanıdığım Bahar değildi. Neden giymiştim ki bunları?

Üzerimdekinden nefret ederek ve utanç hissederek elbiseyi çıkartıp yerine kendi elbisemi giydim. Sonra diğer elbiselerin üçünü de alıp camı açtığım gibi hepsini dışarı fırlattım. Bunların benim evimde ne işi vardı?

Oğuz'un şaşkın bakışlarını hatırlayınca utandığımı hissederek yere oturup duvara yaslandım. İçten içe neden "Bunlar olmaz" deyip geçmek yerine ona defile yaptığımı biliyordum. Beni istesin istemiştim. İstenmemekten, terk edilmekten bıkmıştım. İçten içe içimde kaynayıp duran bu arzu, utanç verici bir gösteriye dönüşmüştü.

"Salak" dedim kendi kendime. "Salaksın Bahar sen!"

Utandığımı hissederek dizlerimi kendime çekip kollarımı onlara sardım. Sorun kıyafetler değildi. Eğer onların içinde mutlu ve özgür hissetseydim onları giyerdim. Sorun, paramparça edilmiş olan özgüvenimin beni başka birine dönüştürmesiydi. Ben az önceki kadın değildim. Hiçbir zaman olmamıştım. Bugün de olmamalıydım. Yalnızca kendim olmak ve kendim olarak sevilebileceğime inanmam gerekiyordu. Oğuz da beni bu güne kadar hep kendim olarak görmüş, öyle istemişti. Şimdi bu saçma gösterinin ne anlamı vardı ki?

Başımı dizlerimin üzerine yasladım. Bir daha onun yüzüne bakamayacakmışım gibi hissediyordum. Aklı karışmış olmalıydı. Belki de unutulup gidene kadar bu odada kalmalı ve tarihin tozlu sayfalarına karışıp gitmeliydim. Şu an arzuladığım tek şey buydu.

Giyinme odasının kapısının yavaşça açıldığını duyunca kafamı kaldırıp o tarafa baktım. Göz ucuyla, Oğuz'un kapı aralığından temkinli bir şekilde içeri baktığını gördüm. Muhtemelen aradaki kıyafet karmaşası yüzünden o beni göremiyordu. Çünkü gözleri içeriyi tarıyordu. Kafamı yeniden dizlerime koydum.

Oğuz, "Bahar?" diye seslendi temkinle. "Gelebilir miyim?"

Beni görmediğini bildiğim halde omuz silktim ve "Eğer hala gelmek istiyorsan..." diye mırıldandım. Ama anlaşılan Oğuz o mırıldanmayı bile duymuştu. İçeri giren ve bana yaklaşan ayak seslerini duydum. Biraz sonra yanıma çömeldiğini hissedebilmiştim.

"Bahar?" dedi temkinle. "Bir sorun mu var?"

Kafamı kaldırıp duvara yaslayarak, mutsuz gözlerle ona baktım.

"Bu soruyu bana sormaktan bıkmış usanmış olmalısın."

Oğuz karşıma oturup bana gülümsedi. "Hayatımın sonuna kadar sorabilirim ama daha iyi olmanı ve sormamayı tercih ederim tabii."

Ona bakmaya devam ettim ama herhangi bir yanıt vermedim. Bu kez bana "Elbiselerin aşağı uçtuğunu gördüm" dedi. Cümlesinin sonunda soru işareti yoktu belki ama bu bir soruydu.

"Ben attım" diye mırıldandım.

"Neden?"

Omuzlarımı kaldırıp dudaklarımı büktüm. "Benim evimde bir işleri olmadığı için. Onlar hiç benlik değil."

Oğuz uzanıp yüzüme dokundu. "Elbiseler senlik olmadığı için mi üzgünsün?"

Acı bir şekilde gülümsedim. "Biraz önce hakkımda ne düşündün? Dürüstçe söyleyebilir misin?"

Oğuz ne demek istediğimi anladığı için iç çekti.

"Biraz karışık hislerdi."

"Anlat" diye emrettim.

Bahar: DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin