14- Yaşamak

164 9 8
                                        









Bölüm 14

Doğmak. Yaşamak. Ölmek.

İnsanların dünyaya gelişi bu kadar basit üç kelime ile sınırlıyken yaşamak kelimesine sığdırılan onlarca his, olay, başarı, başarısızlık aslında dışarıdan o üç kelimeye bakıldığı kadar basit değildi.

Çocukken okulda derslerde gördüğümüz şemalar gibi bu üç ana başlığın içerisinde yaşamak da kendi içinde parçalara ayrılıyordu.

Büyümek, öğrenmek, koşmak, gezmek, eğlenmek, düşmek, gülmek, ağlamak, sevmek.

İnsanlar var oluşlarından beri severlerdi. Sevecek birilerini bulurlardı değil mi?

22 yıllık hayatımda öyle sevecek çok kimsem olmamıştı benim. Bir baba zaten yoktu en başından beri. Anne çoktan alınmıştı elimden. Hepi topu üç tane arkadaşım vardı canımdan çok sevdiğim. Ama bu sevgi sadece öyle bir şey değildi işte.

İnsanlar gerçekten sevmeye ve sevilmeye muhtaçlardı. Ama ben hiç sevmemiştim. Hatta sevilmemiştim de.

Aşka inanmazdım. Hala da inanmıyorum. Ama iki insanın birbirini sevip anlaması nasıl bir his hep merak ediyordum.

Şu an bu havuzun içerisindeyken hissettiğim karmaşık şeyler sevmek mi oluyordu? Daha önce tatmadığım bir duyguyu hissedebilir miydim ya da hissetsem bile anlayabilir miydim sizce?


Yorgunluk ve alkolün birleşimi kalp atışlarımı hızlandırıp vücudumun ısısının artmasına sebep olmuştu. Serinlemek için kendimi havuzun sularına bıraktığımda Ege de peşimden suyun dibine dalıp hemen önümden yukarı çıkmıştı.

Onun da benden çok farklı bir hali yoktu. Suyun etkisiyle yüzüne düşen saçları geriye ittikten sonra havuzun içerisinde aramızda kalan mesafeyi de kapatıp dudaklarını dudaklarımın üzerine yerleştirdi ve öylece durdu. Her zaman yaptığı gibi. Sadece bekledi.

Kalp atışlarım o kadar hızlanmıştı ki neredeyse dudaklarımda atıyordu. Burnumdan aldığım nefes yetersiz gelmeye başladığında yutkundum. Temiz havaya ihtiyacım vardı.

Dudaklarımı aralamam gerekiyordu.

Daha fazla dayanamayıp nefes alma ihtiyacıyla dudaklarımı araladığımda istemeden de olsa Ege'ye istediği izni vermiş oldum. Uzun bir zamandır bunu bekliyormuş gibi içtenlikle dudaklarını dudaklarımdan bir an bile çekmeden gülümsedi ve ellerini belime dolayıp öpüşünü derinleştirdi.

Üst dudağını iki dudağımın arasına yerleştirip alt dudağımı kendi içerisine hapsetti. İçimde tarif edilemez bir his vardı. Sanki o her hareket ettiğinde organlarım yer değiştiriyordu. Midem karıncalanıyor, gıdıklanıyordu. Ne hissettiğimi tarif edemiyordum. Ne hissettiğimi anlayamıyordum bile.

Nefesimi tuttuğumu bile o ana kadar fark etmemiştim. Dudaklarımın arasından titrek bir nefes verdiğimde durdu. Hiç kımıldamadı ama dudağımı serbest bırakmadı da. Belimdeki ellerinin kasıldığını hissedebiliyordum. Yavaşça dudaklarını aralayıp dudaklarımın arasından çekti, bakışlarını gözlerimden ayırmadan bir kez daha dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve havuzdan çıktı.

Bir süre hiç kımıldamandan öylece arkasından baktım. Hiçbir şey demedi. Hiçbir şey sormadı. Sadece kendime gelmemi bekledi.

Üzerini değiştirip banyodan çıktığında ben hala aynı yerde duruyordum. Bakışları beni bulduğunda emin adımlarla yanıma yaklaştı ve havuzun kenarındaki kadehleri aldı.

"Hasta olacaksın, çık da duş al." Başımla onaylayıp havuzdan çıktım ve doğruca banyoya girdim.

Hızlı bir duş alıp işlerimi hallettikten sonra kıyafetlerimi almadığımı fark edip kendime sinirlendim ama kapıyı araladığımda çantam kapının önünde duruyordu ve Ege ortalıkta görünmüyordu. Üzerimi giyinip odaya geçtiğimde yatağın üzerine bıraktığı notu gördüm.

CARPE MORTEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin