Mutfakta ses çıkarmamaya çalışarak kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya çalışıyordum. Hava aydınlanmış kar durmuştu. Güneş çıkmıştı ama yinede çok soğuktu. Dün çorbasını içtikten sonra hemen uyumuştu ve ben bütün gece gözümü kırpmadan onu izlemiştim.Uyurken arada konuşuyordu sanki bir şeyden korkar gibiydi. Zaten normal bir hayatı olsa dün onu donmaya yakın bulmazdım. Ya birinden kaçıyordu yada delinin tekiydi.
Tepsiye ekmekleri ve haşlanmış yumurtaları koydum bardaklarıda alıp kanepenin önünde durdum. Küçük sehpanın üstüne tepsiyi koydum ve ocaktaki çaydanlığın altını kapatıp tabureme oturdum. Bardaklara çayları koyduğumda kokusu tüm eve yayılmıştı.
Jimine baktığımda kaşları çatılmıştı gözlerini kırpıştırdı ve yavaşça araladı.
"Günaydın, bir şeyler hazırladım acıkmışsındır." Kanepede hemen doğruldu ve üstündeki battaniyeyi üzerinden alıp omuzlarına aldı.
"Size zahmet verdim, kar tekrar bastırmadan giderim." Gözlerini kaçırarak söylemişti benden çekiniyordu ama bu en son istediğim şeydi.
"Önce yemeğini ye jimin sonrasına bakarız." Bardağı alıp ona doğru uzattım gülümseyip küçük parmaklarıyla kulpundan tuttu ve dudaklarına götürdü. Bir yudum aldığında göz ucuylada beni izlediğini hissediyordum.
İkimizde konuşmadan yemeklerimizi yemiştik tepsiyi alıp mutfağa götürdüm. Tekrar salona geri döndüğümde ayaklandığını gördüm. Kıyafetlerini alıp bana baktı. Üstüne verdiğim kıyafetler bana kısa olmasına rağmen onda bol duruyordu. Eşofmanının paçaları yerdeydi bu haline gülmemek için dudaklarımı dişledim.
"Lavabo ne tarafta acaba?" Parmağımla mutfağın yanındaki yeri gösterdiğimde başıyla onaylayıp içeri girdi. Şöminenin yanına gelip iki odun daha attım ve ateşin sıcaklığını hissettim. Gözlerimi bir kaç saniye kapattığımda burnuma gelen kokuyla gözlerimi tekrar açtım.
Kokunun baskın gelen tarafına doğru yürüdüğümde kanepeye doğru adımladım. Burnumu kokuyu daha çok almak için havayı kokladığımda yastıktan geldiğini anladım.
Elime yastığı aldım ve kokladım.
Kardelen... Bu hiç bir kokuya benzemiyor, o kadar tarif edilemez bir koku ki hiç bir çiçek kokusuna benzemiyor. Kendine has,naif ve kendine çeken bir koku.
Kapı açılma sesi duyduğumda elimdeki yastığı kanepeye bıraktım ve örtüyü düzelttim.
Giyinmişti kendi kıyafetlerini giymişti ama benim kıyafetlerim onun üstünde daha güzel duruyordu.
"Her şey için teşekkür ederim artık gitmeliyim..." Kanepede duran montunu aldı ve bana baktı. Gitmesini istemiyordum evet sessizliği seviyordum yalnız olmayı seviyordum ama yinede gitmesin benimle burada kalsın istiyordum.
Uzun zaman sonra ilk defa bir şey için heyecanlanmış ve insan olduğumu hissetmiştim.
"Nereye gideceksin ki? Hem buraya nasıl geldin? Yürüyerek merkeze gitmen iki saatini alır. Kar da başlayacak birazdan." Sakin kalmaya çalışmıştım ama hiç nefes almadan söylemiştim.
"Gidecek bir yerim yok, buraya uzun bir yoldan geldim koşarak... Artık gücüm tükendiğinde ağaca yaslandım dinlenmek için ama kalkamadım. Uyku bastırdı her yerim sızlamaya başladı." Elini gözünün önüne düşen saçına getirdi ve oynamaya başladı.
"Kimden kaçıyordun?" Ona doğru yaklaştığımda gözleri büyümüş bir şekilde bana bakmıştı.
"K-kimseden." Kekelemişti, benden mi etkileniyordu yoksa sakladığı şey yüzünden miydi?
"Sana yardım edebilirim anlatırsan. Anlatmak istemezsende zorlayamam ama bil ki benim yanımda sana kimse bir şey yapamaz." Çatık kaşları gevşemiş dolgun dudaklarını ısırmıştı.
Bir şeyler söylemek istiyor ama yapamıyordu eliyle saçlarını kaşıdı ve derin bir nefes aldı. Zorlandığını anladığımda daha da yaklaştım ve ellerimi omuzlarına koydum. Bu hareketimi beklemiyor olacak ki bir adım geri gitmişti.
"Ben burada yalnız kalıyorum geçimimi ilerdeki gölden balık tutarak sağlıyordum. Eğer istersen benimle burada yaşayabilirsin. Kış bitene kadar... Sonrasına bakarız."
Ne güzelde yalan söylemiştim öyle, 'geçimimi balık tutarak sağlıyorum.' ben buraya geldiğimden beri çalışmıyordum bile çünkü paraya ihtiyacım yoktu.
İnsanların demesiyle zengin şanslı piç kurusunun tekiydim."Çok sevinirim ben çalışıp size kiranızı ödeyeceğim!" Ellerini yumruk yapıp sevinçle havaya kaldırmıştı. Daha sonra ne yaptığını anlamış olacak ki utanıp geri çekilmişti.
"Yani kış bitene kadar..."
Gülümsedim eğer benden hoşlanmasaydı ve güvenmeseydi çoktan bu söylediğime karşı çıkar ve giderdi. Ama gitmemişti...
Jimin montunu çıkardı ve etrafa baktı. Elini beline koyup kaşlarını çattı. Kendinin nasıl sevimli göründüğünü bilmeden yapıyordu bunları birde kendini benim gözümden görebilseydi keşke...
"Buralar biraz dağılmış ben hemen toparlayacağım siz sadece oturup dinlenin." Mutfağa gittiğinde bulaşıkları yıkamak için sıcak su ayarladı.
"Bana lütfen sizli konuşma jimin. Namjoon de yada Kış gü-"
"Tamam Namjoon." Bana bakıp söylediğinde gözlerimiz bir anlık birbirini bulmuştu. Gülümsedim ve başımı salladım. Sanırım bu sessiz ev artık daha canlı olacaktı...
Nasıl gidiyor ve ben çok heyecanlanarak yazıyorum umarım severek okuyorsunuzdur💜
MinJoon'u çok sevin🐥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi ☼ NamMin✔️
Ficción General"Neden ölmeme izin vermedin ki kış güneşi?" Bir fırtınada beyaz karların üstünde ölümü bekleyen minik bedeni bir mucize gibi gelen güneş saçlı bir adam kurtarmıştı. Ölümden kurtarmış yaşam vadetmişti küçüğe. İkisinde öğrenecekleri çok şey vardı birb...