Şarkı; LP - The one that you love
Kollarımı iki yana açtım ve gerindim gözlerim hala kapalıydı kulağım da sadece bir telefon sesi yankılanıyordu. Namjoon neden bakmıyordu ki? Gözlerimi araladım ve büyük yatağın boş olduğunu gördüm. Gitmiş ve ben fark etmemiştim. Komidinin üzerinde hala çalan telefona baktım ve elime aldım.
"KışGüneşi Arıyor"
Gözlerim büyüdüğünde elimde hala çalan telefona baktım ve kaydırıp açtım.
"Günaydın uykucu, seni çağırdım ama uyanmadın. Bende pes edip gittim." Ellerimi saçlarımın arasına geçirdim ve telefondan saate baktım, saat biri geçiyordu.
"Sen nereye gittin ki? Ben özür dilerim keşke başımdan aşağıya bir sürahi su dökseydin." Söylediğim şeyle gülmeye başladı ama ben ciddi söylemiştim.
"Bir dahakine öyle yaparım o zaman. Ben markete geldim bir şeyler almak için dolap bomboştu. Ve telefon sipariş etmiştim sana sabah o geldi. Rehberindeki tek kişi benim bunun gururunu yaşıyorum." Gülümsedim ve başımı yastığa gömdüm.
Tek rehberimde değil, kalbimde de tek kişisin Namjoon...
"Teşekkür ederim... Sen gelene kadar bende çayı koyayım bari." Onayladığında telefonu kapatıp yataktan hemen kalktım ve örtüyü düzelttim. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım ve üstümü değiştirdim. Mavi bir kazak giydim altına da bej renkli bir pantolon geçirdim. Banyodan çıktığımda pencereye ilerleyip dışarıya baktım.
Kar düne göre daha şiddetli yağıyordu ve bahçenin her yerini kaplamıştı. Odamdan çıkıp aşağıya indim ve mutfağa geçip kettle'a su koydum. İçeri geçtim ve televizyonu açtım o sırada kapı çaldı. Namjoon gelmiş olmalıydı heyecanla kapıya koştum ve açtım ama gelen Namjoon değildi. Benden biraz uzun bir erkek vardı karşımda. Siyah dalgalı uzun saçları vardı, yüzü güzeldi. Kare gülüşüyle bana bakıyordu elinde hediye paketi vardı.
"Abim yok mu?" Elindeki paketi bana verdi ve içeri geçti.
"Şey markete gitti gelir ama birazdan." Bana bakmadan başını salladı ve montunu çıkarıp askılığa asıp koltuğa oturdu. Namjoo'nun küçük kardeşi olmalıydı.
"Normalde çalışanları alışveriş yapar kendisi gitmezdi." Gözleri üzerimde gezindi beni çalışan zannetmişti ama ne diyebilirdim ki? Ben onun sevgilisi mi? Daha aramızdaki şeyi adlandırmamıştık...
"Bana bir bardak su getirir misin?" Kumandayı aldı ve Netflixe girip bir film açtı. Mutfağa girdim ve sürahiden su koyup yanına geldim.
"Teşekkür ederim." Elimden alıp içti, namjoona benziyordu ama tavır olarak tam tersiydi hareketleri soğuk gelmişti.
"Abim dün gelmiş buraya neden geldiğini söyledi mi?" Ne demeliydim şimdi? Birisinden kaçıyorum ve abinde beni alıp buraya getirdi mi? Sıkıntıyla nefes verdim ve parmaklarımla oynamaya başladım.
"B-ben şey..." Kolumdan tuttu ve koltuğa yanına oturttu yüzü yüzüme yakındı kaşlarımı çatıp geri çekildim.
"Abim normalde bu kadar güzel birisini yanına almazdı şaşırttı beni." Parmakları saçımın önüne gittiğinde elini tutup durdurdu, bana Namjoon dışında başka birisinin dokunmasını istemiyordum, gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Taehyung! Uzak dur sevgilimden." İkimizde aynı anda kapıya döndüğümüzde Namjoonun çenesi kasılmış elindeki poşetlerle sinirle soluduğunu gördüm. Hemen kalkıp yanına gittim ve sarıldım kollarını bedenime sardı ve saçlarımı öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi ☼ NamMin✔️
Ficção Geral"Neden ölmeme izin vermedin ki kış güneşi?" Bir fırtınada beyaz karların üstünde ölümü bekleyen minik bedeni bir mucize gibi gelen güneş saçlı bir adam kurtarmıştı. Ölümden kurtarmış yaşam vadetmişti küçüğe. İkisinde öğrenecekleri çok şey vardı birb...