First Coffee

1.5K 139 39
                                    





Yoongi

Cebimden anahtarı çıkartıp kapıyı açmaya çalışırken Jimin hala sessiz kalmaya devam ediyordu. Buraya gelirken pek konuşmamıştık ve garip bir şekilde rahatsız hissetmemiştim ama şimdi içimde tanımlayamadığım bir his uyanmaya başlamış ve bu sessizliğin nedenini sorgulamaya başlamıştım.

Yine de dönüp 'neden konuşmuyorsun hiç' diye sormamıştım çünkü alacağım cevabın 'sen de konuşmuyorsun' olacağından neredeyse emindim. Bu yüzden onun yerine içeri girmiş ve Jimin'in de içeri girmesiyle kapının kapanma sesini duymamın ardından "Duş alıp geleceğim." diyerek kendi odama gitmiştim.

Saatlerdir basket sahasındaydım dediğimde ciddiydim, saat öğlen 1'e gelmek üzereydi ve üzerimdeki yorgunluk bir anda gün yüzüne çıkmıştı. Hiç bir şey yemediğimi de hesaba katarsak bayılmak üzereydim.

Aşırı derecede yorgun hissetmeye başladığımdan duşu almam gereksiz uzamıştı. Öyle ki 1 saate yakın süredir duşta olduğumu Jimin'in kapıyı tıklatıp söylemesiyle fark etmiştim.

Hızla belime bir havlu sarıp dışarı çıktığımda Jimin'le göz göze gelmiş ve onun şaşkın bakışları altında "O kadar uzun kaldığımı fark etmemiştim." demiştim.

Gözleri büyümüştü. Yüzüm dışında hiç bir yere bakamıyordu ve hafif aralık dudakları ile gittikçe daha da kırmızı bir hal alan yanaklarıyla cidden komik ve... tatlı gözüküyordu.

Gülmemek için kendimi tuttuğum sırada bana hala cevap vermemesinden dolayı tek kaşımı soru sorar gibi kaldırmıştım. Bu hareketimle kendine gelmiş gibi irkilmiş ve arkasını dönüp "B-ben çıkıyım da sen gi-yin." diyerek odamdan çıkmıştı.

Kapıyı ardından kapatması ile gülümsemek için çırpınan dudaklarımı serbest bırakmış ve diş etlerimin gözüktüğüne emin olduğum bir gülüş bırakmıştım odaya.

Giyinip hemen evden çıkmayı düşündüğüm için beyaz bir tişört ve siyah bol bir pantolon giyerek tişörtü pantolonumun içine sokmuştum. Odadan çıkar çıkmaz burnuma dolan et ve acı baharat kokusu ile hipnoz olmuş gibi mutfağa ilerlerken açlığımı daha da çok hissetmiştim.

Mutfağa girer girmez Jimin sanki girmemi bekliyormuş gibi dün oturduğum sandalyenin önüne bir tabak tteokbokki koymuş ve "Kahvaltı yapmadığını düşündüm." demişti.

Yüzüme bakmaya niyeti yok gibiydi, belli ki hala utanıyordu ve bu hali gülümsememi sağlarken sandalyeye oturmuş ve "Doğru tahmin etmişsin." demiştim.

Önüme bir tabak daha yemek koyduğunda gözlerimin parladığına yemin edebilirdim. Bu hayatta hayır diyemeyeceğim tek şey etti.

Çubuklarımı elime aldığım gibi ete yumulmuştum ve bir süre cidden sadece yemeğimle ilgilenmiştim. Öyle ki bir an başımı kaldırdığımda karşımda kalçasını arkasındaki tezgaha yaslamış kolları göğsünde gülümseyerek beni izleyen Jimin'le karşılaşmıştım.

Yanaklarım dolu bir şekilde ona bakakaldığımda bu sefer kıkırdamış ve lokmamı yutar yutmaz "Sen yemiyor musun?" diye sormuştum.

Başını olumsuz anlamda sallarken "Ben kahvaltı yapmıştım." diyerek gülmeye devam etmişti.

Açtım. Ne yapabilirdim yani?

O an dünde bana yiyecek bir şeyler hazırladığını anımsamış ve bir an kötü hissetmiştim. Yeterince benimle uğraşmıyormuş gibi şimdi de bakıcılığımı yapıyordu.

Ve doymuştum. Yediklerimden mi yoksa düşüncelerim bir anda iştahımı mı kapatmıştı emin değildim ama boğazımı temizleyip çubuklarımı bıraktığımda bakışlarımı ona dikmiş ve "Annemle buluşacağım." demiştim.

Wanjeonhan (완전한) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin