♤Yoongi
Sabah uyandığımda alarmımı kaç kez ertelediğimi hatırlamıyordum. Normalde ilk çalışta ayağa fırlayan biriydim ama bugün ne okula gitmek ne de yatağımdan çıkmak istiyordum. Alarmı erteledim diye de uyumuş değildim zaten. Yine de istediğimi yapmış ve okula gitmemiştim. Babam benden çok önce evden çıktığı için şanslıydım.
Yorganımın altından saat öğlene gelirken çıkmış ve aldığım kısa duşun ardından kendimi salondaki koltuklardan birine atmıştım. Kafamı dağıtması için gezdiğim kanallardan hiç biri dikkatimi çekmiyordu. Ne iştahım vardı ne de kılımı kıpırdatacak halim. Böyle olacağını bilseydim dün geçirdiğim güzel saatlerin ardından eve döner miydim hiç?
Sessizliğin içerisinde halıyı izlemeye seyre dalmışken, pencerelerden birinden içeriye soğuk bir rüzgar girmiş ve saçlarımın arasından esmişti. Sol elim düzeltmek için saçlarıma uzanırken grisinin çoktan aktığını fark etmiştim. Bir ara boyatmayı aklımın kenarına yazarken zil çalmıştı.
Bakışlarım kapıya dönerken kimin gelmiş olabileceğini düşünüyor ve içten içe anne'min gelmemesi için dua ediyordum.
Ayağı kalkıp kalçamı kapatacak kadar uzun olan siyah tişörtümü çekiştirmiş ve kapıya ilerlemiştim. Gereksiz bir gerginliğin ardından kulpu tutmuş ve indirip kapıyı ardına kadar açmıştım.
Neyse ki o gelmemişti.
"Hyung!" demişti endişeli gözlerle beni süzerken. Aynı şekilde bende onu süzerken sırtındaki çantasından okuldan çıkıp buraya geldiğini anlamam zor olmamıştı.
"Jimin?" diye sorar bir şekilde cevap verdiğimde rahatlar gibi derin bir nefes almış ve "Okula gelmeyince endişelendim." demişti.
"Telefonunda kapalı."
Telefonumun kapalı olduğunu bile şu anda fark ediyordum.
Şaşkın bir şekilde ona bakarken "Ah, ben... üzgünüm." demiştim. Gerginlikle elim enseme çıkarken nefes nefese halinden koştuğunu fark edip "İçeri gelsene." demiştim.
Söylediğim şeyle irkilmiş ve bir kaç salise gözlerime bakıp "Şey, olur." diyerek içeri geçmişti.
Kapıyı kapatıp peşinden giderken o salona geçmiş ve bende "Telefonumu alıp geliyorum." diyerek odama geçmiştim.
Yatağımın yanındaki komidinde gördüğüm telefonumu alıp kilit tuşuna bastığımda açılmamasıyla şarjının bittiğini anlamıştım. Demek alarmım bu yüzden susmuştu.
Şarj kablosunu da alıp salona geçtiğimde Jimin'in büyük koltukta çekingence oturduğunu görmüş ve onun ilk defa evime geldiğini fark etmiştim.
Ses çıkarmadan telefonumu şarja takıp yanına oturmuştum. Bakışları anında bana dönerken sakin bir sesle "Nasılsın?" demişti.
Bende ona döndüğümde "Pek iyi değil." demiştim. Ona karşı dürüst olmakta bir sorun görmüyordum.
"O kadar çok düşünüyorum ki saatin bu kadar geç olduğunu fark etmemiştim."
Bakışları daha da endişeli bir hal alırken "Bir şeyler yedin... değil mi?" demişti emin olmak istercesine. Sadece başımı sallamakla yetindiğimde "Ah..." diye mırıldanmış "Mutfak nerde?" diye sormuştu.
"Jimin iştahım yo-"
"Ben sana yiyecek bir şeyler hazırlayacağım ve sende eğer istersen bana ne olduğunu anlatacaksın, istemezsen de... buluruz yapacak bir şeyler." diye sözümü kesip ayaklandığında onu durduramayacağımı bildiğimden bende onunla birlikte kalkmış ve "Bir şeyler?" diye sormuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanjeonhan (완전한) ✓
FanficJimin Yoongi'nin mükemmelliğin vücut bulmuş hali olduğunu düşünüyordu. ♤ #1 yoongi #1 semegi #1 soft #2 ukemin #2 parkjimin #3 jimin #4 yoonmin #4 highschool