Ağzından çıkan tek cümle
''Reus seni seviyorum.''oldu. Tam bunu söyledikten sonra gözlerimi kapattım. Tam o sırada son sürat bi araba geliyordu frene bastı ve durdu. Gelen inanmıyorum gelen Reus'tu beni nasıl bulmuştu diye kendime soramadan adama bi yumruk çaktı.
Adamı yere yatmış vuruyordu diğer adam kaçıyodu. Reus resmen adamı öldürecekti. ''Reis tamam bırak yeter görmüyo musun öldüreceksin.''
''Geberteyim mi lan seni ha geberteyim mi''diye bağırıp adamı vuruyordu. ''Reus yalvarırım bırak hadi gidelim lütfen yapma bırak ne hali varsa görsün.''dedim ve durdu.
Ayağa kalktı ve bana bakarak ''Sana bişey yaptı mı söyle, bişey yaptı mı.''diye bağırdı. ''Hayır yapmadı bana bişey yapmadı gidelim hadi lütfen.''dedim bi yandan da ağlıyordum. Geri dönüp adama bi tekme daha attı ve kolumdan tutup beni arabaya bindirdi, delirmiş bi hali vardı. Titreyen elleriyle emniyet kemerimi bağlıyordu. ''Tamam ben hallederim, ben yaparım.''dedim.
Sürücü koltuğuna geçti ve son sürat oradan ayrıldık.
-Arabada-
''Herşey benim yüzümden oldu ben ben tam bi aptalım. Kendimi asla affetmeyecem.''diyordu. Resmen 200'le gidiyorduk yani yaklaşmıştık. ''Reus sakin ol yavaşla kaza yapacaz şimdi, yavaşla diyorum sana. Bana bişey yapmadı işte.''
''Ben Olmasaydım eğer..''dedi ve bağırarak ''Lanet olsun kendimden nefret ediyorum nefret.''dedi.
Cebinden telefonu çıkardı ve Marcel'i aradı. Olan biteni daha doğrusu beni bulduğunu ve merak edilecek bişeyin kalmadığını söyledi. Telefonu kapattıktan sonra sahil gibi bi yere getirdi. Karanlıktı hava ama ay'ın ışığı sayesinde çok güzel bi atmosfer oluşmuştu. Araban indi ve benimde kapımı açıp inmeme yardım etti. Daha sonra o önden gitti bende onu takip ettim.
Kayalıkların olduğu yere gidip oturdu. Elleriyle yüzünü kapatmıştı. Derin bir ''of '' çekti. Bu hali beni gerçekten üzüyordu. Yaptıklarından pişman olduğu her halinden belliydi. ''Reus ben o sinirle o şaşkınlıkla nereye geldiğimin farkında değildim. Bi anda oldu herşey.''diyebildim sadece.
''Ben böyle olsun istemedim. Yanındaki çocuğun senden hoşlandığını sanmıştım.''
''Hayır biz sadece orada tanıştık sadece sohbet ettik hepsi bu. Ben, ben bana bunu nasıl yaptığına inanmıyorum. Bu şekil hayal etmiyodum. Ne bileyim ben sanırım kafamda kurduğum senaryolara aldanmışım. Karşılığını alamayınca da şaşkınlığımı başıma bela alarak belli ettim.''
''Ben bilmiyorum. Yani seni sanki senelerdir tanıyormuşum gibiyim. Sana o derece bağlandım. Biliyorum çok saçma ama.''dedi ve cümlesinin devamını getirmedi. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. ''Reus saçma değil. Sen sadece beni sevdiğini yanlış bi zamanda yanlış bi hareketle itiraf ettin.''
''Ne yani doğru zamanda doğru bi hareketle söyleseydim bişey değişecek miydi?''diye sordu. ''Evet belki de. Çünkü bende senin yaşadığın duyguları yaşıyorum. Yani Reus bilmiyorum, belki çok abartıyor olabilirim sana öyle geliyor olabilir belki ama ben böyleyim. Beni orada herkesin içinde öpmen bana tuhaf ve çok saçma geldi. Ben böylesini ilk defa yaşadım anlıyo musun ilk defa.''
''Anladım.''dedi sadece. ''İyi o zaman beni eve götürür müsün?''dedim. Olur anlamında başını salladı ve ayaklanıp arabaya bindik. Yol boyunca arabada sadece sessizlik hakimdi. Aslında ikimizinde konuşmaya cesareti yoktu. Keşke bugün hiç yaşanmasaydı. Dün yaşadıklarımızla bugün yaşadıklarımız arasında o kadar saçma sapan bi fark var ki...
-Özge'nin anlatımı-
Marcel ben ve Robin evde Merve'yi ve Reus'u bekliyorduk. Robin ve Marcel oturuyorlardı. Ben ise bi sağa bi sola gidip geliyordum. Bi yandan da tırnaklarını yemeyle meşguldüm. Sonunda dayanamayıp:
''Off nerde kaldı bunlar ya. Marcel bi arasana Reus'u ne zaman gelecekler kaç saat oldu ya.''dedim. ''Ya kızım yeter uff başım döndü aa otur bi iki dakka gelirler birazdan. Hem aradı işte Reus Merve'de o da iyi işte.''dedi Robin, aslında benimde başım dönmüştü git gel git gel.
''Aynen Özge, Robin haklı otur biraz daha bekleyelim hem gelirler şimdi merak etme. Söz biraz daha geç kalırlarsa arayacam..''dedi Marcel. Bende oturdum. Odada iki dakkalığına sessizlik hakim oldu. Dışardan araba sesinin geldiğini fark ettik. Ben hemen ayaklanıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Reus ve Merve geliyorlardı. İkisinin de bitkin bi hali vardı.
''Sen naptığını zannediyosun ha, sen sen Merve'yi nasıl öpersin ha bu ne cesaret kim sana verdi bu cesareti sen kendini ne zannediyosun.''
''Özge yeter!!Sakin ol.''dedi Merve ve kolumdan tutup beni içeri götürdü. Marcel ve Robin telaşla Reus'un yanına gittiler. Biz ise odaya geçtik.
''Sen burda dur sakın laf etme Özge çok ciddiyim hiçbişey bilmeden konuşma. Ben şunlarla konuşup geliyorum.''dedi ve kapıya çıktı.
-Merve'nin anlatımı-
''Marcel Reus'u götürün sanırım iyi değil. Hepimiz sakinleştikten sonra konuşmalıyız. Hepimiz için en mantıklısı bu. İyi geceler.''dedim ve kapıyı kapattık. Çok geçmeden araba sesi geldi ve uzaklaştıklarını anladım.
Her neyse. Duş aldım kendime geldim ve olan biteni Özge sürekli beni sorguya çekti diye anlattım. Saat sabahın 4'üydü. Odamdaydım. Kafamı yastığa koydum çok geçmeden uyumuşum. Rüyamda saçma sapan şeyler gördüm. Ben Reus'un kucağında kanlar içinde yatıyordum. Bana ''merve beni bırakma beni terk etme sana yalvarırım.''diyordu ve ağlıyordu, şiddetle kalktım. Terler içindeydim nefes nefese kalmışım.
Derin bi nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Masada duran laptop'ımı elime aldım. Gelen kutumda bir sürü mesaj vardı. Ama benim dikkatimi en çok çeken...
Okuduğunuz için teşekkürler..