♤Saatler 5'i gösterirken Jimin heyecanla Yoongi'ye mesaj atmış ve ortak bir noktada buluşabilmeleri için bir konum göndermişti. Yoongi ise her zamanki gibi "Nereye?" diye sorarken "Bu sefer de elinden kaçırma." diye de not eklemesini unutmayarak Jimin'i sinir etmişti. Neyse ki Jimin bu hareketlerine tabii ki de cidden sinir olmuyordu, tam tersi hoşuna gidiyor bile denebilirdi.
Hava kararıp da saat 7 olduğunda ikisi de ayrı yerlerde hazırlanmaya başlamıştı. Jimin akıl edip Yoongi'ye 'günlük giyin' dediği için mutluydu. Gidecekleri yerde sırıtmasını istemezdi.
Yoongi ise babasının evde olmamasına şükür ediyordu. Hafta içleri sıkıntı olmasa da cumartesi günü nereye gideceğini öğrenmek isteyeceğini biliyordu. Yoongi bilseydi bile babasına söylemezdi.
Yoongi şoförüyle, Jimin'de otobüsle belirlenen konuma vardıklarında neredeyse aynı anda gelmişlerdi. Jimin otobüsten dolayı biraz gecikmişti, "Çok gecikmedim değil mi hyung?" derken Yoongi'yi süzmüş ve sözünü dinleyip günlük giyindiğini görmesiyle gülümsemişti.
"Hayır, bende şimdi geldim."
Yoongi cidden ne yapacaklarını bilmiyordu. Bu sefer Jimin'i kızdırdığı için ipucu alamamıştı ve bulundukları yeri bildiğinden de emin değildi.
Jimin hızlıca saati kontrol edip Yoongi'nin koluna girerken "Hadi gidelim." diyip yürütmeye başlamıştı. Yoongi Jimin'in onu çekiştirmesine izin verirken gülümsemiş ve "Bana hala kızgın mısın?" diye sormuştu.
Jimin ise çoktan unuttuğu olaydan dolayı ona kaşları çatık bir şekilde dönmüş ve "Ne? Hayır değilim." diyerek yürümeye devam etmişti.
"O zaman ipucumu şimdi alamaz mıyım?" diye sorduğunda ciddiydi. Ne kadar belli etmese de onu ilk defa hafta sonu çağırdığı için meraklanmıştı.
Jimin ise etrafa dikkatlice bakıp kaybolmamaya çalışırken "Geldik sayılır zaten." diye geçiştirmekle yetinmişti.
Yoongi'nin yüzü istemsizce düşüp dudaklarını büzerken o da etrafına bakınmıştı ama dışarı doğru düzgün çıkmadığından -son iki hafta hariç- nerede oldukları hakkında bir gram fikri yoktu.
Sonunda büyük bir stadyumun önünde durduklarında Jimin nefes nefese kalmış bir şekilde durmuş ve "İşte geldik!" demişti.
Yoongi ağzı açık bir şekilde stadyumun girişine ve koskoca basketbol simgesine bakmış "Lütfen beni basketbol maçına getirdiğini söyle." demişti.
Jimin Yoongi'nin dediğine kıkırdayıp önüne geçmiş ve "Hyung." demişti. Yoongi'nin bakışları stadyumdan zar zor ayrılıp Jimin'i bulurken yutkunmuş ve "Hm?" diye mırıldanmıştı.
"Seni basketbol maçına getirdim."
Yoongi "Sen ciddisin!" diyip bir anda Jimin'e sarıldığında Jimin'in kalbi yerinden çıkacakmışçasına atmaya başlamıştı. Ona sıra gelmeden Yoongi aynı hızla geri çekilmiş ve bu seferde elinden tutup içeri sürüklemişti.
Jimin gözleri ikisinin birbirine dolanmış ellerine kilitli, Yoongi tarafından sürüklenirken her zamanki gibi uyuşmuş hissediyordu. Bakışları etrafındaki her şeyden soyutlanmış, beyni tek bir şeye odaklanmıştı. O şekilde aptal aptal baktığı ellerinden kendini kurtarması için Yoongi'nin adını bağırması gerekmişti.
"Jimin. Jimin!"
Hızla başını kaldırıp bilincini geri kazanırken "Efendim." demiş ve Yoongi'nin heyecan kırıntılarıyla dolu gözlerine bakmıştı.
"Biletler nerede?"
Jimin Yoongi'nin dediğiyle boşta olan elini hızla arka cebine götürmüş ve iki kağıt parçası çıkartıp Yoongi'ye uzatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanjeonhan (완전한) ✓
FanfictionJimin Yoongi'nin mükemmelliğin vücut bulmuş hali olduğunu düşünüyordu. ♤ #1 yoongi #1 semegi #1 soft #2 ukemin #2 parkjimin #3 jimin #4 yoonmin #4 highschool