• BÖLÜM 7 •

988 42 9
                                    

Karanlık...
Karanlık, sonsuzluğu ifade ediyor gibi, ucu bucağı belli olmasan bis sonsuzluktur karanlık. Gözün görmez, görsede algılamaz, içine çekip yok eder seni karanlık. Karanlık öyle bir şey ki, belki o yüzden bir çoğumuz korkuyoruz karanlıktan. Algılayamamaktan korkuyoruz. Yalnızlıktan korkuyoruz. Aslında sadece bilinmeyenden korkuyoruz. Bilmediğimiz şeylerden korkuyoruz. Ben de ilk önce karanlıktan korktuğumu düşünmüştüm. Fakat duygularımın derinliklerine indikçe, karanlıkla savaştıkça, bilinmeyenlerden korktuğumu farkettim. Ben bilmediklerimden korkuyordum. Beni bu duruma sokanlardan, beynimin artık kendisini korumaya almasının nedeninden korkuyordum. Deli gibi merak etsemde, bilmekten de korkuyordum aslında. Çok korkuyordum. Bununla nasıl baş edecektim bilmiyordum. Hiçbir şeyi bilmediğim gibi...
Uyanmıştım, fakat gözlerimi açmaya cesaret edemiyordum. Aşina olduğum hastane odasındaydım biliyorum, koluma takılan serumun damarıma girmesini hissediyordum. Odadaki dezenfekte kokusu burnuma dolup taşıyordu. Bir haftadır burnuma dolan orman kokusundan eser yoktu. Kendimi sürekli bu hastane odasında bulmam çok saçma geliyordu artık. Bu salak durumumdan sıkılmıştım. Beynim ne diye kendini korumaya alıyordu ki, ne gerek vardı. Normal insanlar gibi bir kaç aylığına hafızamı kaybetsem olmaz mıydı yani. Derin bir nefes aldım. Sinirleniyordum. Hatırlayamama sinirleniyordum. Çok yoruyordu beni. Her gün hiç bir şey hissedemediğin adamın gözlerine bakmak canımı yakıyordu. Anılarımdaki gibi hissetmek istiyordum. Ne yaşamış olursam olayım o Eylül duyguları hissediyordu. Şimdi ki Eylül'ün hissettiği tek şey korkuydu. Düşüncelerimden sıyrılmama odanın kapısının açılması neden oldu. İçeriye kimin girdiğine bakmamıştım, göz kapaklarım açılmayı istemiyordu. Kendimi çok yorgun hissediyordum. "Halen uyuyor.", kısık ve sessiz çıkmaya özen gösterilmiş kelimelerin sahibi annemdi. "Doktor ne dedi?", bu sesin sahibi tanımakta bir iki dakika zorlansamda sonunda sesin sahibi tanımıştım. Zeynep'ti. 'Burada ne işi var?' diye düşündüm. Sonra İstanbul'a gelmek için bilet aldığı aklıma geldi. 'Bu daha bir saat önce yaşanmamış mıydı, ne çabuk gelmişti? Ya da ben kaç saattir baygındım?', yavaşça gözlerimi açtım. İlk önce her şey bulanıktı, sonra netleşmeye başladı. Annem koltukta oturmuş Zeynep'e bakıyordu. Zeynep benim uyandığımı görünce yanıma geldi hemen. Elimi ellerinin arasına aldı. "Eylül, nasılsın canım?", onu süzdüm, beline gelen siyah saçları artık omuzlarındaydı. Çok güzel bir kadın olmuştu. İster istemez gözlerim doldu. Onu çok özlemiştim. "Sen geldin daha iyi oldum." dedim. Yanaklarımı öptü. Annem de Zeynep'in yanına gelmiş dolan gözlerini siliyordu. "Anneciğim iyiyim ben merak etme.", saçlarımı okşayıp anlımı öptü. "Ah benim güzel kızım ne kadar çok korkuttun bizi, ya bir şey olsaydı sana.", olan oldu daha ne olsun anne demek istiyordum ama diyemedim onu daha fazla üzmeye hakkım yoktu. "Emre nerde?", bir kaç dakika sessizlik oldu, sonra annem söze girdi. "Acil işi çıkmış gitti." dedi. Ben ne zamandır buradaydım ki, "Ne zamandır baygınım?", "Bir gün oldu, bünyeni çok yoruyorsun be kızım, niye dikkat etmiyorsun kendine?", klasik türk annesi işte, çocuğuna bir şey olacak diye kahrolurlar, çocukları iyi olunca da azarlamadan geçemezler. İstemsizce sırıttım annemin bu haline, "Babam nerede?", "Doktorla konuşuyor.", dedi Zeynep. "Seni çok özlemişim." dedim. "Ben de canım ben de."
Babam da sanki beni duymuş gibi odaya girdi, arkasındaki doktor beyle birlikte. "Hastamız nasıl?", doktor beyin tavrı buranın nasıl müdavimi olduğumun kanıtıydı resmen. "Daha iyiyim." demekle yetindim. "O zaman çıkış işlemlerini halledebilirsiniz. Bu arada Eylül hanım, baş ağrıları ve dönmeleri yaşayabilirsiniz bir süre daha o yüzden dikkatli olmakta fayda var, size de ağrı kesici yazdım. Çok sık kullanmayınız. Ağrılar dayanılmaz olduğunda kullanmanızı tavsiye ediyorum çünkü ağır ilaçlar uyku, halsizlik yapabilirler. Tekrar geçmiş olsun, haftaya görüşürüz.", dedi kontrolümü hatırlatarak. "Ben çıkışını halledeyim." dedi babam. Kafamı salladım. Canım benim nasıl yorgun görünüyorlardı. Onları üzdüğüm için kendime kızdım. Keşke hiç bunları yaşamasaydık.

EKİM | Henry CavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin