Bölüm 39

848 42 5
                                    

Bölüm sonundaki açıklamayı okursanız sevinirim. İyi okumalar :)

Gece'den

Telefonuma gelen bildirim sesiyle bakışlarımı bilgisayardan çektim. Telefonumu elime alıp tuş kilidini açtım. Rüzgar mesaj atmıştı.

Bilinmeyen: Cevap vermeyecek misin artık?

Bilinmeyen: Böyle mi olacak bundan sonra?

Bilinmeyen: Yok mu sayacaksın beni?

Bilinmeyen: Son bir kez Gece.

Bilinmeyen: Bir kez konuşalım.

Bilinmeyen: Söz veriyorum sen nasıl istiyorsan öyle olacak.

Bilinmeyen: Kendimi affettirmek için her şeyi yaparım.

Bilinmeyen: Ama bir daha görmek istemiyorum seni dersen çıkmam bir daha karşına.

Bilinmeyen: Bana bir konuşmayı çok görme.

Bilinmeyen: Lütfen.

Dudaklarımı dişledim. Onu çok özlemiştim. Bir yanım koşa koşa gidip boynuna atlamak istiyordu. Diğer yanım ise kırgındı ona karşı. Yaptıkları yüzünden çok kırgındı. Keşke sadece beni kırmış olsaydı ama Berke'yi de kırmıştı. Ben affetsem, Berke affeder miydi onu?

Derin bir nefes verdikten sonra telefonumu alarak balkona çıktım. Masada duran sigara paketinin içinden bir tane aldım. Dudaklarımın arasına alıp ucunu yaktım.

Bir hafta olmak üzereydi buraya geleli. Berke'nin ailesi çok sıcak davranıyordu. Sanki sürekli onlarla berabermişim gibi davranıyorlardı. Kendi kızları gibi gördüklerini söylüyor, rahat etmem için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu konuda onlara ne desem, ne yapsam, ne kadar teşekkür etsem azdı.

Rüzgar da her dakika olmasa bile her gün mesaj atıyordu. Kendi içimde bir savaş vardı. Bu savaş bitmeden bir şey yapmak istemiyordum. Ne Berke'yi ne de Rüzgar'ı üzmek istemiyordum.

Sigaramdan bir nefes daha alırken balkonun kapısı açıldı. "Bensiz ortam mı yaptın kız?" diyerek yanıma oturan Berke'yle kıkırdadım.

"Kuru iftira bunlar. Yapar mıyım ben öyle şeyler?"

"Yapamazsın." diyerek bir sigara da o aldı. Gözlerimi devirerek "Yopomozson." diye onu taklit ettiğimde yaktığı sigarasını küllüğe bırakıp bana döndü. Tek kaşını kaldırdığında "Hayır." dedim.

Biten sigaramı elimden alıp söndürdü. Yeniden bana döndüğünde "Lütfen." dedim. Ellerimi kaldırarak kendimi korumaya almaya çalışsam da çok geçti. Berke beni gıdıklamaya başlamıştı.

Kahkahalarımın arasından durmasını söyleme çalışıyordum. Ama daha bir kelimeyi bile doğru düzgün tamamlayamıyordum. Gülmekten gözlerimden yaşlar gelmeye başladığında Berke ellerini çekti.

"Pisliksin!"

"Bunu iltifat olarak kabul ediyorum."

"İltifat değildi."

"Birileri yeniden gıdıklanmak istiyor galiba?" 

Berke'nin tek kaşını kaldırmasıyla ellerimi teslim olurcasına yukarı kaldırdım. Kıkırdayarak "Bir şey demedim. Sen büyüksün." dedim. İkimizde birbirimize bakarak gülümsedik.

"Anlat bakalım. Neyi düşünüyorsun?"

"Bir şey düşündüğümü de nereden çıkardın?"

"Balkondasın, sigaranı yakmışsın ve gözlerindeki ışık yok. Ağlamadığına göre bir şey düşünüyorsun."

"Sadece sigara içmek için çıkmış olamaz mıyım?" 

"Beni kandırabileceğini sanıyorsun ha. Güzel hikaye."

"Bazen beni bu kadar iyi tanımandan nefret ediyorum." Ellerini geçiştirircesine havada salladı Berke. Daha çok 'Sen onu benim külahıma anlat.' deme şekliydi. Oflayarak geriye doğru yaslandım ve başımı gökyüzüne çevirdim. "Rüzgar..."

"Canını sıkacak bir şey mi söyledi?"

"Hayır hayır. Sadece... Attığı mesajları biliyorsun." 

"Özlüyorsun değil mi?" Başımı ona doğru çevirdim. Olumlu anlamda salladıktan sonra omuz silktim. Berke'den saklayacak değildim hiçbir şeyi. Hatta tek saklamamam gereken kişi oydu.

"Ne yapmak istiyorsun peki?"

"Son bir kez konuşmak istiyor. Sonrasında nasıl istersem öyle olacakmış."

"Konuşmak istemiyor musun?"

"Aslında istiyorum. Ama-"

"Ama konuşursan onu affedeceğinden eminsin. Affetmek istemiyor musun? Neden?" diyerek sözümü kesti Berke. Sigara paketine uzandım. Berke elimden paketi aldı. Kaşlarını çatarak baktığında önce konuşmanın bitmesi gerektiğini anlamıştım. Sigara içerek konuşmadan kaçmak istemiştim. Tabi ki Berke bunu anlamıştı.

"Ona kırgınım Berke. Benim için düşündüğü şeyler yüzünden, kendine yaptığı şeyler yüzünden. Ama kırgınlığımın en büyük sebebi sana karşı yaptığı şeyler."

Berke kafasını sallayarak bakışlarını aşağı çevirdi. Alt dudağını dişlerinin arasına aldıktan bir süre sonra kafasını kaldırdı. Gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.

"Onu seviyorsun Gece. O da seni seviyor. Hatalar yapmış olabilir. Belki düzeltemeyecek, belki düzeltecek ve sana her şeyi unutturacak, belki de düzelse bile izi kalacak. Bunu ona bir şans vermeden bilemezsin."

"Sen?"

"Kendini düşün. Git ve konuş onunla. Ondan sonra ne yapmak istediğini düşün. 'Keşke yapsaydım.' diyeceğine 'Keşke yapmasaydım.' demek daha iyidir. Çünkü yapmazsan o içinde hep kalır. Yapsan nasıl olurdu diye düşünmekten kafayı yersin. Beni düşünme."

"Kafana bok atarım senin! Ne demek beni düşünme?"

"Biz onunla bir şekilde konuşuruz, durumumuza ona göre karar veririz. Sen kendine bak önce. Sizin durumunuzu düşün."

"Berke, iyi ki varsın."

"Sende iyi ki varsın canım."

Berke'ye sarıldım. Böyle bir dost herkese nasip olmazdı. Ve böyle bir dosta sahip olduğum için çok şanslıydım. Ne kadar teşekkür etsem azdı.

Kısa sarılmamızın ardından Berke beni yalnız bırakmak için çıktığında telefonumu elime aldım. Dudağımı dişledim. Ama Berke'nin dediğini yapmaya karar verdim.

Gece: Konuşalım Rüzgar.

Gece: Yarın, her zaman gittiğim kayalıklarda.

*
Nasılsınız?

Bölüm nasıldı?

Bölüm geç geldi biliyorum. Bu sene üniversite sınavına gireceğim. Hem sınava az kaldı hem de şuan sınav tarihi belirsiz bir konumda. Öne alınma ihtimali var ve bu beni epey strese sokuyor.

Sınava kadar burayı da tamamen bırakıp gitmek istemiyorum çünkü kafamı bir nebze de olsa dağıtıyor burası. Şimdi size iki seçenek sunmak istiyorum.

1- Haftada bir kez uzun bir bölüm.

2- Haftada iki kez kısa birer bölüm.

Bu iki seçenekten birini seçin lütfen. Bende ona göre bölümleri atmaya devam edeceğim.

Kendinize iyi bakın.

GECE |TEXTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin