SINIR 50 VOTE. 50 YORUM.
🖤
"Hadi Dolunay," diyerek seslendi bana aşağıdan Selim. Alışverişe çıkacaktık ve ben giyinmeye çalışıyordum. Ama daha şimdiden giyinmekte çok zorlanıyordum. Üstümdeki sweatshirt'i gayet kolay giymiştim. Ama biraz belirginleşen karnım yüzünden taytımı giyemiyordum.
Dokuz aya gelince ne yapacağım acaba?
"Ya geldim." dedim ve taytımıda giyerek derin bir nefes aldım. Artık ayakkabımıda Selim giydirsin. Vallahi doğurup kalırım.
Yavaş elimde ayakkabılarımla aşağı indiğimde, "Yarabbi şükür." dedi. Sinirle baktım ve, "Hamileyim ben farkındaysan." dedim.
"Aman. Hemen duygu sömürüsü yap. Biri kızmaya ya da iş vermeye gelmesin. Hemen ben hamileyim." dediğinde güldüm ve ayakkabılarımı uzattım.
"Ne yapayım?" dediğinde, "Ayakkabılarımı giymem lazım." dedim. "E giy." diyerek omuz silkti.
"Ben üstümü zor giyiyorum. Sen giymeme yardım edeceksin ayakkabılarımı." dedim sinirle. Anlamıyordu. Hamilelik hormonlarından dolayı sürekli sinirleniyordum. Bana yaptığı veya yapmadığı her şeyde sinirleniyordum.
"Benim yerimde başkası olsa şimdiye çoktan kaçıp gitmişti." dedi ve ayakkabılarımı giydirmek için eğildi. Giydiğim bol sweatshirtten dolayı karnım belli olmuyordu. Ama onu orda hissediyordum.
Selim ayakkabılarımı giydirdikten sonra ayağa kalktı ve kapıyı açıp çıktı. Ben de hemen arkasından çıkıp kapıyı kilitledikten sonra asansörün yanında bekleyen Selim'in yanına gittim ve asansöre binip aşağı indik.
"Ne tür şeyler almayı düşünüyorsun beyimize?" dedi Selim gülerek. Komik bir şey yoktu aslında. Ama gülüyordu. Ben de gülüyordum. Ne güzel, gülelim böyle.
Arabada giderken sessizdik. Neden bilmiyorum Selim bugün biraz daha farklıydı. "Selim noldu?" dedim ona dönerek. Yoldan bakışlarını ayırmadan konuştu. "Bir şey yok. İyiyim."
"Bak. Seni iyi tanıyorum. Bir şey olduğunu anlayacak kadar," dedim ve güldüm. "Bak seni darp ederim."
O da güldü ve düz bir sesle, "Babam aradı." dedi.
Ağzım şaşkınlıkla açılmıştı çünkü Selim ne annesiyle ne de babasıyla on yıla yakın bir zamandır konuşmuyordu. Selim on sekiz yaşına girdiğinde çekip gitmişlerdi.
"Ne dedi?" dedi şaşkınlığım ses tonuma yansırken.
"Artemis'i hastaneye kapattırdığımı öğrenmişler. İkiside bağırdı çağırdı. Kardeşin o senin dediler. Oysa kapattırmasam ölecekti. Ben de patladım tabii. Her şeyi anlattım. Bu sefer Artemis'e sahip çıkamamakla suçladılar beni. Neymiş? Hamile kalmaması için onu uyarabilirmişim. O kadını çekebilirmişim." dedi gözünden bir damla yaş akarken. Sonra derin bir nefes aldı. Sesini yumuşatarak tekrar konuştu.
"Sonra o kadının akıl hastası olduğunu ve diğer kardeşime de aynısını yaptığını söyledim. Senden bahsettim. Ne kadar güçlü olmana rağmen o kadının yüzsüzlüklerinden bahsettim. Biraz ikna oldular. Sonra nasıl olduğumu bile sormadan yüzüme kapattılar." dedi duygusuz bir sesle.
"Selim. Ben. Yani ne desem bilmiyorum." dedim. Bu durumda gerçekten ne diyeceğimi bilemiyordum. Ben de anne babamı kaybettim ama annesi babası olup, onları hissedememek ne demek bilmiyorum.
Küçüklüğümde babamdan gelen bazı travmalar olsa bile büyüyünce iyiydik.
Aklıma gelen düşüncelerle gözyaşlarımı geri göndermeye fırsatım olmadan yanaklarımdan süzüldü.
"Hay ben kafama sıçayım ya," diye söylendi Selim. "Ya. Yemin ederim seni ağlatmak için anlatmadım. Unuttum ben şu hormonları falan. Lütfen ağlama. Dayanamam."
Başımı salladım ve gözyaşlarımı sildim.
"Seninle ilgili değil. Kendi babam geldi aklıma. Küçüklüğümdeki bir çok travmamın sebebiydi. Sonradan düzeldik. Ama işte o kaza olunca..." dedim ve ellerimi karnıma koydum. Onu üzmemem gerekirdi.
