Cenneti iki günde görmüş aşık olmuştum, kısa sürmüştü belki ama o muhteşem tadı almıştım bir kere. Zor olacaktı unutmak,bırakıp gitmek ama zorundaydım. Kendim için değil kış güneşi için yapmalıydım bunu...Cehennemine tekrar hoş geldin Park Jimin
•
"Bu dışarıdaki adam kim jimin?" Hala kapıyı yumrukluyordu perdenin arkasından gölgesini görebiliyordum perdeler kapalı olduğu için içerisini göremiyor daha çok deliriyordu."Ş-şey... o benim." Yutkundum boğazımda koca bir yumru oluşmuştu konuşamıyordum. Gözlerim dolmuş bir damla yanağıma akmıştı bile. Namjoon yanıma geldi ve ellerini yanaklarıma koydu ona bakmam için hafif kaldırmıştı.
"Sadece tek bir şey soracağım o adamla gitmek istiyor musun?" Gözlerimin içine bakıyordu kalbim hem korku hem heyecandan yerinden çıkacak gibiydi. Üzerine bir de ellerinin yanaklarımda olması o sıcak teması, gözlerimin içine bakması daha da ritmimi bozuyordu.
"İ-istemiyorum, ama mecburum yoks-" Namjoon elimden tutup yatak odasına doğru sürüklemeye başladı gardırobun önünde durdu ve kapılarını açıp kıyafetlerden yer açtı.
"Burada bekle sesini çıkarma sakın." Gözlerimden yaşlar daha fazla akmaya başlamıştı durduramıyordum. Onun nasıl biri olduğunu bilmiyordu nasıl acımasız psikopat biri olduğunu bilmiyordu.
"Lütfen yapma bak o sana zarar verir." Ellerimi tuttu ve güven verircesine sıktı şefkatle bakıyordu yüzüme küçük bir gülümse yüzüne yerleştirdi ve kapıları kapatıp gitti. İçime çok kötü bir his kaplamıştı ve bu huzursuz ediyordu. Dua etmeye başladım sadece tanrıya yalvarıyordum. Hiç bir zaman dualarım kabul olmamıştı ama lütfen bir kere kabul olsun diye yalvardım ağlarken sadece bir kere dualarımı geri çevirme...
•
Masadaki bardak ve tabakları hızlıca mutfağa attım ve kapının önünde durdum derin bir nefes alıp kolu çevirdim. Karşımda duran adama baktım sinirli olduğu her halinden belli oluyordu. Kırk yaşlarındaydı yüzü yaşına rağmen daha yaşlı duruyordu boyu benden kısaydı ve göbekliydi."Alıcaklı gibi hayırdır? Uykumu böldünüz umarım önemli bir şeydir!" Esnedim ve saçlarımı karıştırdım. Adam tam önümde durdu ve yüzünü bana yaklaştırdı. İçeriye bakmaya çalışıyordu.
"Buraya Jimin adında bir çocuk geldi mi?" Kapıyı biraz daha açtım görmesi için ve boş gözlerle baktım. İçeriyi radar gibi taradı ve bana döndü.
"Sence uzaktan yurda falan mı benziyor evim? Burada tek yaşıyorum ben." Cebinden mavi bir bere çıkardı ve bana doğru salladı.
"Bunu şu arkadaki büyük ağacın dibinde buldum, bu jiminindi! İki gün önce evden kaçtı. Yani buraya gelmiş olabilir. Onun yakınıyım lütfen gördüysen söyle." Elindeki bereye baktım ve omuz silktim. Adamın kaşları çatıldı ve sinirle soludu.
"Bak bilmiyorum tamam mı. Burada tek yaşıyorum ve uzun zamandır insan yüzü görmedim. Hem iki gün önce kaçtıysa emin ol ölmüştür. Bu soğukta hayatta kalamaz." Adam bereyi tekrar cebine koydu ve yumruklarını sıktı. Bereyi çekip ondan almak istemiştim onunla ilgili hiç bir şeyin onda olmasını istememiştim.
"Eğer görürsen beni ara lütfen." Montunun üst cebinden bir fotoğraf çıkardı ve bana uzattı. Jiminin fotoğrafıydı o adamda vardı yanında. Çok güzel görünüyordu ama mutsuz olduğu her halinden belli oluyordu. Fotoğrafı çevirdiğimde telefon numarası olduğunu gördüm. Başımı salladım ve adamın büyük jeepine binip gitmesini izledim. Arabanın içinde iki adam daha vardı.
Tamamen uzaklaştıklarında kapıyı hızla kapattım ve jiminin yanına koştum. Gardırop kapılarını açtım ve köşeye oturup bacaklarını kendine çekmiş jimine baktım. Zaten küçücükken daha da küçülmüştü, gözleri kapalıydı dua eder gibi ellerini birleştirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi ☼ NamMin✔️
Ficción General"Neden ölmeme izin vermedin ki kış güneşi?" Bir fırtınada beyaz karların üstünde ölümü bekleyen minik bedeni bir mucize gibi gelen güneş saçlı bir adam kurtarmıştı. Ölümden kurtarmış yaşam vadetmişti küçüğe. İkisinde öğrenecekleri çok şey vardı birb...