32.BÖLÜM

989 75 9
                                    

Bir tane sandalye çekip oturdum. Toprak çayını içerken birileri içeri girince sanki yiyormuş gibi yapıyordu. Canım sevgilim dedim içimden.

Birkaç lokma bir şey yedikten sonra midem bulanmıştı. Zaten boğazım ağrıdığı için zar sor yiyor ve yutkunuyordum. Yediklerimi de kusmak istemiyordum.

Bir bardak ılık su alıp yavaşça içtiğim sırada boğazım çok acımıştı. Sanki küçücük bir aralık kalmış ve su oradan zorla geçmek istiyormuş gibiydi.

Elimle boğazımı ovuşturdum. Bardağı masaya koyduğumda bakışlarım Toprak'ın bakışlarını buldu. Gözlerim dolmuştu biraz.

" İyi misin?"

Sorusuna ne diyeceğimi bilemiyordum. İyi değildim ama iyiyim demem lazım sanırım. Çünkü Toprak'ın üzülmesini asla ama asla istemem. Yalan da söylemek istemiyorum ama-

" Defne, iyi misin güzelim"
" Hiç sanmıyorum Toprak, boğazım çok kötü ve-"
" Tamam tamam, sakin ol. Hastaneye gitmek ister misin?"
" Senle mi? Çok isterim ama, hastanelik bir durumum varsa annemler götürmek ister"
" Kendimi biraz kötü hissediyorum dersin, sizin gelmemize gerek yok biz Toprak'la hastaneye gideriz dersin. Yani misafirleriyle ilgilenirler"
" Bilmiyorum"
" Durumun gerçekten o kadar kötü mü?"
" Hayır, sadece... Benim o halimi görmeni istemiyorum" dedim çekinerek.

Bana inanamaz gözlerle bakıp kafasını yukarıya kaldırdı ve küçük bı kahkaha attı. Bu sefer ben ona inanamaz gözlerle baktım. Neye gülüyordu? Kahkahası gülümsemeye dönüşürken bana doğru yaklaştı.

" Kızım biz sevgiliyiz, ki olmasakta Allah korusun. Bunun nesinden çekiniyorsun?"
" Öf tamam gidelim" dedim. Anneme sormaya gidecektim ama hâlâ uzaklaşmamıştı.

" Uzak dursana!"

Gülümsemesi daha da genişlemişti. Şu anda o kadar yakın duruyordu ki. Neyse. Her an annemler gelebilirdi ve Toprak hiç çekilecek gibi durmuyordu. Karnıma giren ağrıyla elimi direk karnıma götürdüm.

Toprak hâlâ gözlerime bakarken umarım karnımın ağrıdığını anlamaz diye düşünüyordum. Yüzüm bı anda buruşunca sandalyeden direk kalktı ve elini uzattı. Elini tutup sandalyeden kalktım.

" Sen üzerine bir şey al istersen ben annenlere sorup gelirim" dediğinde hemen kafamı salladım, önce banyoya gittim.

Yüzümü yıkadık tan sonra odama gidip ince bir süveter alıp dış kapının önüne gittim.

Toprak'tan

" Tamam teşekkürler"

Eczacının elindeki torbayı aldım ve hızla arabaya döndüm. Defne'yle hastaneye gitmiştik ve doktor şurup yazmıştı. Sanırım Defne istemişti. Eczaneye gelmiştik ve ben ilacını almıştım.

Arabaya bindiğimde arka koltukta uyuyan güzel gözlüme baktım. Sevdiğini uyurken izlemek içini huzurla doldurur derlerdi de inanmazdım. Çünkü bir sevdiğim yoktu o zamanlar. Ama artık var ve şuan hasta.

Şu hasta halleri çok tatlı ama bı o kadar da kötü hissettiriyor. Benimle hiç alakası yok ama sanki benim yüzümden olmuş diye düşünüyorum sürekli. Bunları Defne'ye söylesem beni deli sanardı heralde. Canım benim. Nasıl da güzel uyuyor.

Kafamı dikiz aynasına çevirdim. Bilmeden sırıtıyor muşum da haberim yokmuş.

Defne'den

Toprak heralde benim uyumadığımı bilmiyordu. Hangi insan iki dakika da uyuyabilirdi ki? Yani eğer öyle birisi varsa bunun özel bir güç olduğunu bilmesini isterim. Ben de çok geç uyumam aslında. Genelde hayaller kurarım. İçinde Toprak'ın da olduğu.

Evet sırıttığımı biliyorum. Ama Toprak'ı görseniz siz de sırıtırsınız. Yola bakarken kaşlarını çatması ve ciddi bir şekilde -tabi bir de yakışıklı- yola bakması. Bir ara aynadan bana bakıp gülümsemesi çok ama çok tatlıydı. Yerim ben bu çocuğu be.

Artık numara yapamayacaktım. Gözlerimi ağır ağır araladığımda karnımın ağrısının geçtiğini hissettim. Yani tam olarak geçmemişti ama gene de acı vermiyordu karnımın ağrısı.

" Uyandın mı güzelim?"
" Sanırım" dedim yorgun bir sesle.
" Uyandın uyandın, doktor şurup yazmış. Hap yutamıyor musun yoksa?" Dedi tek kaşını kaldırarak.

" Tabii ki yutuyorum, sadece şurupların tadı daha güzel"
" Ama hapların tadı yok ki kötü olsun"
" Sorun da bu, hiç bir tadı yok. Mesela turuncu şurup biraz ekşimsi ama güzel"
" Pembesi de tatlı"
" Aynen, bak sende biliyorsun"
" Biliyorum, nasıl unutabilirim. Bu arada doktor pembe olanından yazmış"

Bir ilaç için bu kadar sevineceğimi sanmıyordum. Hem tadı güzel, hem de iyi geliyordu. Pembe şurubu seviyordum. Hasta olmak kötü tabii ki ama bı şekilde hasta oluyorduk. İlaçların da tadı güzel olunca en azından biraz motive oluyorduk.

" Versene bı kaşık içeyim"
" Olmaz, tok karına içmen lazımmış"
" Off, yemek yiyesim yok ki"
" Annenin çeşit çeşit yemek yaptığına eminim. En azından bir kaç lokma yersin. O kadar yapmış sonuçta. Yemeni isterse anneni mi kıracaksın?"
" Hayır ama-"
" O zaman itiraz yok, hastasın diye kilo vermeyeceksin. Anlaştık mı güzelim?"
" Anlaştık sevgilim"

Toprak gülümsediğinde bende gülümsedim. Sonra gülümsemem sırıtmaya dönüştüğünde Toprak direk tek kaşını kaldırmıştı.

" Ne oldu?"
" Hımm-"
" Korkmalı mıyım?"
" Hayır, sadece benim uyuduğumu sanıyordun ve beni izliyordun ya. Anladığın üzere uyumuyordum aslında"
" Olsun, ben seni her türlü izlerim. Uyku numarası yaparken veya gerçekten uyurken"

Bakın bu cevabı beklemiyordum. Sanki biliyordu. Gerçekten uyumadığımı.

" Biliyodun di mi?"
" Neyi?"
" Uyumadığımı"
" Cidden bilmiyordum. Gerçekten uyuyorsun sanıyordum ve umarım bir gün gerçekten uyuduğun zaman seni görebilirim"
" Umarım"

Kırmızı ışıkta durunca bana döndü ve kocaman gülümsedi. Eğilip yanağımı öptüğünde şaşırdım. Hiç beklemiyordum ve doğrusu hoşuma gitmişti. Dudaklarını yanağımdan çektiğinde dudağımı bükmüştüm.

Önüne döndüğünde yeşil ışık yanmıştı ve arabayı sürerken dudağının sol tarafı kıvrılmıştı. Bende sırıttığımda direk bana baktı.

" Ne o hoşuna mı gitti yoksa?"
" Tabii ki de"
" Ne kadar da açık sözlüsün sen öyle bakiyim"
" Sende hasta olucaksın, bu hoşuma gitti"

Somurttuğunda kahkaha attım. Kemerimin izin verdiği kadar eğildim ve çene kasından öptüm. Kaşlarını çatıp aynadan bana baktı. Yalandan öfkeyle konuştu.

" Bi daha ben araba kullanırken yapma şunu, tamam mı güzelim"
" Sana da yaranılmıyo bı türlü" dedim bende yalandan üzüntüyle.

" Güzelim şaka yaptığımı anladın diye ummuştum ama-"
" Anladım ben, sen merak etme"

Evimizin önüne gelmiştik. Öndeki koltuktan şurup poşetini alıp kapıyı açmaya çalıştım ama açılmadı. Kilitliydi.

" Daha bir hafta bile olmadı biz sevgili olalı. Neden üzüldün veya kızdın anlamıyorum. Evet itiraf etmeliyim trip atman hoşuma gidiyo. Çok şirin okuyorsun. Kocaman sarılıp öpesim geliyo. Ama üzülmeni istemiyorum. Kızsan da öfkelensen de sorun değil. Sadece üzülmeni istemiyorum, sen üzülünce bende üzülüyorum. Beni az önce, ilk kez öptüğün de çok sevindim ve heyecanlandım. Ama kaza yapsaydım ve sana bir şey olsaydı çok üzülürdüm, kahrolurdum. Öfkelenmem de yalandandı. Biliyorsun değil mi sevgilim?"

Tabii ki biliyordum. Hem neden böyle duygusal bir konuşma yapmıştı ki? Gözlerim hafif dolduğunda onun gözlerininde dolduğunu gördüm. Şuan da ikimizin gözü de yeşil boncuk gibi duruyordu.

Ellerimi hemen boynuna doladım. Şuan da ağlamak istiyordum ama Toprak'ında ağlayabileceği ihtimali gelmişti aklıma ve hemencecik gözlerimi silmiştim.

" Bak bende hasta oldum şimdi, alırım şurubundan bi dal"
" Yalandan kızdığını biliyordum ve bende yalandan üzgün numarası yapmıştım"

Ellerini belimden çekip burnunu burnuma sürttüğünde kıkırdamıştım.

" İnandırdın kız beni" dediğinde güldüm.

Bölüm nasıldı??

Kalbimin KomşusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin