39. Bölüm

1.3K 55 105
                                    

Merhaba,

Bu uzuuun bekleyiş için özür dilerim. Daha önce gözümde bir sorun olduğu için yazamadığımdan bahsetmiştim. Biraz toparlayınca yazdım hemen. Aslında iki - üç bölüm uzunluğunda yazarak dönmeyi düşünmüştüm ama bölümü yazarken de sık sık rahatsız hissettiğim için ara vermek zorunda kaldım. O yüzden normal uzunlukta bir bölüm ile döndüm. Uzun yazayım diye daha da çok bekletmekten iyidir sanırım. Ben de o günlerde yeni bölümü yazarım en azından :)

Hala burada olan dostlarıma selam ve sevgilerimle.

İyi okumalar.

***

Şaşkın bir şekilde Oğuz'la baktım. Yavuzun beni aramak için tam da şu anı bulması sinirimi bozulmasına neden oldu. Neredeyse gülecektim ama kendimi tuttum. Oğuz yüz ifademi inceledikten sonra şüpheyle "Kim?" diye sordu. Doğal olarak ilginç tepkim, arayanı merak etmesine sebep olmuştu. Hiç bir şey gevelemeden telefon ekranını çevirip ona arayanı gösterdim. O da bu beklenmedik isim karşısında kaşlarını kaldırdı.

Neden beni aramıştı ki?

"Bir şey mi konuşacaktınız?" diye sordu. Sesi temkinliydi.

"Hayır" dedim ve daha fazla uzatmadan telefonu açtım.

"Alo?"

Benim sesim de temkinli ve "Neden aradın?" diye soran bir tondaydı. Yavuz'un beni bir gün bu kadar rahatsız edeceğine inanmazdım ama hayat böyleydi işte. Neyin nasıl sona ereceğini asla bilmiyorduk.

"Bahar, müsait misin?" diye sordu karşıdaki hem tanıdık hem de yabancı olan ses.

Beni seyreden Oğuz'a bakarak, Yavuz'a sanki beni görebiliyormuş gibi göz devirdim.

"Pek sayılmaz ama aradığına göre bir şey oldu sanırım. Söyle, dinliyorum" dedim. Ses tonu sıradandı. Aksi ya da huysuz çıkmadığına sevinmiştim.

"Boşanma tarihimizi değiştirmişler yine. İki gün sonra davamız var. Sen mi talep ettin?" diye sordu.

İçimde bir rahatlama hissederken. "Mahkemeler ne zamandan beri bizim taleplerimize göre tarih veriyor ki?" diye karşılık verdim. Gözüm Oğuz'la takıldı. Onun mahkeme tarihi değiştirecek gücü var mıydı bilmiyorum ama başta Gökhan Bey olmak üzere, bu konuya en az bizim kadar takılan, güçlü tanıdıkları vardı.

"Peki kim?"

"Kimse kim..." diye karşılık verdim bir rahatlama nefesi eşliğinde. "Önemli olan artık bu saçma durumdan kurtulacak olmamız. O yüzden bunu duyduğuma sevindim. İki gün sonra mahkemede olursan sevinirim. Bir erteleme daha olması ne seni ne de beni mutlu eder."

Oğuz "mahkeme" kelimesini duyar duymaz konunun ne olduğunu anladı. Dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı ve memnun bir şekilde oturup arkasına yaslandı. Onun memnuniyeti beni biraz daha rahatlattı.

"Geldiğimiz nokta ne garip" diye mırıldandı hattın ucundaki ses.

Huzursuz hissettim. Şu an Yavuz'a eski günleri yâd edecek ruh halinde değildim. Olsam bile Oğuz'un yanında zaten böyle bir şey yapamazdım. O yüzden "Ama geldik" diyerek kestirip attım. Nasıl geldiğimiz herkesin aşikarıydı. "Mahkemede olacaksın değil mi? Bir sorun yok? " diye sordum.

Yavuz'un sesi tatsızdı.

"O gün savaş çıksa bile göreve çağrılmamam için emir gelmiş. Boşanmamızı isteyenler baya güçlü insanlar anlaşılan" dedi. Konuşmasındaki iğnelemeyi duyabiliyorum. Oğuz'un yanında bunu yapmak istememiştim ama dayanamayıp. "Bir adamın resmi olarak iki kadınla evli olması en tepedekilerin bile midesini bulandırıyor demek ki" diye mırıldandım.

Bahar: DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin