4.Bölüm En Acı Yokoluş

260 31 2
                                    

Hükümdarın söylediğine göre köleleri aralarında bir isyan çıkartmak için fısıldaşıyorlar.

Hükümdarı tahtından atmak için çalışıyorlarmış işte bu yüzden hükümdar kölelerine asla iyi bir insan gibi davranmıyormuş.

Hükümdar en acımasız olmak zorundaymış eğer olmazsa bu köleler onu tahtından atmak için hazırda beklemeye devam edermiş.

Kölelerinin nankör olduğunu biliyormuş onlara bakan hükümdar ne yapsa yaranamazmış çünkü...

O da artık böyle davranmayı bırakmış ve acımasız bir diktatöre dönüşmüş artık tek amacı yaşamak için ezmek olmuş ve Dünya da bunu yapan diktatöre istediğini vermiş çünkü Dünya bu hayatta en acımasız insanın her zaman en tepeye çıkabilmek için en masum varlığa bile zarar verebilecek kadar acımasız olabileceğini biliyormuş onun gücünden hiç şüphe duymuyormuş.

Duyduğu an'a diktatör onun da fişini çekebilirmiş çünkü.

O hep intikam için yaşamış çünkü ona   böyle davranmayı Dünya öğretmiş ve diktatör ona bunu öğreten Dünya'ya karşı büyük kin beslese bile onu hep baş ucunda koruyup kollamaya devam etmiş taki Dünya ona yüzünü döndüğü vakte kadar Dünya ile bir iş birliği yapacakmış.

Diktatör Dünya'yı affetmiş ama Dünya onu arkasından bıçaklayabilecek kadar nankörmüş ve diktatör de o günün geleceği vakte kadar Dünya'dan daha kötü biri olmalıymış.

Diktatör Dünya'yı affetmiş ama Dünya onu arkasından bıçaklayabilecek kadar nankörmüş ve diktatör de o günün geleceği vakte kadar Dünya'dan daha kötü biri olmalıymış

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsan ulaşamadığı her şeyin "delisi", ulaştığı her şeyin "nankörüdür.

Pablo Neruda

4.BÖLÜM : EN ACI YOKOLUŞ

Tek kelime ile batmışım haberim yok ve dünya sen bana bunu bile bile yaşatarak kendi etrafında 365 gün 6 saat rahatca dönüyorsun.

Gözlerimi tekrar açtım ve yere tükürdüm.

Lanet olsun sana!

İşesin bütün hayvanlar üstüne yemin ediyorum burama kadar geldi.Bütün idrarlarını sana boşaltsınlar da gör sen!

Dünya'ya da sövdüğüme göre bir koşu bizim çocukların yanına dönebilirdim.Vakit yine geceydi vekaranlıktı. Bu sefer beni kovalayan biri yoktu peşimde en azından...yani şimdilik yoktu.

Eski ahşap evin sağındaki dar yoldan geçip yürümeye devam ettim ve alt sokağa giden taş merdivenlerden tekrar indim ve sarı apartmanım dışarda kalan bodrum kapısına gelip kapıyı tıklattım.

"Tık tık tık...Tık tık...Tık tık ...
Tık...Tık tık tık."

Kapının kilitleri tek tek açılırken kapı yine yarıya kadar açılmış ve benden daha uzun biri bana yukardan bakınca "Selam."Diye seslenmemle Yağız beni içeri çekip sanki birden yokolucakmışım gibi sıkıca sarılmıştı."Çok geç kaldın ölüp ölüp dirildim evde haberin varmı senin!"dedi endişeli bir sesle.Peki haklı onu anlıyordum.Ben hep tehlikeleri üstüme çeken bir mıknatıs gibi olunca Yağız'da endişeden ölüp ölüp diriliyordu."Kapıyı kilitliyelim Yağız sana olanları açıklayacağım söz."dedim ve kapının kilitlerini tek tek yine kilitledim ve elimdekiler mutfak tezgahına koyup ilerdeki minderlerden birine yaslandım."Çocuklar napıyor?"

KAÇAK 01 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin