First No

1.2K 130 132
                                    






"Jimin."

"Hm?"

Taehyung kendisine çattığı kaşlarla bakarken o sakince arkadaşına gülümsemiş ve konuşmasını söylercesine başını sallamıştı.

"Neden bu kadar sakinsin?"

Jimin kaşlarını çatıp önüne döndüğünde "Niye ki?" diye sormuş ve çantasının kollarına tutunup yürümeye devam etmişti. Taehyung sabır dilercesine derin bir nefes alırken "Sabah demedin mi bugün parfümleri vereceğiz birbirimize diye heyecanlanır mısın biraz lütfen?!" diye sormuştu. Sonlara doğru sesi yükselirken Jimin Taehyung'a bir bakış atmış ve cevap vermemişti.

"Korkuyorum cidden Jimin senin şu an oradan oraya koşturman lazımdı."

Jimin derin bir nefes almış ve "Daha konuşmadık hiç Yoongi hyungla." demişti.

"Nasıl konuşmadınız?"

"Dün annesiyle kahvaltıya gideceklerini söylemişti. Hala dönmediler sanırım yoksa yazardı. Yani yazardı herhalde." dediğinde dudaklarını büzmüş ve ayakkabılarını izleyerek yürümeye başlamıştı.

Sabah uyandığında Yoongi hala uyuyordu ve önceki akşamda zaten okula gitmeyeceğini söylediği için, Jimin onu uyandırma gereği duymamış, sessizce odadan çıkmıştı. Neden kahvaltıyı hafta sonu yapmadıklarını anlamasa da -çünkü son günlerde okulu çok fazla asıyorlardı ve bugün zaten cumaydı- yakınlaşmaları için iyi olacağını düşünerek sorgulamamıştı.

"Jimin!"

Jimin irkilerek arkadaşına döndüğünde Taehyung "Sana sesleniyorum yarım saattir telefonun çalıyor." dediğinde cebindeki titreşimi fark ederek hızla telefonunu cebinden çıkarmıştı.

"Yoongi arıyor."

Taehyung gözlerini devirmemek için kendini tutarken "Açsana gerizekalı." demişti. Eve Jungkook'la dönmediği için pişman olmaya başlıyordu.

Jimin hızla onu onaylamış ve yeşil tuşa basarak telefonu kulağına götürmüştü.

"Hyung?"

"Jimin-ah, çıktın okuldan değil mi?"

Jimin kulağına ulaşan sesle gülümsemesini tutamazken "Çıktım hyung." demiş ve gözlerini yerdeki taşlarda gezdirirken boştaki elini de sallamaya başlamıştı.

"Geçen sefer gittiğimiz kafeye gelir misin?"

Jimin'in duyduğuyla sabahtan beri tutmaya çalıştığı heyecanı nüksederken yutkunmuş ve "Eve uğrayıp gelirim hyung." demişti.

Veda edip telefonu kapattıklarında Taehyung Jimin'in konuşmasını beklerken sanki saatlerce beklemiş gibi "Söylesene ne dedi!" dediğinde Jimin irkilmiş ve durarak ona dönmüştü.

"Kafe dedi. Kafeye çağırdı."

Jimin bir anda Taehyung'un yakasına yapışıp kendine çekmiş ve Taehyung'un gözlerinin büyümesini sağlarken "Taehyung, ölürüm ben sen götür parfümü yok olmaz." diye sıralamaya başlamıştı.

Taehyung gerçekten Jungkook'la dönmediği için pişman oluyordu.

—————

Jimin stresle dudaklarını dişlerken iki de bir elindeki paketin içini kontrol ediyor ve düşünceleriyle kendi kendini yiyordu.

Kendini her şeyin güzel olacağına ikna etmişti, dün ve ondan önceki günde bunu destekler nitelikteydi ama içinde kötü bir his vardı. Bir şeyler yanlıştı, dün günlük güneşlikken sabahtan beri yağmur yağıyordu ve bu ister istemez tedirgin olmasına neden oluyordu. Bir yandan hemen içeri girip çabucak konuşmak ve içindeki sıkıntıyı gidermek isterken bir yandan da hiç girmemek istiyordu. Kötü bitecek düşüncesi ayaklarını olduğu yere çiviliyordu.

Wanjeonhan (완전한) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin