"Yahu bıraksanıza gelmeyeceğim ben!" diye çemkirirken durdum.
"Kyungsoo gelmeyecek zaten boş yapma da yürü hadi." diyerek tekrar çekiştirdi Baekhyun.
"İyi de depresyonumu rahat rahat yaşatmadınız!" tekrar durduğumda Jeongyeon ciddiyetle bana bakıp konuştu.
"Depresyona girmeni gerektiren bir durum yok. Geri geldiği an özür dileyecek zaten ve barışacaksınız. Abartma." konuşmama izin vermeden çekiştirmeye başladığında ben konuşamadan Baekhyun araya girdi.
"Ayrıca, biz bir grubuz ve siz bırakın kavgayı kötü ayrılmış da olsanız buluşmalara gelmek zorundasınız. Sizin aranızda sorun olması hepimizi etkileyemez."
Jeongyeon mırıltılarla onu onaylarken bağırdım. "Ayrılmayı nereden çıkardın be?! Tabiki o kadar ilerletmeyeceğim!"
"Örnekti sadece."
Haftalık olağan toplantımız için Junmyeon'un evine gidiyorduk. Daha doğrusu ben zorla götürülüyordum çünkü evde kalıp içim çıkana kadar ağlamak istiyordum. Jeongyeon'un dediği gibi sinirim geçtiğinde gözlerimin içine bakarak "özür dilerim sevgilim" dediği an, ne olursa olsun affediyordum. Gerçi bu kez fazla kırılmıştım ama 2 kez özür dilese yeterdi büyük ihtimalle.
Aslında kavga bile etmemiştik. Kyungsoo bir akrabası mı ne evleneceği için ailesiyle şehir dışına gidecekti. Beni bırakıp gideceği için neden gittiğini gram takmamıştım. Ona trip atmakla meşguldüm ama sonuçta birkaç gün görüşemeyeceğiz diye, dün, o gitmeden buluşmak istemiştim. Annemin de buluşacağımız yerin oralarda işleri vardı. Ben de fırsat ayağıma geldiği için tanışmalarını istemiştim.
Ben onun annesiyle tanışmıştım ve bu sadece tanışmakla sınırlı kalmamıştı. Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği, beş çayı mıdır ne ondan, kısaca elinize ne geliyorsa birlikte milyonlarca kez oturmuştuk. Arada telefonla da konuşuyorduk.
Konuşmalarımızın yüzde doksan beşinde Kyungsoo'nun dedikodusunu yapıyorduk bu detayı da vermeden de geçmemem lazımdı.
Ben annesiyle bu durumdayken onun da benim annemle tanışmasını istedim. Annem bizimle beş dakika oturup gidecekti ama Kyungsoo bunu kesinlikle istemediğini, eğer annem gelecekse asla gelmeyeceğini sert bir şekilde söylemişti. Sadece tanışmalarını istemiştim kanka olun falan dememiştim yani. Biraz kırılmıştım, bu yüzden buluşmaya gitmedim. Gidersem kavga çıkardı çünkü ve ben kavga edip de ayrılmamızı istemiyordum.
Buluşma saatimizden bir süre sonra nerede olduğumla ilgili aradığında evde olduğumu söylediğim için benim çıkarmam gereken kavgayı o çıkarmıştı. Bağırıp üste çıkmış ve telefonu yüzüme kapatmıştı. Birkaç saat sonra özür mesajları ve telefonlar ardarda gelmeye başladı tabi ama biraz geç kalmıştı. Aşırı derecede kırgındım. İstiyorsa şehir dışına her nereye gittiyse artık orada kalabilirdi. Hiç umurumda değildi şu an.
Depresyona da girememiştim zaten.
Baekhyun ve Jeongyeon'un boş boş konuşmaları eşliğinde Junmyeon'un evine vardığımızda kapıyı yüzü sirke satan bir Dahyun açmıştı.
"Ne bu halin?"
Dahyun ağlamaklı bir şekilde "Minseok..." diyerek söze girdiğinde içeriden Minseok'un sesi geldi. "Junmyeon, çamaşır suyu nerede?"
"Benimle oyun oynamak yerine temizlik yapıyor!" Dahyun cümlesini hışımla tamamladığında Baekhyun kıkırdarken, Jeongyeon hızlıca ayakkabılarını çıkarıp Minseok'un sesinin geldiği tarafa yönelmişti.
Dahyun homurdanabileceği insanlar bulabildiği için konuşmaya başladığında Jeongyeon'un bağırtısı kulaklarıma doldu. "Junmyeon çamaşır suyu yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucky One
FanficNayeon yeni sınıfına doğru yürüyordu ama o kadar heyecanlıydı ki pek ilerleyebildiği söylenemezdi. Sınıfa adımını attığı anda birisi ona kafa attı... İçeride Twicexo var girin ya.