15- GPS

164 7 5
                                    







Bölüm 15

Bazen bazı anlar ya da olaylar o kadar hızlı yaşanıyordu ki yaşandığından emin olamıyordunuz bile ama üzerinizde öyle bir etki bırakıyordu ki bir yandan da biliyordunuz 'bunlar yaşandı' diyebiliyordunuz kendi kendinize.

O arabanın içerisinde ilerlerken düşündüğüm tek şey bunlardı o an. Keşke yaşandığını bildiğim, gördüğüm şeyler yaşanmamış olsaydı ama yaşanmıştı işte şu an bu arabanın içerisinde tektim. Ege yoktu.


Olanları o kadar tekrar tekrar düşünmüştüm ki başımın ağrısı gittikçe şiddetleniyordu ama ben ısrarla durmuyordum.

Ege kapıdaydı. Lavaboya girip yüzümü yıkadığımda ışıklar gitmişti ve artık Ege yoktu.

Bu kadardı. Beş dakika bile olamayacak kadar kısa bir sürede kaybolmuştu ortalıktan. Hem de hiç ses çıkartmadan.

Bir de o vardı. Halil.

"Ege nerede?"

"Ege?" durup etrafına bakındıktan sonra hatırlamış gibi elini başına vurdu. "Aa şu peşime taktığın çocuk olmalı. Sevgilin Ege."

"Ege nerede dedim Halil!" Silahı bir saniye bile üzerinden ayırmıyordum ama o inatla namlunun üzerine yürüyordu.

"Bilmem. Nerede kaybettin birlikte arayalım istersen. Uzun zamandır baba kız bir şeyler yapmamıştık." Dişlerimi birbirine bastırarak bir adım daha yaklaştım ve silahı başına doğrulttum.

"Sen benim babam değilsin. Sen annemin katilisin."

"Öyle mi? Kanıtın var mı?" Kaşlarını havaya kaldırdı. Eğleniyordu farkındaydım ama şu an önemli olan tek şey Ege'yi bulmaktı. "Anneciğini mezarda huzursuz etmekten vazgeç artık Elis. Hem o çocuk seni istemek için bana gelecek değil mi? Ah bir kız babası olarak naz yapmalıyım sanırım."

Ani bir hareketle silahın kilidini açıp alnının ortasına yasladım. "Sesini kes yoksa ben keserim. Annemin lafını bile ağzına alamazsın sen." Silahı alnına bastırarak üzerine yürüdüm ve birkaç adım geri gitmesini sağladım. "Ege nerede dedim sana?"

"Bilmem ara belki bulursun. Ama beni öldürürsen bulamayabilirsin bence sen en iyisi şimdi beni bırak üç gün sonra konum atacağım depoya gel."

Hiçbir şey yapamamıştım. Hiçbir şey söyleyememiştim çünkü Ege onun elinde olabilirdi. Sadece gitmesine izin vermiştim.

Elimin kolumun bağlı olduğu zamanlardan nefret ediyordum.

Biraz daha gaza yüklendiğimde arkadaki arabadan Kuzey'in sinyal verdiğini fark ettim. Yavaşlamamı istiyordu ama benim öyle bir niyetim yoktu. Bir an önce bara gitmek istiyordum.

O an kameralar kapandığı için kimse Ege'nin nerede olduğunu ya da kimin götürdüğünü bilmiyordu ama karanlık sadece beş dakika sürdüğü için çevredeki kameralardan bir şeyler bulabilirdik. Bulmalıydık. Bulmak zorundaydık. Çünkü bir kişinin daha benim yüzümden zarar görmesini istemiyordum ve Ege daha iki gün önce benim yüzümden yaralanmıştı.

Bara girdiğimizde masaların hepsi bir kenara toparlanmış üzerlerine çeşitli bilgisayarlar yerleştirilmişti ve çocuklar tüm dikkatlerini ekranlara vermiş, kameraları kontrol ediyorlardı.

Gölge'de çalışanlar ikiye ayrılıyordu. Sadece barda çalışanlar ve işin iç yüzünde de "Gölge'de de" bize destek olanlar. Güvenlikler her koşulda sorgulamadan bize destek oluyorlardı zaten ama bazı barmenler her şeyden bir haberken bazıları ileri seviye bilgisayar bilgileri ile özellikle seçilmişlerdi ve bize fazlasıyla yardımcı oluyorlardı. Hatta içlerinden bir tanesi baya iyi bir hacker bile sayılabilirdi.

CARPE MORTEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin