•
8. Bölüm|Rabbim koymuş bu sevdayı
Biri vardır. Ömrüne sığdıramayacak kadar çok sevdiğin. Yalvarmışsındır o sana helâl olsun diye hep dualarında. O kadar çok seversin ki bakmaya kıyamamışsındır. Onun da bakmasını istemezsin hiç kimseye. Derdin kıskaçlık değildir çoğu zaman. Derdin onun azab olunmasıdır. Derdin cennette bile olsa kavuşamamaktır. Derdin, onun Rabbini üzmesidir.
Ya da yoktur senin için kalbine sığdıramadığın bir insan. Ama hep istemişsindir. Ve bir günün umuduyla büyümüştür hayallerin. Bir gün. Elbet bir gün Rabbim bana da nasib edecek o saadeti demişsindir. Görmeden delicesine âşık olmuşsundur ona. Her bakışlarına bir müzekker/müennes değdiğinde kaşlarını çatıp çekmişsindir gözlerini. Haram olmasının yanı sıra sevdiğininde gözlerini değdiğini düşünürsün. Daha bir dikkat edersin. Çünkü hep öyle duymuşsundur.
Ne kadar bakarsan, o kadar bakar.
İşte ben birinci kısımdanım. Âşık olupta bekleyenlerden. Kavuşamamaktan delicesine korkan. Gönlü benden başkasına kaymasın diye yıllarca o Rahîm' e yalvaran. Ve ne oldu biliyor musun? Rahîm olan Allah bana acıdı ve dualarımı kabul etti.
O Allah ki ne güzel bir Rabb'dir. Ve biz kulları ne kadarda âsiyiz.
Hz. Osman (ra)'ında dediği gibi:
"Allah nasib etmeyeceği şeyi hayal ettirmez."
Ve benim hayallerim kabul oldu. İnşAllah biraz daha sabr et bir gün seninde kabul olacak. Güven o Rahîm'e. Muhakkak ki O çok acıyıcıdır ve merhamet sahibidir.
Bir hafta geçmişti nişanın üzerinden. Tabii birde nikahımızın da. Heyecandan ne yapacağımı şaşıyordum. Otururken aniden aklıma geliyor ve nefesimi zorlaştırıyordu. Helâl olduğumuzu düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum. Bugün Yusuf Selim ve ben dükkanları gezecektik. Mobilyalar için. Ben kitapçıya -yani onun çalıştığı kitapçıya- gidecektim ve ardından da birlikte gezecektik. Zaten kitapçı da çarşının yakınlarındaydı.
Telefonumu şarjdan çıkardım ve saate baktım. Üçü çeyrek geçiyordu. Yani birazdan geçecekti. Aslında Yusuf Selim beni almayı istemişti ama ben yürümek istediğimi söyleyip geri çevirmiştim.
Çantamın ön fermuarını açtım ve telefonu koyup tekrardan kapattım. Ardından feracemi giyip düğmelerini ilikledim ve siyah uzun eşarbımı alıp aynanın karşısına geçip bir üç beş dakika onunla uğraştım
Olmadığı kanatine her zaman ki gibi ulaştığımda yine de kendime tebessüm edip çantama uzandım. Odamdan çıktım ve yengeme seslenip evin dış kapısını arkamdan kapattım.Öğlen sıcağının altında yana yana kitapçıya ulaştığımda saat tam olmuştu neredeyse. Heyecanımı bastırmak adını bir iki kez kapının önünde durdum ve içerisi görünmeyen cam kapıyı ittirdim. İçeri girmemle kasada ki tanımadığım bir çift göz bana döndü ve merakla bakmaya başladı. Bakışlarımı çevirdim ve çokta sessiz olmayan net bir tonda konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimdeki İslâm
Chick-Lit"İslâm, bekle." Küçük kız önce ismiyle seslenmesine şaşırdı. Çünkü genelde Yusuf Selim ona bücür, küçük gibi sinir bozucu lakaplarla hitap ederdi. Daha sonra elindeki kolyelere kaydı gözü. Gümüş renkli iki zincir ve ucundada yine aynı renk küçük me...