First Leaving

1.4K 141 43
                                    





Yoongi

Gözlerimi açtığımda başım koltuğun arkasına yan bir şekilde düşmüş, üzerimde battaniye örtülü ve televizyon kapalıydı. Hava kararmıştı ve salonun arka tarafında kalan ışık açık olduğundan oda loştu.

Jimin yoktu ama içeriden konuşma sesleri geldiğini duyabiliyordum. Başımı kaldırıp gözlerimi kırpıştırırken sağ elimle ensemi ovuşturmuş ardından saçlarımı karıştırıp battaniyeye üstümden atmıştım. Ayaklarımı ne zaman bağdaş yaptığımı bilmesem de onları da indirmiş ve ayağa kalkıp sesi takip etmeye başlamıştım.

Konuşma sesleri mutfaktan geliyordu ve yaklaştıkça sesleri ayırt edebilmeye başlamıştım. Biri babamın biri de Jimin'indi.

"Adını hiç duymadım nerden tanışıyorsunuz siz?" demişti babam sahip olduğu en sert sesiyle.

Jimin ise naif sesiyle buna hiç aldırmamış "Aynı okuldayız efendim." demişti. Onu görmesem bile gülümsediğini hissedebiliyordum ve bu ikisini uzun süre konuşturmanın bir anlamı yoktu o yüzden mutfağın kapısından geçmiş ve "Baba?" demiştim.

İkisinin de bakışları bana dönerken mutfağın ışığı gözümü almış ve tek gözüm kapalı bir şekilde babama bakarken Jimin "Ah günaydın hyung, az önce baban geldi de... tanışıyorduk bizde." demişti.

Bunu kendisinin de istemediği sesinden anlaşılıyordu ama belli ki babamın eve girerken çıkarttığı ses onu uyandırmaya yetmişti. Ya da hiç uyumamıştı bilmiyordum.

Babam ise konudan tamamen alakasız "Okula gitmemişsin bugün." demişti. Gözlerim bir anda tamamen açılıp "Evet, ben-" diyeceğim sırada Jimin aceleyle araya girmiş "Babanın haberi yokmuş hyung, bende hasta olduğunu o yüzden okula gidemediğini söylemiştim." demişti.

Bakışlarım Jimin'e dönüp onda takılı kalırken "Evet, ımmm, sabah kötüydüm biraz gidemedim okula." demiştim.

Bakışlarımı zorlukla Jimin'den çekip babama çevirirken çatılı kaşlarına bakmış ve sertçe yutkunmuştum. Tam o sırada Jimin tekrar araya girmiş "Şey artık ben gideyim." demişti.

Gerginlikle gülüp babamın karşısından çekildiğinde bana bakarak yanımdan geçmiş ve bende babamı orda bırakıp peşinden gitmiştim. Çantasını ve ceketini alıp kapıya ilerlediğinde sessizce "Babamla nasıl karşılaştınız?" diye sormuştum.

Kapıyı açıp ayakkabılarını giymeye başlarken "Ben de uyuya kalmışım kapıyı açma sesine uyandım." demişti.

Doğrulup saçlarını düzeltirken "Bir an hırsız sanmadım değil aslında..." demişti.

Gülümseyip "Hırsızı yeğler miydin?" diye sorduğumda dudaklarını birbirine bastırmış ve "Aslında tam zamanında girdin mutfağa, sen gelene kadar orada ne işim olduğunu, neden okula gitmediğini, kim olduğumu ve nerden tanıştığımızı sordu. Yani daha da kötü olabilirdi bence." demişti.

Çantasını sırtına takarken cevap vermemiştim. O da duraksayıp "Ona söyleyecek misin?" diye sorduğunda bakışlarım sokakta gezinmiş ve "Evet." demiştim iç çekerek.

Başını sallayıp "İyi şanslar." demişti burukça gülümserken.

"Sağol."

"O zaman... görüşürüz hyung." diyip arkasını döndüğünde cevap vermemiş ve o sokağa çıkıp ilerideki caddeye geçene kadar sırtını izlemiştim. Sonunda tamamen gözden kaybolduğunda kapıyı kapatıp içeri girmiştim.

Mutfağın ışığı sönmüş ve babamın odasının ışığı açılmıştı bu yüzden oraya adımlarken başımı aralık kapının arasından içeri sokmuş ve çalışma masasında oturan babama bakmıştım.

Wanjeonhan (완전한) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin