8- Tabut

158 17 6
                                    





Bölüm 8



Ay yerini güneşe, gece yerini güne devrediyordu yavaş yavaş. Normal insanlar bilmem kaçıncı rüyalarında geziniyorlardı şu an ve birkaç saat sonra uyanacak kahvaltılarını edecek işlerine, okullarına gidecek etraflarındaki diğer insanlarla iletişim kuracak, etkileşime gireceklerdi.

Sahi ne zamandan beri normal insan kategorisinin dışarısında bırakıyordum kendimi? Ne zaman başka insanlarla iletişim kurmaz olmuşsam o zamandı sanırım.

Az insan çok huzur metoduna kendimi fazla kaptırıp üç kişi bırakmıştım kendi yarattığım kumdan kalemin yüksek duvarlarının ortasında. Öyle ince eleyip sık dokumadan da almıyordum kimseyi içeriye. Bu yüzdendi belki de insanlara olan tavırlarım ya da onların tavırları yüzündendi içerideki kişi sayısının bir elin parmaklarını bile geçemeyecek kadar az olması.

"Ne zaman seninle gerçekten konuşmaya başlayabileceğiz Elis?"

Gerçekten Elis, ne zaman insanlarla konuşmaya başlayacaksın yeniden? O duvarlarını biraz olsun aralayacak mısın, bir insan için yapabilecek misin bunları? Söylesene Elis hayatını elinden alan hep yanındaki insanlarken yine birilerini alabilecek misin yanına?

Ya da çoktan aralanmaya başladı mı kendi yarattığın kumdan kalenin yüksek duvarları birileri için, sen kabul etmek istemesen de...



"Gerçekten şu an bunu mu konuşacağız?" Bulunduğumuz durumu vurgulamak istercesine kurduğum cümle ona komik gelmiş olacak ki güldü. Ya da sadece sinir olmuştu.

"Konuşamayacağız." Derken ani bir hareketle doğruldu, üzerinde olduğum için doğal olarak onla birlikte bende doğrulmuş oldum. Bir elini sırtıma yerleştirip diğerini bacaklarımın altından geçirerek beni üzerinden küçük bir çocukmuşum gibi kaldırıp yan tarafa bıraktı ve ayağa kalkıp merdivenlere yöneldi.

"Nereye?" Arkasını dönmeden hafifçe başını çevirip bana baktı.

"Bara." Başka hiçbir şey söylemeden merdivenlerden indiğinde oturduğum yerden kalkıp peşinden ilerledim.

"Bu saatte mi?" Portmantodan aldığı ceketini giyerken konuşmam ile şaşırarak arkasına döndü.

"Orada kalıyorum ya hani Elis." Gözlerimi devirmek istiyordum ama büyük ihtimalle bana kızdığı için gittiğini bildiğimden kendimi tuttum.

"Kuzey gelirdi birazdan, onu bekleyeceğini sanıyordum."

"Öyle olacaktı ama sıkıldım. Bu evde konuşacak kimse yok Alya uyudu falan barda birileri vardır illaki." Kurduğu cümledeki bütün iğnelemeleri tek tek tenimde hissettiğimde yeniden sinirlendim.

"Okey, sen bilirsin." Arkamı dönüp üst kata yöneldiğimde arkamdan gözlerini devirdiğini hissetmiştim nedense ama dönüp bakmadığım ve ben merdivenlere ulaşmadan kapıyı çarpıp gittiğinden emin olamamıştım.

"Ben böyle dengesizlik görmedim." Söylenerek yukarı çıkıp filenin önüne geldiğimde durakladım. Tam da zamanında sakarlığım tutuyordu cidden. Çarpıyordum, düşüyordum yani bir üzerine atlamadığım kalmıştı ki onu da yaptım denebilirdi zaten. Hem de daha tanımıyorken.



Aniden odadan çıkan Alya ile kendime sinirlenmeyi bir kenara bırakıp ona odaklandım.

"Ne yapıyorsun orada, Ege nerede?"

"Gitti." Telaşla telefonunu kulağına götürdü.

"Gitmiş." Dedikten sonra tekrar bana döndü. "Ne kadar oldu çıkalı?"

CARPE MORTEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin