"Güzelim yapma böyle aç şunu konuşalım."
Düzgün düşünemiyordum. Odada dönüp duruyordum. Emre kapının önünde sürekli bana sesleniyordu. 'Yakarım bu dünyayı!' Niye böyle demişti? Niye umut vermesini istemiyordu? Hatırlayamadığım şey neydi? Beynim sürekli bunları düşünüp duruyordu. Bunların cevabı bende değil Emre'deydi. Peki ben bu cevaba hazır mıydım, bilmiyordum. "Eylül, lütfen aç şunu. Yoksa kapıyı ben açacağım.", Emre'nin ses tonu sertleşmişti. Açmazsam dediğini yapacağını biliyordum. Aynı sonuca çıkacak durumu uzatmaya gerek duymadan gidip kapıyı açtım. Emre'nin gözleri kızarmıştı. Suratı asık ve gergindi. Kapıyı açık bırakıp odanın penceresine doğru yürüdüm. Arkamdan içeriye girip kapıyı kapattı. Sesli bir şekilde nefesini verip yatağa oturdu. Dirseklerini dizlerine dayayıp, ellerini saçlarına geçirdi. Ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Bir süre ona baktım sadece, sonra içimdeki merak ateşini söndürmek için beynimdeki soruları sordum. "Hatırlamadığım şey ne? Benden ne saklıyorsunuz?", kollarımı önümde bağlamıştım. Ciddiydim. Benden bir şey saklıyorlardı ve bunu yüzüme baka baka yapıyorlardı. Emre öne eğdiği kafasını kaldırıp bana baktı. "Söyleyemem." Kaşlarımı çatmıştım. Bana niye söylemediğini anlamıyordum. Ne olduğunu anlamıyordum. Neden benden saklıyordu ki, "Neden?!", Emre ayağa kalkıp yanıma doğru yürüdü. Koluma dokununca kendimi geri çektim. "Eylül, yapma böyle.", benden hem bir şeyler saklayacaktı hem de tavrıma mı laf edecekti. Dua etsin sadece kendimi çekmekle kalmıştım. Ona olan öfken gittikçe artıyordu. "Benden ne saklıyorsun? Neden bana söylemiyorsun?", diye sordum bir kez daha ona açıklama şansı veriyordum. "Eylül... Bunun için erken. Daha yeni yeni kendine gelmeye başladın. Lütfen zorlama sen hatırlamadığın sürece söylemeyeceğim." dedi. Bu bardağı taşıran son damlaydı. Benden bir şeyler saklamasını hazmedemiyordum. Belki fazla tepki veriyordum ama bu yaptığını kabul edemezdim. Bana neler yaşadığımı söylemek zorundaydı. Hayatım çocuk oyuncağına dönmüştü zaten. Artık bu hafıza işi çok uzamıştı. Ne bilmem gerekiyorsa anlatmanın sırasıydı. "Emre son kez soruyorum. Benim hatırlamadığım şey ne? Seni bu derece delirten şey ne?", son kelimemde artık bağırmıştım. Gözlerinde görebiliyordum ne kadar acı çektiğini, onu bu derece ne yaralamış olabilirdi ki? Sonra hatırladığım bir anı aklıma geldi. Yağmurda yürüdüğüm, Emreyi görünce ağladığım zaman. Aylardır görüşmediğimizi hatırlamıştım. Peki neden görüşmemiş, uzak kalmıştık birbirimizden. Eğer bu kadar çok seviyorsak birbirimizi neden aylarca görmemiştik? "Seninle neden aylarca görüşmedik?", Emre kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Ne hatırladın?", dedi telaşla, niye bu kadar telaş yapmıştı ki? "Bir sonbahar günü evine geldiğim geceyi, aylardır görüşmemiştik. Neden olduğunu bilmiyorum. Neden bilmediğim bir evde olduğunu bilmiyorum. Neden sana geldiğimi bilmiyorum." dedim sakince. "Neden?", dedim az önceki sorularımın cevabını istiyordum. Tekrar bana doğru adım attığında yine geri çekmiştim kendimi. "Söyleyemem dedi.", artık dayanamamıştım. Benden bir şeyler sakladığını bile bile burada kalamazdım. Bu fazla geliyordu bana, "Söylemeye karar verdiğinde konuşuruz o zaman!", dedim ve odadan çıktım. Emre arkamdan geliyordu. Ne yapmaya çalıştığımı anlamıyor gibiydi. Yarım saat önce indiğimiz arabanın anahtarını anahtarlıktan alıp evden çıktım. "Eylül!! Saçmalama! EYLÜL!", koşarak arabaya binip kapıyı kitledim. Anahtarı takıp arabayı çalıştırdım. Emre bana yetişmiş kapıyı açmaya çalışıyordu. Ona bir bakış atıp, arabayı geri geri sürmeye başladım. Evin bahçesinden çıkınca önümdeki yola doğru hızlı bir şekilde sürmeye başladım. Dikiz aynasından arkaya baktığımda Emre yoldaki taşlara vuruyordu. Delirmişti ama yapacak bir şey yoktu. Ne zaman bana sorduğum soruların cevabını verecekti o zaman geri dönecektim. Acilden takmayı unuttuğum emniyet kemerini taktım. Annemlerin yanına gidiyordum. Canım acımıştı onu öyle bıraktığım için ama artık duygularımla hareket etmiyordum. Mantıklı olan buydu. Cebimdeki telefonumun melodisini işitince hemen cebimden çıkardım. Emre arıyordu. Reddete basıp telefonumu yanımdaki koltuğun üzerine koydum. Bir kaç dakika sonrasında tekrar çalınca, Emre'nin vazgeçmeyeceğini anlayıp açtım bir hırsla. "Arayıp durma Emre!", bağırarak konuştum. Hem açıklamıyordu hem de beni rahat bırakmıyordu. "Eylül?", Zeynep'in şaşkın sesini hissedince içimden kendime küfrettim. Yanlışlıkla Zeynepe kızmıştım. "Özür dilerim. Emre sandım.", "Noldu? Neden kızdın Emreye?", "Zeynep..." tanıdık bildik bir ses şu an ihtiyacım olan tek şeydi. Arabayı kenara çekip ağlamaya başladım. Ona çok ihtiyacım vardı. Yanımda olmasını o kadar çok istemiştim ki, şu an beni sakinleştire bilecek tek insandı. "Eylül, beni korkutuyorsun canım. İyi misin? Ne oldu? Söylesene!!", sakinleşmek için camı açtım. Temiz hava biraz olsun beni rahatlatırken az önce yaşanan her şeyi Zeynepe anlatmıştım. O da sakince bani dinlemişti. "İşte arayanın o olduğunu sandım. Özür dilerim." dedim son cümlemi de söylerken. "Eylül, sıkma canını güzelim. Şu an müsait olabilseydim yanına gelirdim. Bak bence Emre senden büyük bir şey saklıyor gibi. Hatırlarsan aranızın bozulacağından korkuyor olabilir. Onu bırakacağını düşünüyor olabilir. Yani bilemiyorum. Biraz uzak kalmanız en iyisi." dedi. Haklı olabilirdi. İyi giden durumumuzu bozmaktan korktuğu için anlatmıyor olabilirdi. Fakat anlatacakları niye aramızı bozacaktı ki, neden böyle bir şey düşünmüş olsun ki? Anlamıyordum. "Zeynep, senin bildiğin bir şey var mı?", diye sordum. "Yani benim şahit olduğum bildiğim bir şey yok. Son bir kaç yılınız dışında sizin evliliğiniz güzel gidiyordu." dedi. Son bir kaç yılımız mı? Niye böyle bir şey dedi ki? "Son bir kaç yılınız derken?" dedim şaşırarak. "Yani son yıllarınızda çok kavga etmeye başlamıştınız. Sürekli tartışıp duruyordunuz. Sonra bir gün sen bana kalmaya geldin. O gün bitmiş bir haldeydin. Defalarca ne olduğunu sormuştum. Ama sen söylemedin. O yüzden neden kavga ettiğinizi bilmiyorum. Sadece o günden sonra 1 yıl görüşmediniz sonra sen kaza geçirdin işte." dedi. Şok içerisinde anlattıklarını dinliyordum. Bana kimse bundan bahsetmemişti. Bu yüzden mi anlatmak istemiyordu. "Eylül benim kapatmam lazım doktor çağırıyor. Sıkma canını istersen benim evime git kalmaya. Evi kapatmamıştım, arada bir geldiğim için duruyor. Sana konumunu atarım, çalışanlarıda ararım hazırlık yaparlar." dedi. "Tamam." diye bildim sadece. Kimse bana bunu anlatmamasını anlamıyordum. Bizim evliliğimizin bitme noktasına geldiğini söylemişti. Demek bu yüzdendi. O zaman neden Annemle babam bir şey söylememişlerdi bana? Neden Aysuyla Hande de bir şey söylememişti? Geçen gece kırdıkları pot gelmişti aklıma, sakladıkları bu muydu yani? Herkes benden biten evliliğimi mi saklamıştı. Çok saçmaydı. Beynim artık düşüncelerden uyuşmuş durumdaydı. Telefonum tekrar çalınca arayanın Annem olduğunu gördüm. Onunla konuşursam kalbini kıracaktım. O derece sinirliydim. Bile bile eski kocama yollamışlardı beni. Nedeni umrumda değildi. Artık hiç bir şey umrumda değildi. Telefonumu komple kapatmadan önce Zeynep'in attığı konuma baktım. Sonra telefonumu komple kapattım. Arabayı tekrar çalıştırıp Zeynep'in evine doğru sürmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİM | Henry Cavill
Romance+18 ... Direksiyondaki sağ elimi arkadaki çantama doğru uzattım. İçerisindeki telefona ulaşan parmaklarım zaferle telefonumu kavramışlardı. Başarmıştım. Çantadan elimi çıkarıp üzerindeki arayan kişinin ismine baktım. ''EMRE'' yazıyordu. İşte ne oldu...