20.Bölüm : Yalan İhbar

130 15 2
                                    

Savaşın soğuk dalgaları esiyor...
Karanlık sokaklarda firar ediyor bir sürü gölge.Açlar ve kan için kan dökmeye hazırlar.Bu korkunç melodinin hazırlıkları yapılıyor yeni bir devir yeni bir çağ için.Buralar Diktatörün yeni dünyası haline gelirken diktatör sadece susuyor çünkü saç tutamları bu ölü savaşın soğuk meltemiyle uçuşurken onun derdi ne bu hava ne de bu devirin başlangıcı oluyor.

Onu bunlar cezbetmiyor.Onun gözleri beyazlıkta. Bu tüm karanlığın içinde sadece onun görebildiği beyazlıkta.Belkide yapıp yapabileceği en kötü şeyi düşünüyor...Bu sefer yalnış bi kelime kullanacak çünkü obu sefer yalnış şeye "Benim...!"diyor olacak.

Onu tek şaheseri olmaya layık hatta biliyordu ki onun şaheseri olan hiç bir karanlık onu aydınlığa itebilecek kadar cezbedememiş.O bilinmezlik okyanusunda yüzerken bile Ariel...! diye fısıldadı kulağına gelen o büyük uçurum..."Ona dokunmam yasak...!"
Dedi.

Ona dokunan bi daha varolamaz...!

Ona donunan bir daha yaşayamaz...!

Ariel'e dokunmak ölüme dokunmak kadar sakıncalı ve...

Korkunç...!

Çünkü ona dokunan bir daha duramaz...!

Siyahın beyaza olan tutkusuBeyazın siyahta gördüğü buYalnız duygunun dışa vurumuOlabilir mi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Siyahın beyaza olan tutkusu
Beyazın siyahta gördüğü bu
Yalnız duygunun
dışa vurumu
Olabilir mi?

20.BÖLÜM : YALAN İHBAR

"Seni buldum sonunda..."dedi acı çeken bi inilti.Sokağın başında karnını tutan karanlık silüeti görünce bu kişinin Memo olduğunu anladım ama hiç iyi görünmediği içi dehşetle ona bakmayı sürdürdüm.Karnındaki ıslaklık yoksa düşündüğüm şey miydi?

"Sana noldu...?"dedim şaşkın suratın karnında yere damlayan kan damlasına dikkat kesilmişti."Sen iyisin ya gerisi önemli deği..."cümlesi yarıda kesilince acıyla yere yığıldı.Islak zemine düşen bedenini görünce elimdeki bu boş notu bırakıp ona doğru koştum.Yerde önüne çöküp elimle onu doğrultamaya çalıştım çok şükür bana zorluk çıkarmadan kendisi de doğrulmak için çabaladı.Eli hala karnına tanpon yaparken.Endişeyle..."Ne yapacağım...!"diye söylendim.Sık sık nefesler alırken gözlerini kapatmamak için büyük bi uğraş vermeye devam ediyordu."İşte böyle sakın kapatma gözünü...!"dedim.Yutkundu."Alya...
cebimde..."yine yutkundu"...telefon var."diyince elim gösterdiği ceketinin cebini buldu ve fermuarı indirip telefonu aldım. Baş parmağını telefona tutup kilidini açtı.Yağmur şiddetini arttırırken daha fazla yağmurda kalmaması gerektiğini biliyordum.Aklıma gelen ilk numarayı aradım.
Mirza Akçan Atasoy bas...!

Telefonu kulağıma sıkıştırıp Memo'nun kolunun altına girdim.Telefon hala çalıyordu ve Memo'yu zor da olsa kaldırdım acıyla inlemişti ama onu o yağmur geçirmeyen apartmanın dış kapısının olduğu çatılı yere doğru yürüttüm. Hafif sendeliyorduk ama kendini bana yaslarken özellikle az yük vermek için zorluyordu kendini.Kulağımdaki telefon çalmaya devam ederken.Ağıza alınmayacak bi küfür savurdum.Memo'da bana dikkat kesilmişti."Ne bakıyorsun edemez mi benim gibi biri küfür...!"diyince acılı bi kıkırtı çıkarttı ama kan kaybından bitkin düşmüştü."Ölürken bile beni güldürdün ya..."dedi.

KAÇAK 01 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin