The heart wants what it wants

729 22 0
                                    

Ve beklediğim gün gelmişti. Herkes merakla beklenen o defileyi bekliyordu. Ben inanmılmaz derecede heyecanlıydım.Kıyafetimi giymiş, şaçlarım yapılı bir şekilde sıranın gelmesini bekliyordum. Perdeden dışarı göz ucuyla gelenlere bakıyordum.

Devasa bi defile olacağını biliyordum ama konukların bu kadar önemli kişiler olduğunu hey bi dakka bi dakka o sarı kafanın orada ne işi var inanmıyorum dedim kendi kendime sanırım farketmeden sesli bir şekilde söylemiş olmalıyım ki Özge beni duymuştu.

''Almanya takımı orda görmüyor musun, Marco'nun da orada olması çok normal.''diyerek bana o sarı kafanın neden burda olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Marel'in beni fark ettiğini gördüm ve bana göz kırptı, bende gülümseyerek karşılık verdim ve perdeyi kapattım.

''Off çok heyecanlıyım Özge, ya başaramazsam, ya bi aksilik çıkarsa ve herşeyi berbat edersem..''dedim. ''Saçmalama herşey harika olucak inan bana. Hem sana güvenmeseler en önemli görevi sana verirler mi Allah aşkına.''diyerek bana moral verdi.

''Bende onu diyorum işte ya güvenlerini sarsarsam yani ya beceremezsem. Off şu gece bi bitsin başka bişey istemiyorum Özge.''

''Hadi ama yapma böyle sana güveniyorum herşey harika olucak. Şu güzelliğine baksana. Hem hayalini gerçekleştireceksin birazdan daha ne istiyorsun?? Bak ben şimdi yerime geçiyorum ve sende şu saçma sapan düşüncelerinden kurtuluyosun ve bu zerafetini herkese gösteriyosun. Tamam mı??"dedi.

Bende olumlu anlamda kafamı salladım. Özge yerine geçtikten sonra yanlız kalmıştım. Off olamaz defile başladı. Allahım sen bana yardım et..

-Marco'nun anlatımı-

Herkes defileye konsantre olmuştu. Bende öylesine kendi çapımda takılıyodum. Eğer gelme mecburiteimiz olmasaydı inanın bana beni burda bulmanız imkansızdı. Robin gözüne bi kaç tane kız kestirse de Marcel'in gözü sadece Özge'yi görüyordu. Ne buluyosa artık.

Aslında Marcel'de inanılmaz bi değişim var. Baksanıza eskiden gözü fıldır fıldır dönen Marcel şimdi sadece Özge denen kıza bakıyor. Uff ne sıkıcı bi ortam ya. Şu an Victoria'yla bile takılabilmeyi ümit eder... Olamaz!! B-bu Merve mi??

İnanmıyorum çok güzel..Ama, ama bu olamaz. İçimden konuşmama rağmen kelimeler boğazında düğümleniyordu. Bu güzellik karşısında tüylerim diken diken olmuştu buna yemin ederim. Tüm herkes Merve'ye odaklanmıştı, itiraf etmeliyim ki bende dahil.

''Gerçekten çok güzel değil mi?"dedi Marcel bana doğru. ''Bu sefer yalan söyleyemem.''demek zorunda kaldım. Sanki ona karşı yenilmiş bir halim vardı, ona teslim olmuş gibiydim, çünkü gerçekten mükemmeldi.

Kusursuz fiziği, doğal sarı saçları ve masmavi gözleriyle insanı gerçekten büyülüyordu. Aman Tanrım ne diyorum ben.. Kilitlenmiş bi şekilde onu izliyordum gösteri onun yeteneklerini sergilemesiyle bitmişti. Ve salon ayakta Merve'yi alkışlıyordu.

...

Sonunda bi aksaklık olmadan bitmişti. İnanmıyorum sonunda başardım herkes beni ayakta alkışlıyordu. Bu harika. Sonunda sağ salim içeri girmiştim çalışanların hepsi beni alkışladı. Defilenin sahibi bana harika sözler sarf etti. Tabi tercümanım Özge bana ne dediğini açıkladı.

''Harikaydın diyo seni gerçekten çok beğenmiş. Harika bi iş başardığın için sana teşekkür ediyor Merve.''dedi bende teşekkürlerimi iletmesini söyledim. O sırada içeri Marcel, Robin ve sarı kafa gelmişti.

''Tebrik ederim harikaydın, resmen bizi büyülerin.''dedi Robin. ''Gerçekten mi teşekkür ederim.''dedim ve sarıldım.''Gerçekten ağzımız açık izledik seni.''dedi Marcel. ''Çok çok çok teşekkür ederim. Yanımda olduğunuzu bilmek harika.''diyerek onlara beni ne kadar mutlu ettiklerini belirtmek istedim.

Sarı kafaya gelince hiçbişey söylemeyip sadece beni izledi. Hayret, beni küçük düşürecek laflar söylemedi aksine biraz yumuşamış bir hali vardı. Buna şaşırdım ve ne alakaysa mutlu oldum.

''Bence bu geceyi Cocaine'de kutlamalıyız. Zaten etkinlik vardı biz de katılmış oluruz ha ne dersiniz.''dedi Robin. Özge'nin mutlu yüzü bi anda sinirli hale döndü. O gece kulübünü sevmiyordu ve o nedenle de oraya gitmek istemiyordu.

'Mmm aslında yani bilmem ki nasıl olur. Ne dersin Özge?''dedim. Sanırım oraya gitmek istediğimi anladı ve gecemi mahfetmemek için kabul etti. Neden ona arkadaşım değil de kardeşim dediğini anlamışsınızdır.

''Ben sanırım bu bayanı kulübe kendi arabamla götürmeyi isterim. Belki bi araba nasıl sürülürmüş öğrenmiş olur.''diyip bana göz kırptı Marco. Hala laf sokma derdinde. Ama bi de teklifi vardı. Hala şoktayım beni kendi arabasıyla götürmeyi teklif etti. Sanki bana ''Bi daha karşıma çıkmazsan sevinirim, suratından pek haz etmiyorum da.'' diye bi laf sokmuştu.

Evet evet doğru bana bu cümleyi kullanmıştı, şimdi ise beni arabasına davet ediyor. Kabul edelim bakalım.''Tamam bakalım nasıl bir şoförlüğünüz varmış, belki senden bi kaç bişey öğrenmeliyim.''dedim ve teklifini kabul ettiğimi belirttim.

Her neyse Özge Marcel'le birlikte ben Marco'yla Robin ise tek başına arabaya binerek yola çıktık. Ha bakalım bu araca Marco bey nasıl araba kullanıyormuş. Arabaya bindiğimizde yüksek sesli müzik açtı ve son vites gaza bastı.

Müziği kapattım ve ''Biraz yavaşlar mısın!!''dedim. Gerçekten çok hızlı sürüyordu.''Anlaşıldı sen yavaş sürdüğün için sürekli kaza yapıyosun.''diyip güldü ve hız yapmaya devam etti.''Birincisi ben sürekli kaza falan yapmıyorum ikincisi de hız yaparsan kaza yaparsın tamam mı.''dedim kendimden emin bi şekilde.

''Buranın yolları senin o bildiğin yollara benzemez. Dortmund yollarında kimseye acıma.''dedi bana bakarak.''Aslında haklısın ben sana acıdığım için yavaşlamıştım demek ki acımasaydım sana çarpmazdım.''dedim bi anda frene bastı ve durduk.

''Nedenini bilmiyorum ama gözümde çok farklı biri olmaya başladın. Cesur ve kararlı bi kızsın. Bu yönün hoşuma gidiyor.''dedi o yemyeşil gözleriyle bana bakarak. Nedense bişey diyemedim olduğum yerde kalakaldım.

''Sanırım geç kalıyoruz. Devam edelim mi?''diyerek konuyu saptırdım.''Haklısın tamam.''dedi ve arabayı sürmeye devam etti.''Ee keşke sevgilini de çağırsaydın o da gelirdi.''dedim.

''Benim sevgilim yok. O yüzden çağıracağım biri de yok.''dedi ama o yanındaki boya küpü de kimdi??

Üstelemedim. Demek ki takıldığı biriydi.''Biliyor musun Türklerden hiç hoşlanmam.''dedi. ''Emin ol Türkler de sizden hoşlanmıyor.''dedim bende karşılık olarak. ''Siz Türkler çok iddialısınız ama bi sonuca asla varamazsınız.''dedi. ''Sanırım Türk biri sana fena koymuş olmalı ki Türklerden nefret ediyosun.''dedim sırıtıyordu ki bu lafım üzerime ciddileşti. E napsaydım lafının altında kalamazdım öyle değil mi??

Sonunda mekana gelmiştik. Kapıda bir sürü kameraman vardı. Hepsi Marco'ya soru sordu tabi hiçbirini anlamadım. Marco'da onları umursamadan hem benim hemde kendisinin içeri girmesine yardım etti. İçerisi bayağı kalabalıktı. Özge'yi gördüm sanırım bizden önce gelmişlerdi.

Yanıma geldi ve bana şu cümleyi söyledi:

"Emin ol yarın bu kadar mutlu olmayacaksın Merve.'' Ben anlamamıştım ve suratımdan da belirtmeye çalıştım. Ama gerçekten ne demek istediğini anlamadım ''Yarın neden bu kadar mutlu olamayacam ki.."

Evet bir bölüm sonu daha. Okuduğunuz için teşekkür ederim :)

NOTHİNG LİKE USHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin