Bölüm 11

1.1K 65 26
                                    

İçimde bir şeyler olduğunu hissediyordum. Güzel şeyler. Huzur böyle bir şey olmalıydı. Güven böyle kokuyor olmalıydı. Bilinmeyen... Sen ne güzel bir adamsın böyle.

Kaç dakikadır böyle sarılıyorduk bilmiyordum. Önemi de yoktu gerçi zamanın. Bu şekilde sonsuza kadar kalabileceğimi hissettim. Fakat her güzel şeyin bir sonu vardı. Bu güzel dakikaların katili de abim olmuştu. Sesini duyduğum an yerimde korkuyla zıpladım. Bilinmeyen'i kendimden uzaklaştırdım. "Git hemen, kimseye gözükmeden git." dedikten sonra onu orada bırakıp içeriye girdim. Kapımın kilidini açtıktan sonra abimin kızgın yüz ifadesiyle karşılaştım.

"Ne yapıyorsun sen içeride? Neden kilitli bu kapı?!"

"Hiçbir şey. Oturuyordum sadece."

Odama göz attıktan sonra içeriye girdi. Beni de içeriye ittirdikten sonra kapıyı kilitleyip anahtarı kendi cebine koydu. "Hayır..." diye fısıldadım. Bu sefer olmaz.

Yüzüne piç gülümsemesini yerleştirdikten sonra balkon kapısını da kilitledi. Aklıma Bilinmeyen gelirken gitmiş olmasını diledim. Bunu görmeyecek, duymayacak, hissedemeyecek kadar uzaklaşmış olmasını diledim.

Abim üstüme doğru gelmeye başladığında "Lütfen..." dedim. Ağlamam şiddetlenirken yalvarıyordum ona. "Yapma, lütfen..."

"Kes sesini de keyfime bakayım bir an önce."

"Senden nefret ediyorum! Git odamdan!"

"Kapa çeneni!" diyerek sert bir tokat atmıştı yüzüme. Tokatının sertliğiyle geri doğru sendelerken ayağım takıldı ve yere düştüm. Beni kolumdan tutarak yerden kaldırıp yatağın üstüne fırlattığında kaçıncı kez yalvardığımı hatırlamıyordum. Daha sonrasında ellerimi ve ağzımı bağladı. Bense ölmeyi diledim bana her dokunuşunda. Çığlık attım ama sesim duyulmadı. Kimse duymadı yardım feryatlarımı. Ve ben bu gece bir kez daha yenildim hayata. Bir kez daha yalvardım Tanrıya canımı alması için.

||

Duştan çıktıktan sonra sandalyemin üstüne oturdum. Bu yatağa bir daha yatamazdım. Ruhen ölümüme sebep olan bu yerde daha fazla ne kadar nefes almaya devam edebilirdim?

Telefonumu elime aldığımda tuş kilidini açtım ve Bilinmeyenden gelen mesajların üstüne tıkladım. Kalbime çöken ağırlıkla gözlerim dolmuştu çoktan.

Bilinmeyen: Gece...

Bilinmeyen: Özür dilerim.

Bilinmeyen: Ben çok özür dilerim.

Bilinmeyen: Ben...

Bilinmeyen: Ben ne diyeceğimi bilemiyorum.

Bilinmeyen: Ben ne yapacağımı bilemiyorum.

Bilinmeyen: Özür dilerim güzelim, çok özür dilerim.

Bilinmeyen'in mesajlarına karşı kaşlarımı çattım. Neden özür diliyordu?

Gece: Bilinmeyen,

Gece: Neden özür diliyorsun?

Gece: Ne oldu?

Bilinmeyen: Balkona çıkabilir misin?

Korkuyla ayağa kalktığımda balkonun kapısına ulaştım. Gitmemiş miydi? Yoksa yeni mi gelmişti?

Balkona çıktığım anda pencerenin önüne çökmüş bir beden gördüm. Bacaklarını kendine çekmiş, kollarını da bacaklarının etrafına dolamıştı.

"Bilinmeyen..."

Başını kaldırdığında göz göze geldik. Masmavi gözleri vardı. Ben o an denizi unuttum, gökyüzünü unuttum. Ben bildiğim tüm mavileri unuttum. Gözleri ne kadar güzeldi öyle.

Gözlerinin kıpkırmızı olması boğazıma bir şey oturmuş gibi hissetmeme sebep olmuştu. Yüzünün geri kalan kısmını atkısı kapatıyordu fakat gözleri... Bir insanın bu kadar güzel gözleri olabilir miydi?

Yanına çöktüğümde hiç beklemeden kollarını bana doladı. Bugün ikinci sarılmamızdı bu. İkinci kez kalbimin heyecandan maraton koşar gibi atmasıydı.

"Ne oldu sana? İyi misin sen?"

Başını salladı yavaşça. Gözyaşı boynuma değdiğinde bende ağlamaya başladım. "Neden ağlıyorsun? Ağlama." dedim kendim ağlarken. O ağlıyor diye ağlıyordum bende. Biliyordum ki gülse, içimdeki tüm mezarlıkları gül bahçesine çevirirdi.

"Gece..."

"Efendim Bilinmeyen."

"Sen... Nasıl... Sen..."

Kelimeleri toparlayamıyor gibi bir hali vardı. "Söyle." dedim. Kalbim sıkışmaya başlamıştı.

"Sen nasıl dayanıyorsun?"

"Neye?"

"Yaşadıklarına."

Tek kelime beynimden vurulmuşa dönmeme sebep olmuştu. Kollarımı ondan çektim. Boğazımı temizledim konuşabilmek için ama diyecek bir şey bulamadım. Öğrenmişti. Her şeyi değil ama en büyük acımı öğrenmişti. Beni korkutan yere gelmiştik. Şimdi hayatımdan bu adamın gidişini izleyecektim.

"Sana acılarla boyandığımı söylemiştim, Bilinmeyen."

Gülümsemeye çalıştım. Başarılı da oldum. Sonuçta bu zamana kadar herkese rol yapmamış mıydım?

"Sen nasıl kaldırıyorsun? Bu... Bu çok ağır."

"Zorundayım. Şimdi ağlama. Ben değmem senin gözyaşlarına. Sonra git Bilinmeyen. Sana saatler önce söylediğim ama senin yapmadığın şeyi yap ve git. Bende hayatından gideceğim, hiç olmadığım gibi."

Yanından kalktım ve onu orada bırakıp içeriye girdim. Onu bu halde bırakmak istemezdim ama zorundaydım. Onu yıpratamazdım. Böyle üzemez, ağlatamazdım onu. Hak etmiyordu.

Saçımdaki havluyu yatağın üstüne fırlattıktan sonra yere battaniye serdim. Battaniyenin üstüne uzandıktan sonra gözlerimi kapattım. Uyursam, geçer miydi? Tüm bu acılar biter miydi?

*
Ne bölümdü be! Siz nasıl buldunuz? Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Lütfen yorum olarak bırakın.

Sizi seviyorum!

GECE |TEXTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin