Arkadaşlar bu kitaba 2 haftada bir bölüm atacağım için o süre zarfında yazdığım Sarı Çingene textingi okuyabilirsiniz. O na daha sık bölüm atıyorum çünkü.
Azra'nın ısrarlarına dayanamayıp kabul ettim. Daha doğrusu tehditlerine. Ben gitmezsem o da gitmezmiş. Çekinirmiş. Bugüne kadar hiç kimsede çekinmemişti. Evren özel sanırım onun için.
" bi sorun mu var"
" hayır ama onun gibi bir şey"
" ne oldu?"
" Azra ve Evren biraz bunalmış. Deniz kenarında oturalım sıcak olursa da gireriz diyorlar ama benim ne mayom ne doğru dürüst kıyafetim var. Sevgilim sağ olsun"
" istersen sana yeni kıyafetler alırım"
" hayır, hiç gerek yok. Azra eve geliyormuş zaten ondan alırım yedek mayo ve kıyafet"
" Tamam sorun ne o zaman, siz hazırlanın sonra aşağı gelirsiniz arabayla gideriz bu sefer"
" çok istekli değilim gitmeye ama neyse. Bence de arabayla gidelim, görüşürüz birazdan"Telefonumu alıp Azra'lara gittim. Çoktan gelmiş zaten. Bana yedek kıyafet verdi ama ondan önce neden Toprak'lara gittiğimi anlattırdı.
Şimdi siz diyorsunuz ki Azra'nın da dersleri kötü değil mi. Teşekkür aldı falan. Ama Evren birbirlerinin eksiklerini kapatacaklarını söylemiş. Ve bence mantıklı da.
Hazırlanıp aşağıya indiğimizde Evren'in de geldiğini görünce gülümsedi Azra. Bende gülümseyerek Toprak'ın yanına gittim. Azra Evren'in açtığı kapıdan girerken bende Toprak'ın yanına bindim.
Birkaç dakika sonra deniz kenarındaydık ve herkes havlu sunu serip oturmuştu. Hava tam deniz havasıydı. Ne bizi yakacak kadar sıcak olan güneş vardı, ne de havluya sarınıp oturacağımız kadar esiyordu.
Biraz oturup hepimizi sıcak basınca denize girmeye karar verdik. Ben Azra'yla Evren'i yalnız bırakmaya çalışırken Toprak beni ıslatmakla meşguldü.
Neyse ki ben onlardan uzaklaşırken yanımdan geliyordu. Yeteri kadar uzaklaşınca bende ıslattım Toprak'ı. En sonunda beni omzuna alıp attığında burnum hissedemeyeceğim derece de yanmıştı ve gözlerim kaşınıyordu.
Gene yapmıştı yapacağını. Kıyıya çıkıp belime dolandım havlu mu. Terliklerimi de ayağıma giyip şezlonga uzandım. Zaten yorulmuştum yüzmeye çalışmaktan. Evet, çalışmaktan diyorum çünkü Toprak bir türlü rahat bırakmadı ki yüzeyim.
Havlumu şezlonga uzunca serdim ve şapkamı da takarak biraz uyumaya çalıştım. Yanımdan gelen tıkırtılar sayesinde Toprak'ın da çıktığını anladım denizden. İyi baş başa bırakmış onları da çıkmış.
Üzerime su damlaları gelmeye başladığında yüzümdeki şapkayı alıyordum ki bacağımın ve belimin altındaki eller beni kaldır ve şapka yere düştü.
" bıraksana be!"
" her denize geldiğimizde böyle mi yapacaksın"
" içim dışım tuzlu su olursa böyle olacak tabi. Normalde mızmız biri değilim"
" o zaman her böyle yaptığında seni denize atmak durumunda kalıcam"
" hayır, beni denize atmayacaksın! Değil mi?"Evet, atacaktı. Ben kucağında debelenirken o yavaş yavaş yürüyordu denize doğru. İyice suya battığımızda kendimi bolca tuzlu suya hazırladım.
" bırakacak mısın"
" yoo rahat böyle, değil mi?"
" yani, burada öylece durmak tuzlu suya bat aktan daha iyidir. Ama Bi sorun var"
" ne?"
" ayağımda terliklerimi vardı ve sayende artık yok, su da kayboldu"
" o zaman seni her yere kucağımda götürücem. Doğru mu anladım?"
" bilerek yaptın de mi? Taşımak zorundasın artık ne yapalım"
" zorunluluk olmaz benim için merak etme"Benim için hava hoştu. Yürümek zor değil ama sevdiğiniz adamın sizi taşıması güzel bir histi. Kendisi de zorunluluk olmadığını söylediği için onun içinde sorun olmadığını anladım.
" Azra'lar çıkıyor. Bizde çıkalım istersen"
" sıkıldın mı"
" hayır, sadece sanırım gitmek isteyebilirler. Kuruyalım gidene kadar"
" biraz otursunlar beraber, sonra çıkarız"Kafamı biraz geriye yatırıp saçlarımı ıslattım. Kafamı kaldırıp gözlerimi açtığımda alnım Toprak'ın alnına değiyordu. Burnunu burnuma değdirdiğinde kafamı geri çekmek istedim ama bir eli kafamın arkasındaydı.
Kalbim hızla çarparken karnım sitresten ağrımaya başlamıştı. Bir elim boynuna dolanmışken diğer elimle karnımı ovuşturdum.
Gözlerinin içine girecek işim gibi hissediyordum ve bu sorun değildi. Kafamın arkasındaki elini yanağıma koyarken bende karnı daki Elimi saçlarına götürdüm.
Hani elinizi ağzınızın 1 santim uzağına koyup nefes aldığınızda kendi nefesinizi hissedersiniz ya. Benim dudaklarımın karşısında elim yoktu. Toprak'ın dudakları vardı ve nefeslerimiz birbirine karışıp tekrar bizi buluyordu.
Ben onun saçlarını okşarken o da benim yanağımı okşuyordu. Elimi avuç içine yatırdığım sırada sanki aynammışçasına o da aynı anda eğdi kafasını. Alnı ve burnu benden uzaklaşırken dudakları yakınlaşıyordu.
" Defneeee"
Evet. Azra'nın sesiydi bu. Haklısınız. Herşeyin içine etti. Sinirle gülerken kafamı arkama çevirdim ve elini sallayan Azra'ya denizden çıkıp saldırmamak için zor tuttum kendimi.
" Nee vaarrr!?"
Aşırı sinirli bi sesle bağırmıştım. Azra sadece eliyle gelmemizi işaret etti ve az önce oturduğu yere oturdu tekrar. Kollarımı Toprak'ın boynuna doladım ve öylece yürüdü denizde.
Suyun belimize geldiği yerde inmiştim ve el ele çıkmıştık denizden. Havlumu belime doladım ve oturdum. Azra'ya kızgınım ama bizi o şekilde görmemiş olması iyiydi.
" sevgilim, Evren ve Azra gidicekmiş. İstersen biz de gidelim"
" Tamam"Kafam önüme eğilmiş bir şekilde cevap vermiştim. Ne? Tabii ki de çekinmiştim. O kadar yakınlık fazlaydı.
Salak, sevgilin o senin. Saçmalama
Teşekkür ederim iç sesim ama sen karışma.
İyi be, sen çekinmeye devam et böyle. Utangaç seni. Az önce Azra büldü diye kızdın, şimdi ne oldu?
Karışma demek ne demek acaba. Sus!?
İç sesim haklı olabilirdi. Azra'ya böldü diye, iç sesime olanı söyledi diye kızmıştım. Salaktım cidden. Ama iç sesimi asla haklı bulmamalıyım. Yoksa her şeye karışabilir.
Eşyalarımızı topladıktan sonra arabaya bindik ve kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra Toprak eğik kafamı kaldırıp yüzümü kendine çevirdi.
" ne oldu?"
" hiç bir şey, sadece biraz boynum ağrıyor da"
" alla alla, öyle olsun bakalım"Sırıtarak önüne döndü tekrar, ben onu izlemeye devam ederken. Ona baktığımı anlayıp bana döndü ve göz kırptı. Kafamı tekrar utançla eğdim ve pencereden dışarı baktım.
Neden bu kadar çok utangacım ki. Bu çok saçma. Telefonumu çıkartıp saate baktım. 18.40'tı. Annem lerim gelmesine 1 saat vardı daha.
Eve varınca kurumuş kıyafetlerimi giyip Azra'nın kıyafetlerini götürdüm. Ben Azra'lar da bi yarım saat oturmuştu ve sırada Toprak'ta duş almış, üzerini değişmişti.
Tekrar Toprak'ın yanına gittiğimde elinde bir mektup olduğunu gördüm. İkimize yazılmıştı ve Başak'la Doğu yazmıştı.
Sevgili Toprak ve Defne;
Sevgili olduğunuzu öğrendik, yakışır. Ama bir sorun var. İçime doğdu. Aileler bilmiyor değil mi? Tam da tahmin ettiğim gibi. Merak etmeyin sizden hiç bir şey istemiyorum. Ve bu sizi çıkmaza sokuyor. Hemen gerilmeyin daha vaktiniz var. Sizinle biraz uğraşacağız, çünkü bu bizi mutlu ediyor.
Unutmadan, resme bakmayı unutmayın. Güzel çıkmışsınız.
Ne resminden bahsediyor bu derken Toprak zarfın içinden bir tane resim çıkardı. Bu ikimizdik. Bu sabah balkonda otururken çekilmiş fotoğrafımızdı.
Toprak umursamaz tavrıyla mektubu yanına koyarken ben şok içinde bakakaldım. Bizi mi izliyorlardı? Ya bütün gün de izledilerse?
Bölüm nasıldı!?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin Komşusu
Ficção AdolescenteYeni bir apartmana taşınan Defne İrem komşularına ve mahallesine alışmak ister. Ve alışması kolay olur. Çünkü karşı apartmana eski okuldan en yakın arkadaşı Azra taşınır. İlk başta hiç anlaşamadığı ama sonradan ne olduklarını bile bilmeden birlerin...