30. Bölüm

1.5K 81 34
                                    

***
Yeniden merhaba, bugün de hem HEBA'ya hem de Bahar'a iki uzun bölüm yazdığım için tüm günümü yazarak geçirdim. 

Bölüm 30 olarak yayınladığım HEBA bölümü ile ilgili açıklamayı o bölümün sonuna yazmıştım, burada da yazayım. Wattpad'de yeni olduğum ve hikayemi başka yerlerde tanıtma çabasına girmediğim için kendi okurlarıma tanıtabileceğini düşünerek son bölümü burada da paylaştım. Bir iki gün durduktan sonra sileceğim.

Ancak sizleri de HEBA'ya beklerim. Son derece kuvvetli bir fantastik aşk hikayesi yazmayı planlıyorum. Yazmaktan da büyük keyif alıyorum. Siz de orada olursanız, sadece yazmak değil, paylaşmak da keyifli bir hal alır.

Bir göz atmanız ümidiyle. İyi okumalar^^ :)

***

Söylediği şeyi anlamlandırmaya çalışarak Oğuz'un gözlerinin içine baktım. "Oğuz Arsun?" dedim sorar gibi kaşlarımı kaldırıp. Oğuz yavaşça kafasını salladı. "Evet."

Ellerimi Oğuz'un ellerinden çekip, geriye doğru bir adım attım. Kaşlarım çatılmış, yüzüm asılmıştı. Sinirlendiğimi hissediyordum. Dişlerimin arasından "Oğuz Arsun..." dedim bir kez daha.

Tepkime şaşıran Oğuz, tedirgin bir şekilde gözlerimin içine bakarak hafifçe yutkundu ve kafasını onaylar gibi salladı. Ne yaptığımı hiç düşünmeden çantamı kaldırdığım gibi Oğuz'un omuzuna vurdum.

Şaşıran Oğuz, ilk darbeyi yese de çantamı yakalayarak ona ikinci vurma girişimime engel oldu. Elinde kalan çantamı yere bırakırken "Ne yapıyorsun Bahar?" diye sordu şaşkın bir şekilde. "Delirdin mi?"

"Evet!" diye bağırdım. "Evet delirdim! Daha bana adını bile doğru söylememiş miydin sen? Bu kadar mı yalandı söylediklerin!"

Adı konusunda yalan söylemesi beni çok sinirlendirmişti. Soyadını, telefonuma adını kaydettiğinde öğrenmiştim zaten. Oraya yazmasa, ben ona sormayı düşünmeyebilirdim bile. Yalan söylemesine ne gerek vardı ki?

Oğuz isyanım karşısında kendini kötü hissetmek yerine gözlerini devirdi ve elini cebine atıp cüzdanını çıkardı. Ben ona yanıt bekleyen gözlerle bakarken de cüzdandan çıkardığı kimliği, kendinden emin bir şekilde bana doğru uzattı. Sinirli bir şekilde kimliğine baktım. Üzerinde kocaman harflerle "KORKMAZ Oğuz" yazıyordu.

Gözlerimi kırpıştırarak "Nasıl yani?" diye mırıldandıktan sonra yeniden Oğuz'a baktım. "Bir de sahte kimlikle mi geziyorsun? Bununla da gurur duyuyor olamazsın!"

Oğuz bana bir kez daha gözlerini devirip "Gördüğün kimlik bizzat Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi nüfus müdürlüğü tarafından verildi Bahar. Sahte falan değil" dedi.

"O zaman Arsun nereden çıktı?" diye sordum.

Oğuz bu kez cüzdanından ikinci bir kimlik kartı çıkarttı ve onu da bana gösterdi. Bunun üzerinde de "ARSUN Oğuz" yazıyordu.

Şaşkınlıktan ağzım açılırken "Bu ne demek şimdi?" diye sordum.

Oğuz iki kimliği de cüzdanına koyup "Müsaade edersen anlatmaya çalışıyordum zaten" dedi. Sesi alaycıydı.

"Hızlı bir şekilde açıkla çünkü sabrım azalıyor" dedim. Benden bir şeyler sakladığını biliyordum ama adı konusunda yalan söylemesi beni sert bir şekilde sarsmıştı. Kim olduğu konusunda bile yalan söyleyen bir adam ne kadar dürüst olabilirdi ki? Üstelik ona gerçekten güvenmiştim. Eğer yine büyük bir hata yaptıysam, bu kez kendime gelemezdim.

Oğuz "İkisi de resmi kimlikler. Bugüne kadar resmi olarak Oğuz Korkmaz'dım. ARS savunmada görevli herhangi bir mühendis olan Oğuz Korkmaz. Ancak dünkü saldırılar, aslında benim kim olduğumu gizlediğimiz kişilerin gerçekleri çözmesi yüzünden oldu. Zaten saklandığımız kişiler kim olduğumu öğrendiği için daha fazla saklanmanın bir anlamı kalmadı. Artık gerçek adımla yaşayacağım. Kısa özeti bu" dedi.

Bahar: DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin