Medyayla okuyunuz
Banyodan çıkıp bornozu üzerime geçirdim ve yüzümde ki gülümsemeyi engellemeye çalıştım ama yapamıyordum hala inanamıyordum. Üç günde o kadar şey değişmişti ki hayatımda inanmakta güçlük çekiyordum. Cehennemeden kaçıp bir cennete düşmüştüm, normalde bu mümkün olmazdı. Cehennemde olanlar orada kalmaya mahkumdu cennet yasaklıydı...
'Ama unutma ki Jimin sen bir meleksin ve melekler cennete girmekte özgürdür.'
Kapıyı açıp odaya girdiğimde giysi dolabını açtım gözlerim şaşkınlıkla büyümüştü çünkü içersinde bir sürü kıyafet vardı. Nasıl bedenimi ve bana uyan şeyleri alabilmişti ki? Elime beyaz bir kazak ve gri eşofman altı aldım ve giyindim. Ayndan kendime baktığımda gülümsedim çünkü bedenime tam olmuştu.
Aynalı masanın önünde duran şeyler dikkatimi çekmişti, boş bir çerçeve vardı yanında takı kutusu duruyordu ama boş olmalıydı içerisini açtığımda bir kaç kolye ve küpe olduğunu gördüm ve hepsi de çok zariftiler. Sanırım bunlar Namjoonundu o yüzden hemen kapağını kapattım ve yanında duran parfüme baktım şişesi çok güzeldi çiçek şeklindeydi. Kapağını açıp burnuma getirdiğimde gözlerim büyüdü.
Kardelen çiçeği kokusu... Bu benim kokumdu bu kokuyu çok severdim benim imza kokularımdandı. Ama nasıl bilebilirdi ki? Tesadüf olmalıydı, belki de kendi kullanıyordu yada eski sevgililerinden kalmıştı...
Bir süre kokladım ve gözlerim doldu bu koku bana ailemi hatırlatıyordu 18.Doğum günümde hediye olarak almışlardı bu kokuyu bende o zamandan beri hiç değiştirmemiştim parfümümü... Bir kaç fıs üstüme sıktım ve yerine bıraktım umarım bana eşyalarını karıştığım için kızmazdı.
Islak saçlarımı havluyla kuruttum ve elimle düzeltip odadan aşağıya indim, televizyon sesi duyduğum için Namjoonun aşağıda olduğunu düşünmüştüm ki doğru tahmindi.
Koltukta oturmuş gazete okuyordu beni fark ettiğinde gazeteyi hemen katlayıp bir kenara attı ve beni baştan aşağıya süzdü.
"Yarın alışverişe çıkalım ben kendi zevkime göre aldırdım. Sen istediğini alırsın." Yanına oturduğumda tüm yüzümü inceledi ve gözlerini kapattı. Tam bir şey söyleyecekti ki kapı çaldı.
"Pizza söylemiştim... Seversin değil mi?" Başımı salladığımda yanımdan kalktı ve kapıyı açtı. Yanıma iki büyük boy pizzayla döndüğünde masaya bıraktı ve poşetten kolaları çıkarttı.
"Kıyafetlerin hepsi bana göre ve benim zevkime göre. Çok beğendim teşekkür ederim..." Oturmam için sandalyeyi çektiğinde koltuktan kalktım ve çektiği sandalyeye oturdum. Bu adam baştan aşağıya zarafetti...
Yanımdaki sandalyeye oturdu ve kutuları açtı, sanırım kendisi de banyo yapmıştı çünkü hafif ıslaktı giydiği bol siyah kazak ve altına giydiği siyah eşofmanla bile mükemmel görünüyordu.
"Acıkmış olmalısın ben kurt gibi acıktım!" Dediğinde pizzadan bir dilim aldı ve kendi yiyeceğini düşünürken tam tersini yapıp bana doğru uzattı. Elinden alıp bir ısırık aldım, beni bir çocuk gibi besliyor ve davranıyordu. Bu davranışı hoşuma gidiyordu ne yalan söyleyim. Kendi de bir dilim alıp ısırdı ve gülümsedi.
"Uzun zamandır pizza yemiyordum özlemişim." Gülümsedim ve başımı salladım çünkü bende uzun zamandır yememiştim. Aslında o adamla kaldığımdan beri düzgün bir şey yiyemiyordum. Pizza çok severdim özellikle annemin yaptığı ev yapımı pizzayı... Düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve Namjoona döndüm içimi kemiren o soruyu sormam gerekiyordu.
"Bana neden yalan söyledin?" Söylediğim şeyle duraksadı ve elindeki pizzayı kenara koydu. Derin bir nefes alıp dışarıya verdi.
"Benim yanımda kalman için söyledim. Bilmiyorum aklıma birden geldi ve söyleyiverdim... Özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi ☼ NamMin✔️
Tiểu Thuyết Chung"Neden ölmeme izin vermedin ki kış güneşi?" Bir fırtınada beyaz karların üstünde ölümü bekleyen minik bedeni bir mucize gibi gelen güneş saçlı bir adam kurtarmıştı. Ölümden kurtarmış yaşam vadetmişti küçüğe. İkisinde öğrenecekleri çok şey vardı birb...