Bölüm 10Her insanın kendine göre bir görüşü vardı. Bazılarına göre yanlış olan şeyler başkalarına göre doğru olabiliyordu. Bir insanın doğrusu ya da yanlışı tüm insanları etkilemiyordu hiçbir zaman ama biz insanlar kendimizi o kadar önemli görürdük ki bizim için ne doğruysa ya da yanlışsa herkes ona göre davranmalıydı sanki. Herkes ona uymalı, dışına çıkacak bir davranış sergilememeliydi. Kendi görüşlerimizi yasa belleyip herkesi uymaya zorlardık ve uymayanları da en ağır şekillerde cezalandırırdık. Öldürür, döver, ezer, toplumdan soyutlardık.
Ve işin kötü tarafı bütün insanlar buna destek çıkıp üç maymunu oynardı.
Görmedim, duymadım, bilmiyorum.
"Yanlış insanlara güveniyorsun." Yattığı yerde doğrulup ağzında biriken kanı tüküren Bora'ya döndüm.
"İnsanlar yanlış, siz misiniz doğru?" Ege'nin kolunu bırakıp birkaç adım yanına yaklaştım. "Kendi boğulduğun pisliğe bakmadan, yanımdakilere pislik atma."
"Biz doğruyuz demedim." Tekrar tükürdükten sonra bakışlarını Ege'yle benim aramda gezdirdi.
"Yanında dolaştırdığın köpeğin tasması kimin elinde Elis Acar? O mu senin avın yoksa sen mi onun avısın?"
Av mıyım yoksa avcı mı?
Sorulması gereken soru bu muydu gerçekten? Kendi görüş ve düşüncelerimi bir kenara bırakıp hayatımda perde arkası bile olmayan birisinin söylediği bir lafa göre hayatımdaki başrollerden birisinin rolünü mü değiştirmeliydim?
Bora kim oluyor da Ege'ye laf edecek hakkı kendinde buluyor?
Kafamın içindeki mahkemede idam sırasını bekleyenler arasında Ege ile aralarında oldukça uzun bir fark olduğu kesin.
Bora'nın söylediklerinden sonra Ege'nin onun üzerine atlayıp kendinden geçene kadar dövmesinin ve neredeyse kaçarken belgeleri almayı unutmamızın üzerinden bir saat geçmişti. Doğruca arabaya atlayıp Gölge'ye gelmiştik ve öylece Kuzeyle Alya'nın gelmesini beklemiştik.
"Elis abla istediklerini aldık." Odaya giren barmen çocuk elindeki poşeti masaya bıraktı.
"Fazla alsaydınız, lazım oluyor." Yaptığım imayı anlayan Ege bıyık altından güldü. Masanın üzerindeki poşeti alıp içerisindeki ilk yardım malzemelerine göz gezdirdim.
"Aldık abla merak etme. Normalde Burak abi kontrol ediyordu o yüzden atlamışız."
"Sorun değil bir dahakine dikkat edersiniz." Dediğimde barmen odadan çıktı, bende poşetin içerisinden lazım olan malzemeleri çıkartıp elimin üzerindeki yaraları temizlemeye başladım.
"Yardım edeyim mi?"
"Ben hallederim sen kendi haline bak bence."
"Niye ya sen yapmayacak mısın?" Gülerek söylediğinde ters bakışlarımı üzerine diktim.
"Ben o yaralarını temizlerken içi sızlayan kızlardan değilim Ege, olmayacağım. Aksine daha fazla tentürdiyot dökerim."
"Biliyorum, dökersin." Yavaşça yanıma yaklaşıp koltuğun kenarına oturdu ve elimdeki pamuğu aldı. Üzerine biraz daha tentürdiyot damlattıktan sonra yaralarıma bastırdı. "Biz de seni böyle severiz." Bakışlarını üzerime çevirdiğinde zaten ona dönük olan bakışlarımı kaçıramadım ve bir süre öylece kaldık.
"Sana inanamıyorum Elis!" Aniden bağırarak odaya giren Alya ile irkilip bakışlarımı Ege'den ayırdım.
"Yine ne yaptım?" Gördüğü anı sindirmeye çalışır gibi birkaç saniye orada dikildikten sonra arkasından gelen Kuzey ile yavaşça odaya girip karşımdaki koltuğa oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARPE MORTEM
Teen FictionHayatını intikama adamış bir genç kızın nasıl olur da normal bir hayatı olurdu ki ? Olamaz.. Annesine yaptıkları yüzünden üvey babasından intikam almaya kalkan bir genç kız. Ona yardım etmeye çalışan ve aynı zamanda normal bir hayat sürmesini istey...