"Anlatmak ister misin?" dediğinde derin bir nefes alıp kafa salladım. Belki rahatlardım.
"En basitinden daha ikinci sınıftayken oldu. Bilirsin o yaştaki çocuklar okulla sorun yaşar. Ben de ana kuzusuydum o gün birazda hastaydım. Okula gitmeyeceğim. Babam geldi. Bir ara beni yere fırlattı. Karnıma birkaç kez tekme attı." dedim ve gözyaşlarımı geri yolladım.
"O zamanlar atlatmıştım. Ama şimdi aklıma gelince, birde karnımda bir can olunca. Bu biraz daha canımı yaktı." dedim.
"Sonradan düzeldi. Ben on yaşıma geldiğimde falan. Özür diledi her şey için. Sonra kazaya kadar gerçek bir baba kız gibiydik."
Selim'de derin bir nefes aldı. "Ben babama hep pikniğe gidelim derdim. Pikniğe gidelim, sinemaya gidelim. Ailecek gidelim. Ama babam parayı verirdi sen Yağmur'la git derdi. Akşamları masada çeşit çeşit yemek olurdu. O konudan şanslıydım. Hiçbir zaman maddi sıkıntımız olmadı. Buna da çok şükür. Daha kötü olabilirdi. Ama ben hep beraber oturup yiyelim isterdim. Ya babam olmazdı. Ya annem. Ya Artemis. Ya ben. Sayılıdır bizim hep beraber yediğimiz akşamlar." dedi.
Benim aksime sesi daha duygusuzdu. Alışmış gibiydi. Aslında ben alışmış ve atlatmıştım ama o zaman şimdi olsa bebeğimi kaybedecektim.
"Düşünme sen bunları. Geçmiş gitmiş anılar hepsi. Şimdi bizim paşamıza odaklanalım." dediğinde kıkırdadım ve başımı salladım.
Karnımda bir baskı hissettiğimde, "Tekmeliyor." dedim yumuşak bir sesle. "Hissetti herhalde konuştuklarımızı. Bizi mutlu etmek istiyor." dedi ve tek elini karnıma koydu.
Elini çektikten sonra yola odaklanmasıyla ben de yola odaklandım. On beş dakika kada sonra gideceğimiz alışveriş merkezine vardık. Arabayı valeye verdikten sonra içeri girmek için açık havada yürümeye başladık.
Hava şu anda beni üşütmüyordu. Ama terlemiyordumda. Çok güzel bir havaydı. Tişört giyenler üşümüyordu. Mont giyenler terlemiyordu.
"Biraz duralım mı?" diyerek durduğum sırada ilk başta endişeyle baktı bana. "Noldu? Sancın falan mı var?"
Gülerek başımı salladım ve, "Hava çok güzel. Yakında bu hava kalmaz. Biraz daha hissetmek istiyorum." dedim.
O da güldü ve yanımda durdu. Kolunu omzuma attı ve bana sarıldı. Bu hissettiğim şey huzur. Abinin kollarında olmanın huzuru.
"Dolunay. İçeri girelim." dediğinde ona baktım. "Neden?" dediğimde bir yeri işaret etti.
Oraya baktığımda bir kadın ve bir adam elinde mikrofon ve kamerayla bana doğru koşuyordu. Yanıma vardıklarında, "Hanımefendi. Yağız Beyin yanındaki sizdiniz. Kimsiniz acaba?"
Ne kadar saçma bir soruydu bu ya? Sana ne ben kimim?
"Kim miyim?" dedim söylenir gibi. "Yağız Bey neyiniz oluyor?" dedi. "Noluyor ya?" diye bağırdım bir anda.
"Dolunay. Gel girelim artık." dedi. "Siz hanımefendinin neyisiniz acaba?" dedi kadın. Selim daha fazla dayanamamış olacak ki beni kolumdan tuttu ve alışveriş merkezine yürütmeye başladı. Çok hızlı yürümüyordu. Ona yetişebiliyordum.
Ama arkadaki kadın bize yetişememişti ve söyleniyordu.
Beni nasıl buldular ya da beni neden ben hâlâ gündemden düşmedim bilmiyorum. Ama bilecektim. Bu hayatı böyle yaşayamazdım. Yağız'la aramızda böyle bir bağ yokken var gibi davranamazdım...
•Bölüm Sonu•
🖤
SINIR 50 VOTE. 50 YORUM.
BÖLÜM NASILDI?
GİDİŞATI NASIL?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE İKİMİZ
RomanceBirbirine benzeyen iki insanın bir geceyi paylaşması sonucu olan olaylar... Yalnız bir anne ve pişman bir baba. Yağız ve Dolunay sarhoşluğun verdiği cesaretle bir geceyi paylaştı. Birbirlerine karıştıkları o gecenin sonucunu ise kimse tahmin edemed...