Erdem abi hızla valizimi yere bıraktı. Şaşırmıştı.
"Öyle bir şey mümkün değil Bahar."
"Neden?" diye sordum dudağımı bükerek. "Hatırlatırım bu teklif kendisinden geldi. Hem madem senin de kefil olacak kadar güvendiğin birisi, benim için sorun yok."
Tabii ki benim için sorun vardı ama bunu dillendirmenin sırası değildi. Çünkü bu deli cesaretinin nereden geldiğini ben bile bilmiyordum. Ama içimdeki ses, bunu yapmam gerektiğinden son derece emindi ve ben de onu dinlemeye karar vermiştim.
Erdem abi yanıma gelip ellerini omuzlarıma koydu.
"Bahar, farkında mısın bilmiyorum ama içeride uzun uzun güvenlikten bahsettik. Seni onun yanına yerleştirip gidemem."
"Benim, onun ya da yaptığı işin güvenliği için bir tehdit oluşturduğumu mu düşünüyorsun?"
Erdem abi gözlerimin içine baktı.
"Tabii ki hayır. Aksine burada kalmanın senin için sorun olabileceğini düşünüyorum. Eminim üzerine bir güvenlik soruşturması yapmak isteyeceklerdir ve malum baban..."
Babamın adını duymamla yüzümün asılması bir oldu.
"O adam başka kimseyi değil, beni diri diri gömdü. Eğer hala onun yüzünden benden şüphelenen olursa, yanıma gelip hesap da sorabilir."
"Kendi evinde kaldığın için kimse sana hesap soramaz Bahar, buna hakkımız yok. Burada resmi olarak yapılan, askeri bir el koyma da yok. Türk Silahlı Kuvvetlerinden bahsediyoruz. Eşkıyalardan değil."
"O zaman?"
"Senden ancak anlayış bekleyebiliriz."
Omuz silkip gülümsedim. "Ve ben de adamı evden atmıyorum."
Erdem abi yüzünü buruşturdu.
"İstediğinin bu olduğundan emin misin?"
Hayır.
Kafamı salladım. "Evet."
Erdem abi pes ederek ellerini kaldırdı. "Peki. Nasıl istersen."
Gülümseyerek Erdem abiye sarıldım. Gülümseyişim samimiydi. Geri döndüğümden beri, Yavuz'un hala benim Yavuz'um olduğunu sandığım o birkaç saniye hariç, beni en çok mutlu eden sarılma buydu. Erdem abi geri çekilip, küçük bir çocukmuşum gibi çenemin altına dokundu.
"Bana ne zaman ihtiyacın olursa yanında olduğumu bil. Oğuz'dan da çekinme. Kabuğu sert olsa da gerçekten iyi kalpli bir adamdır. Bence iyi anlaşabilirsiniz."
"Kafama basmasaydı, bu belki daha kolay olurdu."
Erdem abiyle bir iki saniye birbirimize baktık. Sonra aynı anda güldük. Kabuğu sert ama iyi birisi. Etrafımda bunlardan epey çok vardı. Galiba insanlar içlerindeki iyiliği göstermeye korkar olmuştu. Çünkü iyilik, insanlar tarafından aptallıkla karıştırılıyordu. Birisine karşı sabırlı olursanız "saf", iyi niyetli olursanız "yalaka", affedersiniz "aptal", özür dilerseniz "korkak" ya da "geri vites" yapmış oluyordunuz. İnsanlar tüm insani davranışları aşağılayacak kelimeler bulmuştu. Çoğu kişi hayatta kalmak için aşırı gururlu, yanlış yolda da olsa yolundan dönmeyen ve bağıran çağıran insanlar olmaları gerektiğini düşünüyordu. Ufacık çocukların ağzından sürekli küfürler dökülüyordu ve bunu normal kabul ediyorlardı. İnsanlık üzücü bir noktaya doğru hızla gidiyordu. O yüzden de iyi insanlar sert kabuklar giymeye başlamışlardı.
Ama ben yine de kendim olmaktan vazgeçmiyordum. İnsanların etiketleri umurumda değildi. Benim bir karakterim ve kimliğim vardı. O karakter neyi gerektiriyorsa onu yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bahar: Dönüş
FanfictionAnnesi tarafından ölmüş gibi gösterilerek hayatından uzaklaştırılan Bahar'ın, yaşadığı hayat umurunda değildir. Ta ki öldü sandığı kocası Yavuz'un yaşadığını öğrenene kadar. O günden sonra eski hayatına dönmek için mücadele etmeye başlayan Bahar'ı a...