2 •Ateş•

1.3K 124 104
                                    


Elimde ki bardağı gevşekçe tutuyordum içindeki kahvenin yarısını içmiştim sadece ve kalanı da soğumuştu. Ama hala elimde duruyor ve büyük bir tembellikle pencereden bakıyordum.

Yavaş yavaş usul usul düşüyordu kar taneleri gökyüzünden yeryüzüne. Bulunduğum yer çok sessiz, o kadar sessiz ki bazen benim sesim bile fazla geliyordu kulağıma. Alışmıştım sessizliğe...

Evin içi soğumaya başlamıştı, şiddetle bastıran fırtına sıcaklığı düşürmüştü. Uzun süredir oturduğum kanepeden ağır adımlarla kalktım ve şöminenin başına geçip diz çöktüm. Ateş neredeyse sönecekti o kadar cılız yanıyordu ki. Tüm attığım odunları çoktan yemiş bitirmişti bile. Ne kadar süredir oturuyordum o koltukta ki?

1 saat,2 saat,3 saat?

Derin bir nefes alıp geriye verdim soğuk hava nefesime karışmıştı ve boğazımı kurutmuştu. Şöminenin yanında duran odunlardan alıp içine atmaya başladım ateş hemen harlanmış ve güçlü bir şekilde yanmaya başlamıştı. Yüzüme vuran güçlü ateş yakmıştı cildimi, ama hiç rahatsız olmamış ve geri çekilmemiştim.

Odunların olduğu yere baktığımda sadece üç tane olduğunu görmüştüm, akşamı bile çıkarmazdı bu. Dizlerimden güç alıp doğruldum ve masanın üstünde duran kabanımı giydim. Atkı ve eldivenlerimi de giyimdikten sonra kapıya yöneldim. Tahta zeminden çıkan gıcırtılar sessizliği bozmuştu.

Bu küçük kulübeyi seviyordum, bu sessizliği seviyordum. En çokta bu beyaz görüntü beni mest ediyordu.

Kapıyı açar açmaz yüzüme vuran rüzgar içimi titretmişti. Kar daha da büyük taneler halinde yağmaya başlamıştı.Fırtına güçlenmiş ve yürümeyi bile zorlaştırmaya başlamıştı.

Kulübemin arkasında boş bir depo vardı bende orayı odunları koyuyordum bittiğinde hemen oradan alıyordum kolayıma geliyordu. Odunluğun kapısını açtığımda gözüm solumda duran o büyük ağaca kaymıştı. Fırtınadan ve biraz uzak olduğundan dolayı göremiyordum ama sanki bir şey yatıyormuş gibiydi dibinde.

Bir hayvan olabilir miydi? Burada kurt ve tilki çok vardı onlardan biri olabilirdi. Sonuçta bir insan buraya gelmeye cesaret edemezdi ki yerleşim yerine uzaktı.

Tekrar önüme döndüğümde içimdeki bir his oraya gitmem gerektiğini söylüyordu. İçimdeki sese kulak verip büyük ağaca doğru yürümeye başladım. Normalde hislerimle hareket etmezdim daha çok mantığımla hareket ederdim ama ilk defa hislerime güvenmiştim.

Gözlerimi kısıp daha iyi bakmaya çalıştığımda fırtınadan dolayı yine bir şey göremiyordum ama bu bir hayvan bedeninden daha da büyük bir şeydi. Adımlarımı hızlandırmaya başladım nedensizce kalbim daha da hızlı atmaya başlamıştı.

Biraz daha yaklaştığımda bunun bir insan olduğunu gördüm ve korkuyla yanına koştum. Kar derindi ve ayaklarımı zor çıkarıyordum ama bacaklarım uzun olduğu için daha kolay başa çıkabiliyordum.

Bedeni ağaca yaslıydı ama sırtı kaymış ve karın üstünde yatıyordu. Ölmüş olabilir miydi? Bu soğukta yaşıyor olması mucize olabilirdi.

"Aman tanrım lütfen gözlerinizi açın."

Yanına gelip diz çöktüm ve üzerimdeki kabanı çıkartıp üstünü örtüp sarıldım. Arkamdan küçük de olsa bulutların arasında güneş belirmiş ve çocuğun yüzüne vurmuştu.

Beyaz teni soğuktan daha da solmuştu dudakları dolgundu çok üşümüş olmalıydı çünkü morarmıştı. Koyu kahve saçları vardı yüzü bir erkekten daha da güzeldi. Göğsü inip kalktığı için nefes aldığını anlamıştım. Gözlerini yavaşça araladı ve gözlerime baktı.

Kış Güneşi ☼ NamMin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin