Bölüm 50 - FİNAL

1K 42 27
                                    

İçim buruk...

Bu bölümü okuduğunuz tarihi buraya bırakırsanız sevinirim.

Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Bölüm sonunda görüşürüz...

İyi okumalar!

Bakışlarımı bahçede mangal yakmaya çalışan Rüzgar ve Berke'ye çevirdim. Oldukça komik gözüken hallerine karşı gülmemi tutamadım ve kahkaha attım. İkiside kıstığı gözlerini bana çevirdiğinde ellerimi havaya kaldırarak dudaklarımı birbirine bastırdım.

Getirdiğim servis tabaklarını masaya yerleştirdikten sonra diğer kalanları almak için mutfağa girdim. Bardakları, çatalları, kaşıkları ve bıçakları küçük bir tepsiye koyup bahçeye çıktım. Onları da yerleştirdiğimde salatayı almak için yeniden mutfağa gittim. Kalanları da beyler mangalı yakmayı başardıktan sonra yavaş yavaş hallederdim. Ama bu gidişle aç kalacağız gibi geliyordu.

"Naptınız?" diyerek yanlarına gittiğimde sonunda mangalı yakmış olduklarını gördüm. Kömürler biraz yanıp kendine gelene kadar üstünde biber ve soğan közleyecektik. Berke onlarla uğraşmaya başladığında bende mutfaktan etleri getirdim. 

Sınav sonucunun açıklanmasına bir hafta kadar bir süre vardı ve yaklaştıkça geriliyorduk. Bunu fark eden Zeynep abla ve Mert abi bizi tatile göndermişti. Berkelerin İzmir'deki yazlığına gelmiştik. Dün gelmiştik daha ve birkaç gün buradaydık. Berke ve Rüzgar çok heyecanlıydı. Yolda gelirken planlar yapmışlardı. Ama benim için önemli olan beraber olmamız ve eğlenmemizdi. Evden bile çıkmayabilirdik. 

Berke közlenecek şeyleri közledikten sonra etleri mangala atmıştı. Bende hazırladığım diğer şeyleri alıp masaya yerleştirdim. İçecek şişelerini de alıp geldiğimde masa hazırdı. Berke ve Rüzgar'da etleri pişirdiğinde hep birlikte masaya geçtik. 

Keyifli bir şekilde sohbet ederek yemeğimizi yemiştik. Hep beraber masayı topladıktan sonra ikisi maç yapmak için salona geçerken bende hızlıca bulaşıkları yıkadım ve birer kahve yapıp yanlarına geçtim. 

Önlerindeki masaya kahvelerini bıraktığımda Berke "Eyvallah gülüm." derken Rüzgar öpücük atmıştı. Kahvemden bir yudum alarak bakışlarımı televizyon ekranına çevirdiğimde kimin hangi takım olduğunu anlayamamıştım.

"Hangi takım kimin?" diye sorduğumda Rüzgar "Real Madrid benim." demişti.

"Barcelona benim tabi ki. Ben gibi mükemmel bir takım." Berke'ye karşı gözlerimi devirerek kahvemden bir yudum daha aldım. Maç yaparken birbirlerine sürekli laf atıyorlardı. "Hadi oğlum, Hadi lan, At artık." gibi cümlelerde havada uçuşuyordu. Gülümseyerek izledim onları.

Berke'yle beraber aynı evde yaşamak çok eğlenceliydi. Sürekli yapacak, eğlenecek şeyler buluyorduk. Dertleşiyorduk, konuşuyorduk. İstediğimiz zaman istediğimiz şeyi yapabiliyorduk ve gün geçtikçe aramızdaki o kardeşlik bağının daha da güçlendiğini hissediyordum.

Rüzgar'la her şey çok güzel gidiyordu. Çoğu zaman üçümüz beraber vakit geçiriyorduk ama birlikte olmadığımızda bile beni koruduğunu hissediyordum. Üzerime çok fazla düşüyordu. Her dakika sevildiğimi iliklerime kadar hissediyordum. O kadar güzel bir çocuktu ki... Çok güzeldi.

"Gol be!" diye bağıran Berke'yle düşüncelerimden sıyrıldım. Berke öne geçmişti ve Rüzgar'a şimdiden kazanmış gibi laf söylemeye başlamıştı bile. Eğer gerçekten Berke kazanırsa Rüzgar'ın ondan çekeceği vardı. 

Maç bitiminde Berke kazandığında yüzündeki sırıtışla Rüzgar'a döndü. "Fazla kol lazımsa kolumun birini vereyim."

"Boş yapma lan."

GECE |TEXTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin